Eski Türkiye’den bir anekdotla başlamak istiyorum yazıma…

1990’lı yıllarda Merhum Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından, Yıldırım Akbulut rahmetli Özal tarafından Anap Genel Başkanlığına ve dolayısıyla Başbakanlığa atanmıştı.

Daha sonra Hemşerimiz Mesut Yılmaz, Yıldırım Akbulut’un karşısına aday olarak çıkmış kongreyi kazanarak Anap Genel Başkanı ve Başbakan olmuştu.

Mesut Yılmaz’ın kabinesinde görev verdiği bir diğer hemşerimiz merhum Adnan Kahveciydi. Merhum Kahveci kendine has üslubu olan çok değerli ve başarılı bir bakandı. Bir gün şoförü ve bir gazete muhabiriyle birlikte her zaman yaptığı gibi tek başına Karadeniz bölgesinde köy ziyaretleri yapmaya karar vermiş.

Yolu bizim Başköy’e düşmüştü…

Benim rahmetli babaannem eskilerin deyimiyle tam bir “Osmanlı Kadınıydı!” Geçmişe dair bir şeyler öğrenmek isteyenler babaanneme başvurur ondan bir şeyler öğrenirdi. Siyasetçilerde bundan geri durmazlardı. Mesut Yılmaz’ın kaç kez babaannemle köyde ki evimizde “lahana çorbası” eşliğinde sohbet ettiğine şahidim!

Merhum Adnan Kahveci arabayla “Karayıp”ın kapısına geliyor evden içeri giriyor babaannemin elini öpüp koyu bir sohbete başlıyorlar…

Ben bu yaşanılanlar hayat bulurken İstanbul’daydım. Merhum Kahveci Başköy’den ayrıldıktan sonra sevgili Şaban abim bizi telefonla aramış konuşulanları anlatmıştı.

O sohbetin detaylarını bir gün sonra çıkan “Türkiye Gazetesi” nden öğrenme imkânımız oldu!

Türkiye Gazetesinin manşeti şuydu; Mesut Yılmaz’ın köylüsü “Fatma Nine” Adnan Kahveci aracılığıyla şöyle seslendi Başbakana;

“Bak oğlum; Mesut’a söyle; hırsızlık, arsızlık, edepsizlik etmeyin! Memleketi iyi idare edin!”

Meramımı ifade etmek için daha sonra ki serüveni kısaca anlatmak isterim…

Mesut Yılmaz’ın ilk Başbakanlığı dört buçuk ay falan sürmüş, daha sonra Ana-Yol hükümetinde üç ay ve Ana-Sol-M hükümetin de yanlış hatırlamıyorsam sekiz ay bir başbakanlığı oldu.

O dönemi hatırlayanlar çok iyi bilirler. Mesut Yılmaz’ın kurduğu hükümet “Türk Bank” meselesi yüzünden, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın hükümetten desteğini çekmesi sonucun da düşmüştü!

Bu olayların detayını yazmaya kalksam sayfam buna izin vermez. Benim asıl anlatmak istediğim şu; o gün ki kamuoyunun hassasiyeti ve basının olayların üzerine gidişi sonucu hükümet düşmüş ve hiçbir kimse bu olaylar karşısında savunma mekanizması geliştirmemiş bilakis destek vererek olayın yargıya taşınmasını sağlamıştı.

Daha sonra Rusya ile imzalanan “mavi akım” projesi ve “Karadeniz Otoyol” projesi Başbakan Mesut Yılmaz’ın başını çok ağrıtmış ve hepimizin bildiği gibi Yüce Divanda yargılanan ilk Başbakan olarak da tarihe geçmişti!

Eski Türkiye’yi kısaca hatırlatmamın sebebi yeni Türkiye’nin bugün ki durumuna ışık tutmak içindi!

Önce şunu ifade edeyim. Yeni Türkiye’de, düşünmeyen, sorgulamayan ve her ne olursa olsun iktidara biat eden kişiler tarafından bugün yaşanılan/dillendirilen yargıya intikal eden yolsuzluk söylentileri ”hükümete karşı komplonun bir parçası olarak” algılanmaktadır!

Bu ülkede şimdiye kadar; ister başbakan, ister bakan, ister bürokrat olsun yargıyı ilgilendiren bir durum söz konusu oldu mu gereği yapılırdı!

Haklı ya da haksız olup olmadığı hukukun konusuydu.

Hiç kimsenin aklına “komplo” sözcüğü gelmezdi!

Bu anlayışın tersyüz olması için “17/25 Aralık yolsuzluk operasyonunun” başlaması gerekiyormuş!

