Necip Fazıl; bazılarının kaçtığı sorumluluklara ve fedakârlıklara koşa koşa gittiği ve bunu bir kahraman gibi hiçbir hesap gütmeden yaptığı için büyüktür. Onun büyüklüğü karşısında, yaşadığımız dünya ne kadar küçük kalıyor demişti Mustafa Miyasoğlu…
21 yaşında Devletin sağladığı bursla Paris’e okumaya giden Necip Fazıl’ı uğurlamaya gelen felsefe hocası Mustafa Şekip Tunç, talebesine herkesin önünde şöyle diyordu; “Tarihin malı olduğunu unutma!”
Necip Fazıl, hocasını yaşadığı sürede haksız çıkarmadı. Daha ilk gençlik yıllarından başlayarak ömrünün son anına kadar “tarihin malı olduğunu” hiçbir zaman unutmadı!..
Üstadın çilesine yabancı olanların O’na düşman olması anlaşılır bir şey… Kendi dehasının farkında olan Üstad birçok konuda tektir ve bu teklik ancak bir dehada bulunabilir…
Necip Fazıl, cemiyetin kendinin ve değerlerinin farkında olmasını ve tarihi misyonuna yeniden kavuşmasına dünden bugüne bakarak özlediğimiz ve beklediğimiz hakikatin sesidir… Her an Allah’ın huzurunda olduğu şuuruyla hareket ederek nefs muhasebesini hayatının odak noktası haline getirmeyi bilen kişidir Üstad…
“Biz şiiri iman için bilmişiz” diyen Necip Fazıl bu düşüncelerine aykırı olan eski şiirlerini ve hayatını bile elinin tersiyle itebilmiş çok özel bir insandır! Ben Allah diyenlerin boyunlarında vebal/ Ben, bugünküne mazi, yarınkine istikbal” demek suretiyle, bundan sonra ki yolunu da çizmiştir!
Peyami Safa “Bir zannım var ki Necip Fazıl’ın her mısraı bir şiir mecmuasıdır. Ve neşrettiği, edeceği bütün şiir mecmuaları da bir mısra doldurmak içindir” diyerek, Üstadın ölmezlik çapta eseler verdiğine işaret etmiştir!
“Bir Necip Fazıl olabilmenin ahmakça saadetine ne kadar muhtacım” ifadelerinin sahibi Ahmet Hamdi Tanpınar, Üstada olan hayranlığını haykırıyordu!
Abidin Dino ise “Necip Fazıl’ın şaheseri (Senfoni), isyan bayrağını çeken şiirdir. Senfoni; 19. ve 20. yüzyılın fert bunalımını kâh bir fikir kalıbı içinde, kâh bir deli gömleği içinde muhtemelen ifade ediyor” diyerek Üstadın şiirinin gücüne vurgu yapıyordu!
“Maddeyi ruhla dolduran, ateşi kanla söndüren Anadolu’yu, İstiklal Savaşının sırrını o zaman anlıyoruz. Milli mücadelenin ruhunu bu kadar kuvvetle bize duyuran bir eserin (Tohum) henüz yazılmadığını itiraf etmek , en doğru hak tanımak olur.” derken Agâh Sırrı Levend, Necip Fazıl’ın hikâye ve tiyatro sahasında da emsalsiz olduğuna ifade etmekten geri durmuyordu!..
“Necip Fazıl o kudrettir ki, kendisini bağıra bağıra herkese satmaz. Ruhunun esrarlı bir köşesini göstererek, herkesi garip bir cazibe ile kendisine doğru çeker” diyen Vasfi Mahir Kocatürk, bugün Üstadı arkasından çoğu “züppe kalem” ve derinliği olmayan sığ siyasetçilerin sözlerinden değil, Üstadın eserlerine bakarak tanınması, anlaşılması gerektiği konusunda bize ipuçları vermektedir…
“Bir dili kuyumcu gibi işleyip dudaklarda ölümsüzce gezdirmek kolay iş değildir.” Mümtaz Soysal bu ifadeleri Üstat için kullanırken, Nurullah Ataç ise, ” Yarına kalacak tek şair: Necip Fazıl… Bence şimdiye kadar gelen şairlerin en büyüğüdür O...
Ve Yaşar Nabi Nayır, “Bir mısraı bir Millete şeref vermeye yetecek şair Necip Fazıl” hakkında söylenmiş ve bir hakkın teslimi olan düşünceler olarak tarihteki yerlerini almıştır!..
Necip Fazıl’ı sevmek Onu anlamak; Bir Milletin temel değerlerini sözcüsünü sevmektir... Onu tanımak, mesajını kavramak sorumluluklarımızı ve bizi biz yapan değerleri idrak etmektir…
Üstadın davasını ve mücadelesini bilmek, geçmişte olduğu gibi gelecekte de haysiyetli bir hayatın ve dünya dengesinde söz sahibi olmanın ne manaya geldiğini bilmek demektir de…
