Yine bir Nisan ayı geldi
Biliyorsunuz nisan ve mayıs ayları yayla hazırlıklarının başladığı o tatlı heyecanların adıdır bizim oralarda Ve ayrıca bağ ve bahçelerimizde ekilecek taze sebzelerin, çaylıkların bakımının yapıldığı aydır da.
Geçen yıl köye gittiğim de komşular birbirlerine kazman, ğeriğin var mı diye soruyorlardı! Ne acı bir şey ki, köyde yaşayan insanların ihtiyaçları olan en basit bir gereç bile tedavülden kalkmak üzere! Bu durum gerçekten içimi acıtmıştı.
Neyseİstedim ki bir kez daha geri gelmeyecek olan o güzel, tadına doyamadığımız yayla hazırlıklarının olduğu günlere gidelim hep birlikte ve geçmişi yad edelim!...
Günler önceden başlayan koşuşturmanın tek bir amacı vardı yayla zamanı geldiğinde.
Yaylaya gideceğimiz günün sabahı hiçbir eksik ve gedik olmasın ve yaylaya çıktığımızda aylar süren yaylacılık döneminde götürdüklerimizle yetinebilelim diye.
Bu hazırlık safhasında neler yapmazdık ki.
Örneğin bizim evdeki telaşın önceliği, bu sene çoban olarak kimin yada kimlerin gideceğiydi.
Bizim evdeki çocuklardan her biri Çayelinin, okulun ya da köyün stresinden uzaklaşmak, yaylanın keyfini sürmek için çoban olmaya talipti.
Çobanı belirlemek için çok çöp çektiğimi bilirim ben.
Bu çobanlık meselesi çok önemli idi, zira seçilen çobanın özelliğine göre yayla hazırlıkları şekillenirdi!
Daha sonra ki aşamada ineklerin  çernakları  alınacak ve onlar boyunlarına akşamdan takılacaktı. Bizim ahırda ğoper  Destegül isimli bir ineğe takılırdı, çünkü o inek öncüydü bizim ahırda ineklerin içinde !
Yiyecek, içecek ve giyecekler günler önceden torbalara ya da çuvallara yerleştirilirdi.
Bu koşuşturma içinde Rahmetli Ayşe Halam beş ay kalacağı yayla için ilaçlarını çoktan hazırlamış olurdu bile. 
En nihayetinde, nalını, semerini , süslü alınlıklarını hazırladığımız katırla, bir şölen havasında geçecek yayla göçüne hazır olurduk bu aylarda.
Yeni nesil bilmez; sabah şafak sökmeden ahırlardan çıkan ineklerin havayı koklayarak, yayla yolculuğunu başladığını hissetmelerini.
Bu durumu hayvanların duygularının ne kadar kuvvetli olduğunu  bize açık seçik gösterirdi.
Biz ilk önce çağçor yaylasına gittiğimiz için, güneşin ilk ışıklarını  şarinçor yaylasında da karşıladığımız çok olmuştur.
Çağçor yaylası sırayla gideceğimiz Pelat ve Şemkehot yaylasının adeta habercisi olan çamlığın içine gömülmüş harika bir yayladır.
Yıllardır aklımda olan ama bir türlü hayata geçiremediğim yayla turizminin en güzel yapılacağı yerdir de.
Burada bir hatıramı anlatmak istiyorum.
Yaylaya gideceğim için hayatımın ilk sigara paketlerini almıştım. O yıl çoban bendim ve dört pakette uzun samsun almış onları çoraplarıma koymuştum ve yola öyle çıkmıştım.  
Gel gör ki ,  desikanın köprüsüne geldiğimizde, köprünün dere tarafından yok edildiğini görmüştük. Beni bir telaş almıştı ki sormayın!
Çünkü dereye girip öyle karşıya geçecektik ve benim çoraplarda dört paket sigara vardı.
Muhammet (Rojon)  amcam da beraberdi ve sigaram olduğunu bilmemeliydi. Birden aklıma bir kurnazlık geldiHemen derenin geçiş yerinden 50 metre yukarı çıkarak, sigara paketlerini karşı tarafa attım, tekrar aşağıya gelerek, çorapları çıkarıp karşı tarafa geçebildim.
Geçtikten sonra, sigaraları  almaya gittiğim de bir paket sigaranın dere tarafından yutulduğunu gördüğüm de çok üzülmüştüm.
Elimde kalan üç paket sigarayı yaylanın girişin de ki bir çam ağacının köküne saklamış ve ara sıra giderek keyifle içmiştim.
Sonra sırasıyla Çağçor, Pelat ve Şemkehot yaylalarına göçlerimiz olurdu. Ve tabii nasıl sırayla bu yaylalara göç etmişsek aynı şekilde de geri dönerdik.
Tabii bu yazıyı okuyan her bir Senozlu hemşehrim kendi yaylacılık günlerini hatırlayacaktır. Benim adını verdiğim yaylaların yerine kendi gittikleri yaylaları ve o güzel yayla göçlerini hatırlayıp hayallerinde bir yolculuğa çıkacaklardır.
Bugün ise gurbetteki Senozlular, Haziran ayı gelse de fırsatını bulup o güzelim köylerimize gidebilsek diye düşünüyor artık!
Her birimizi bu durum üzse de gerçek böyle artık.
Umuyorum ki, daha sık memlekete gidebilir ve geçmişte yaşanan o harika günleri çocuklarımıza anlatabilir, onların köylerine olan ilgilerini artırabiliriz!
 
Yoksa yaylalarımız gibi köylerimizde ki evlerimizin kapılarına da kilit vurmak zorunda kalabiliriz bu gidişle!
Şimdi bunları niye yazdım diye düşünecek olanlar da olabilir.
Evet,benim geçmişte yaşadıklarına sürekli atıfta bulunmamın tek nedeni var dostlarım; Geçmişi olmayanın geleceği de olamaz... 
Maalesef kültürümüze , gelenek ve göreneklerimize dair her şeyimizi kaybetmek üzereyiz, çok bireysel olduk ve bu konudaki üzüntümü sizlerle paylaşmak istedim bir kez daha.
Bu yazımı böyle bir ihtiyaçtan kaynaklanarak yazdığımı düşünün!
Görüşmek üzere, Allaha emanet olun. 

mehmet Yılmaz
6.04.2015 13:07:31
Sayın yazar Rizeye kar yağdı göç ertelendi :)

Halil
6.04.2015 13:21:39
akın abi iş yerinde bir kaç kez okuduk yazını bizim giresun da bundan farksız yayla göçleri olurdu,kalemin ve yüreğin var olsun.

Şükrü Ayhan
6.04.2015 18:16:01
Çok arayacak Karadenizli yaylaları ama bulamayacak. Eski hep aranır geç kalınmadan yaylalar şenkenneli.kaleminize sağlık

Yayla hazırlıkları tamam mı?

Abdurrahman Akın

2.04.2015 09:40:25

18