Hatırlarsanız dört bakanı yolsuzluk iddiası üzerine istifa etmiş bir hükümet ve bu olup bitenleri yargının çözmesi gerektiğine inanmak şöyle dursun uluslararası bir komplonun yerli işbirlikçileri ile birlikte hayata geçirilmesine inanmakta ve inandırmaya çalışmaktaydı. Ve çoğumuzda buna zaten inandık/inanmaya devam ediyoruz. O gün dört bakan istifa ettikleriyle kalmıştı zaten!

Devletin adaleti dün de tabiri caizse adam gibi tecelli etmiyordu bunu biliyorum!

Ama en azından ağır aksak da olsa bir hukuk düzeni vardı bu ülkede!

Ya şimdi?

Hiç birimiz; hukuktan, adaletten, tarafsız yargıdan bahsedebilir miyiz?

Dün “ülkenin bağırsaklarını temizliyorlar” dediğiniz hukuk adamları, bugün sizin için temizlenen bağırsakları yerinden koparıyorlar hitabına muhatap oldular!

Bunlar dün mü doğru söylüyorlardı yoksa bugün mü diye sormak isterim! Her zaman her olay da mutlaka bir bahane bularak “ipe un sermeyi” çok iyi beceriyorlar ve bunda da başarılı oluyorlar doğrusunu isterseniz!

Şahsen ben, dünü unutsam ve bugün ki söylemlerine inansam yarın başka bir gelişmede yüz üstü bırakılmayacağımın garantisini göremiyorum!

Eski Türkiye’de; bir bakan yanına bir gazeteci alıp dere tepe dolaşarak vatandaşın sorunlarını bire bir yerinde inceleyip hal hatır sorabiliyordu!

Yeni Türkiye’de bırakın bir bakanın tek başına vatandaşın ayağına gidip sorunlarını dinlemesini; ister vatandaş, ister gazeteci yâda toplumun her hangi kesiminden bir kişi; değil iktidarı eleştirmek her hangi bir konuda tavsiyede bile bulunması söz konusu olamamaktadır!

Rahmetli Necmettin Erbakan Hocanın uyarılarına kulak asmayanlardan bizlerin uyarılarına kulak asmasını beklemek zaten zaten safdillik olur!

Rahmetli Babaannemin Adnan Kahveci üzerinden zamanın Başbakanı Mesut Yılmaz’ı uyardığı gibi bugün ki iktidar kendilerini uyaranlara kulak asmıyor ve bildikleri yanlış yoldan tepe taklak aşağıya doğru gidiyor!

Aslında yeni Türkiye’de ki mesele bunların gitmesi de değil; asıl mesele Anadolu’da ki son Türk Devletinin, “Dünya Lideri” diye yaftaladığınız kişinin öncülüğün de geriye dönüşü olmayan bir yola girmiş olmasıdır!

Görüşmek üzere, Allah’a emanet olun…


Ahmet Yılmaz
19.12.2018 12:27:49
Tarih bu dönemi ahlakı değerlerimizin dibe vurduğu dönem olarak çoktan kaydetti bile. Suç bütün bir toplumundur,kimse kendini sütten çıkmış ak kaşık sanmasın.

Kürşad Yılmaz
19.12.2018 12:29:51
Anlatmak en kolayı ama yazmak zor bazı şeyleri. Kalemin var olsun Akın abi. Tespitiniz doğru bunların gitmesi değil önemli olan Türkiyemize olan oluyor.

Mustafa Gök
19.12.2018 14:56:16
Güzel hatırayı siyasi bir şeye bağlamasaydınız daha iyi olacaktı gibi geldi bana sayın yazar. Yolsuzluk adam kayırma adaletsizlik her dönem oluyor bu ülkede. Bundan kaçış yok nerdeyse. Yinede herkes kapısının önünü süpürsün daha güzel günler yaşarız diye düşünmekteyim.

Mehmet Korkmaz
19.12.2018 17:16:23
Sadece dünya lideri değil ümmetin de lideri cumhurbaşkanımız

nurten
20.12.2018 10:07:38
Eski ve yeni türkiyenin özeti bu olsa gerek

Ömer genç
20.12.2018 10:45:42
Bugün ki Cumhurbaşkanımız da fakir fukaranın evlerini ziyaret edip onların sofralarında oturuyor. Mütevazı olduğunu sizin de bilmeniz gerekir Erdoğan'ın. Adalet konusuyla niye bağlantı kurdunuz anlayamadım doğrusu.

“Nereden nereye!”

Abdurrahman Akın

19.12.2018 11:02:17

11