Bugün, yalnız bizim ülkemizde değil bütün dünyada olumsuz manada bunca yaşanılan olayın unutulması konusunda iki önemli düşmanı var insanoğlunun.

Bu iki düşman; “reklamın ve propagandanın gücüdür!”

Reklam ve propaganda işini iktidarlar ve onlara bağlı medya gücünü elinde bulunduran büyük sermaye grupları yönlendiriyor!

Bizim ülkemiz de insanı yanıltan bu propaganda yöntemlerinin üstesinden gelmek hiç de kolay değildir.

Durumun böyle olmasının temel sebebi; “sanatın, edebiyatın, düşünce geleneğinin” yavan olmasıdır ülkemizde.

Fakat, konumuz, sanat, edebiyat ve düşünce dünyamızın bize kattıkları olmadığı için sadece bu “tespit cümlesiyle yetineceğim.”

Ülkemizde onlarca gazete ve dergi var, yüzlerce insan her gün gazetelerde ve internet sitelerinde yazıyorlar, ayrıca milyonlarca insan düşüncelerini sosyal medya aracılığıyla her an paylaşıyor.

Bir o kadarda televizyon kanalı var ve her akşam, yazarı, çizeri, akademisyeni yorumlarıyla evlerimize konuk oluyorlar.

Kimisini beğeniyor, kimisine öfke kusuyoruz yazdıkları ve konuştukları konular nedeniyle.

Ülkenin meselelerini “özgür ve bağımsız düşmek kaydı ile” ne kadar ilgiliysek, yazılan ve konuşulan konular o oranda ilgimiz çekmekte, olup bitene karşı tavır alabilmekte ya da taraf olabilmekteyiz.

Hayat pahallılığı, siyasi meseleler, magazin, spor, diziler günlük yaşantımızda hayli yer tutmakta.

Bütün bunlara karşı insanın bir duruşu olmalı, doğru yerde doğru zamanda tavır alabilmeli.

Ülkemizde yaşanılanlara şöyle göz ucuyla da olda bir bakacak olursak; birilerinin “unutturmak istediklerini unutuyor”, “unutmayın dediklerini unutmuyoruz!”

Haber, yorum propaganda bombardımanı altında bir ömür sürüyoruz!

Unuttun dedikleri meseleleri/sorunları hemen unutuyoruz demiştim.

Evet; hangimiz, Afganistan’da olup biteni ve ülkemize akın akın gelen Afgan mültecileri hatırlıyoruz?

Yâda, Suriyelilerin ülkemizde ki ekonomik sorunların kaynaklarından olduğu gerçeğini hangimiz artık hatırlıyor ve dillendiriyoruz?

Hele siyasetçilerin, akademisyen ve yazarların geçmişteki “ak dediklerine, bugün kara dedikleri” beyanlarının tam tersi icraatlarını asla ve kata düşünmüyor, sorgulamıyoruz bile!

Bir iki misal verdiğim “unutturdukları” konularının yerine bugün başka meseleler getirerek “şimdi de bunları konuşalım” propagandası hızlı bir şekilde hayatımıza girmiştir.

İşte onlardan bir tanesi; “Büyükelçiler meselesidir.”

Biz bu konuyu servis edenler, yani propagandasını yapanlar; “doların yükselmesinin, ekonomik sorunların kaynağının” aslında “dış güçlerin işi olduğunu” bize anlatacaklar ve ekonomik kaygılarımızı rafa kaldırarak “propaganda yapanların kayığına binerek, amaçlarına hizmet etmiş olacağız!”

Bu çıkışların her seçim yaklaşırken mağduru oynayıp tabanından kopmaları engellemek için yapılan hamleler olduğunu anlamamak için; ya çok saf olmak ya da “iktidarın kendisine sunduğu konforundan yararlanıyor” olmak lazımdır!

Çözülmeyi bekleyen onca meselemiz varken, “çözüm ortaya koyması gerekenler”; güçlü bir propaganda ile toplumu başka şeylerle oyalayarak asıl konuşulması gereken konulardan uzaklaştırmayı çok iyi başarıyorlar.

Propaganda aygıtına dönüşen “medya ve sivil toplum örgütleri” iktidarın sağladığı konfordan vaz geçmemek için, bütün insanı değerleri ayaklarının altına alarak “güce biat ederek hizmet etmenin “ bir nevi “şahsi iktidarlarının” keyfini sürmekteler.

“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” nemelazımcılığı düşüncesindeki insan, bana göre kolaycılığı seçerek “biat kültürüne” hizmet etmekte ve peşinden gittiği liderin ya da siyasi partinin kendi düşünce dünyasının şekillenmesine rıza göstermiş olmaktadır.

Cemiyette ki yozlaşmanın en temel nedenlerinden birisi işte bu “nemelazım bakış açısıdır!”

Çünkü toplumun unutkanlığı, nemelazımcı bakış açısına hayat alanı sağlamakta ve iktidarlarını devam ettirmek için siyasetçilere büyük bir fayda sağlamaktadır.

“Kalabalıklar sorgulamaz, sorgulamamalıdır da” düşüncesi, bilmeliyiz ki “iktidar olanların” can simididir.

Makalenin buraya kadar olan kısmında yapmış olduğum “iktidar vurgusu” sadece “ülkeyi yöneten siyasi güç için değil”, her hangi bir muhalefet partisi ya da koltuğundan güç alan ve “kendi reklamını/ propagandasını kapı kapı dolaşarak anlatan” şahıslar içindir de aynı zamanda.

İnsanların olup bitenleri sorgulayarak, dinin kendisinden talep ettiği “ahlaki emirlere uymak görevini” yerine getirmemesi, yani sorgulaması cemiyetin bütün alanlarda ki işleyişini bugün olduğu gibi bozar, darmadağın eder.

Söylemekten dilime tüy bitti!

İnsan uyanık olmalı, her şeye kanmamalı, kendi meseleler karşısında medyanın ve sivil toplum örgütlerinin “kendi aleyhine ama gücün lehine olan propagandasına” gerektiği gibi tavır alıp cevap verebilmelidir.

Son olarak;

İsmet Özel’in ifadesinde olduğu gibi;

“Biz bağıracağız, birileri hiç duymayacak. Hep aynı hikâye…

Yinede az sayıda da olsa sesimizi duyanlara selam olsun.

Görüşmek üzere, Allah’a emanet olun…


Dağkağan
26.10.2021 10:34:19
Günümüzde yaşadıklarımızın karşılığı olan bir makale. Propaganda 7/24 kesintisiz devam ediyor.

Mustafa Yıldırım
26.10.2021 14:14:03
TV deki yorumcuların büyük bir çoğunluğu önlerine koyulanı anlatmakta görevliler zaten.

Propaganda!

Abdurrahman Akın

25.10.2021 15:32:42

10