Necip Fazıl her olayda, tavrını tarzını ve tesirini açıkça koyan bir abide şahsiyettir. Bu yüzden onun tavrı anlaşılarak eserlerine yaklaşılırsa yeni görüş ve kanaatler edinmekte o derece kolaylaşacaktır. Onun davası “malumları meçhulden kurtarmak ve sadece fikri getirmek davası!”…
“Dünyanın her yerinde kanalizasyon yerin altında akar, buradaysa üstünden” diye ifadelendirdiği “Bâb-ı Âli” Üstadın ömür boyu kavga ettiği bir dünyanın adıydı. Bu konuda ki eseri “Bâb-ı Âli” yakın tarihimize ışık tutan çapta bir eserdir aynı zamanda…
Bu eseri defalarca okumuşumdur. Gördüğüm şu; Üstat her hangi bir siyasi partiye asla ram olmamıştır. İktidarı da, muhalefeti de hep aynı düşünce ekseni içerisinde eleştirmiştir. Bu düşüncenin adı da Ona göre “solmaz pörsümez İslam davasıdır.”
1950 yıllarında İktidarda olan DP (Demokrat Parti) zamanında Çetin Altan, “iktidarı tuttuğu halde hapisten çıkmayan birisi” olarak diye kendi açısından “ucuz eleştiri” getirdiği Necip Fazıl’ı anlamak için Necip Fazıl çapında “bir dava ve dava ahlakına” sahip olmak lazımdır!
Mustafa Miyasoğlu; “Türkiye’de iman mücadelesinin tarihini yazacak kişiyi şaşkınlığa düşürecek tek isim, Üstattır” derken bu gerçeği ne güzel de ifade etmiştir!..
Necip Fazıl’ı kaybedeli otuz iki sene oldu… Osman Yüksel Serdengeçti’nin ifadesiyle; Necip Fazıl öldü. Ölmeyebilseler Peygamberler ölmez. Herkes şu beylik lafı ediyor: Bıraktığı boşluğu kimse dolduramaz. Boşluk bırakmadı ki doldurulsun. Her şeyi doldurdu gitti. Kafaları doldurdu, gönülleri doldurdu ve yaşını doldurdu. Allah rahmet eyleye…
Bugün bir takım insanların Üstadı kirli kalemlerine dolamaları ve Üstat üzerinden pırım yapma gayretleri daha önce olduğu gibi bugün de akım kalmaya mahkumdur!...
Necip Fazıl; şiir ve fikir alanında ortaya koyduğu düşüncelerini, sosyal, siyasal ve haksız şekilde yargılandığı davalar sürecinde de müdafaa ederek bir mütefekkirin nasıl olması gerektiğini dosta düşmana göstermiş abide bir şahsiyettir bizim için…
Gençliğe Hitabesinde; Üstada kalırsa bu öksüz yapı, Onu sürdürmeyen gençlik utansın! Dizelerinin muhatabı olan “aksiyoner gençlik” şimdi nerde diye sorma hakkımız olduğunu düşünüyorum!
“Biz gerçek Türk varlığının, Türk tarihinin, Türk ruhunun son ihtiyat akçasıyız! Bu akça da sokağa atıldı mı, paydos!... Vatanı bir uçtan öbür uca saf Türk unsurundan ibaret kılacak ve bütün bu noktalar arasında senfonik bir mimari ahengi kuracaksınız!...” Şuurlu bir Türk Milliyetçisi olan Necip Fazıl’ın en fazla hassasiyet gösterdiği konuyla yazıyı bitirmek istiyorum…
“Allah’ı Allah dostlarını ve düşmanlarını unutmayınız! Hele düşmanlarını!.. Olanca sevgi ve nefretinizi bu iki kutup üzerine toplayınız! Beni de, Allah ve Resul aşkının yanık bir örneği ve ardından bir takım sesler bırakmış divanesi olarak arada bir hatırlayınız “
Görüşmek üzere, Allah emanet olunuz…
 

mehmet Yılmaz
25.05.2015 00:02:17
Ustaya kalırsa bu öksüz yapı onu sürdürmeye n çırak utansın.

Azerbaycandan.
9.07.2016 19:42:37
Yuxarida yazdigim yorumdaki herf sehvlerine gõre õzr dileyirem. Yorumu yeniden yazmali oldum. Lutfen o yorumu silersinizmi ? Men ustad NFK - ayi bir arkadas sayesinde tanidim. Ve onun yazdigi bûtun yazilaini seve seve oxuyuram. Yazdigi her kelimede bir derin mena vardir. Men onun sozlerini hem paylasiram hem de tanidigim butun dostlarima oxumagi tôvsiye edirem. Ve onu mene tanidan arkadasa da tesekkur edirem Allah ustada rehmet eylesin..

“ÜSTAD”

Abdurrahman Akın

22.05.2015 16:04:57

9