“Ey iman edenler!
Siz kendinize dikkat edin/kendinizi düzeltin/kendi sorumluluklarınıza odaklanın. Eğer siz doğru yolda iseniz sapıklığa düşenler size zarar veremezler.
Unutmayın hepinizin dönüşü Allah’adır: İşte o zaman yaptıklarınızı size bir bir haber verecektir.”(Maide: 5/105)
“Kur’an’ı öğrenin, okuyun ve okutun. Kur’an’ı öğrenen, okuyan ve onunla amel eden kimse, her tarafa koku yayan misk dolu bir kaba benzer...”(Hadisi Şerif)
Yaratanların en güzeli Allah (cc), insanların en güzelini Örnek/rehber olarak göndermiş, sözlerin en güzelini ise Kitap olarak indirmiştir. Yaz Kur’an Kursları Müslümanların hayatına ilahi bir ruh, ilahi huzur ve bereket getirecektir inşallah…
Yaz Kur’an kursları:
Başka hiçbir etkinliğe feda edilemeyecek kadar önemli,
Hiçbir mazeretle üzeri örtülemeyecek kadar gerekli,
Hiçbir şekilde ertelenmeyecek kadar acil,
Hiçbir şeyle telafi edilemeyecek kadar alternatifsiz,
Hiçbir çocuğu dışarda bırakmayacak kadar hayatidir.
Kıymetli anne baba!
Sen İslâm değerlerini sevmezsen evlatların da sevmez.
Sen değer vermezsen evlatların da değer vermez.
Sen önemsemezsen evlatların da önemsemez.
Sen önemine inanmazsan çocukların da inanmaz.
Sen kararlı olmazsan çocukların da olmaz.
Unutma! Bir çocuk Yaz Kur’an Kursuna gidip hiçbir şey öğrenmese dahi çok şey kazanmış olur. Cami ortamında bulunmak, Hoca ile konuşmak, ona sarılmak, ona güvenmek, orada olmak… Bu zor zamanda çok büyük kazanç olacaktır. “Üşenme, erteleme vazgeçme!”
Anne babalar -kendileri farkında olmasalar da- çocukları için “en önemli öğretmenlerdir.”
Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki Nasrettin hocanın dediği gibi “hepimiz serzenişimizde haklıyız” galiba. Hiç ummadığımız bir anda, ummadığımız kişilerde “umulmayacak tavırlarla” karşılaşıyoruz. Hayatın hemen her alanında şahit olduğumuz bu tahmin edilemez gelişmeler karşısında hayretler içinde kalmaktan başka bir tavır ortaya koyamıyoruz.
Batı Felsefecileri tarafından dile getirilen “Tanrı’yı kıyamete zorlamak” bu mudur acaba? Müslüman toplumlarda ortaya çıkan acayip acayip işler. Ziya Paşa’nın haklı olarak söylediği,
İslâm imiş devlete pâ-bend-i terakki,
Evvel yoğ idi işbu rivayet yeni çıktı.
(Devletin/milletin yükselmesine ayak bağı olan İslamiyet imiş, önceden yoktu, bu söylenti yeni çıktı.) durumu yaşıyoruz.
Müslüman toplumlarda ortaya çıkan yeni problemler, çözülmesi gereken denklemler, izahı mümkün olmayan hal ve hareketler “kıyamet alametlerinden” olabilir mi acaba?
“Kontrolsüz güç güç değildir” de “Sınırsız, sorumsuz özgürlük arayışlarına” ne diyeceğiz. En mütedeyyin ailelerin dahi kâbusu haline geldi. Sırat-ı müstekimde kalma çabasını bile isteye terk edip “şirazeden çıkmayı” tercih eden çocukları ne yapacağız?
Anne babaların ailevi/ahlaki savrulmaları karşısında devletin çaresizliği, çocukların cüretkâr savrulmaları karşısında ailelerin çaresizliği, dini hayattaki ifrat-tefrit savrulmalar karşısında âlimlerin çaresizliği korkutucu bir hal almış durumda. Daha korkutucu olan ise “sebep-sonuç” ilişkisinde aynı kişi ve kurumların bulunmasıdır.
O halde, “Durun kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak” çığlığını duyan her Müslüman elini/vücudunu taşın altına sokmalı ve “ben nerede hata yaptım?” sorusunu kendine sormalıdır. “Bu hatayı nasıl düzeltebilirim?” diyerek çözüm yolu bulmaya çalışmalıdır.
“Dünyayı kurtarma hevesinden” vazgeçip kendini, aile bireylerini, etrafındakileri kurtarmaya tüm mesaisini vermelidir. “Yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten” bir an önce kurtulmaya azmetmelidir. Şikâyet dilini terk edip sorumluluk bilinciyle hareket etmelidir.
“Bütün insanlar düzelirse ben de düzelirim temennisinden kurtulup ben düzelirsem, evet ben düzelirsem belki önce benim yakınımda olanlar düzelir ve bir ihtimal dünya da düzelir” düşüncesiyle evinin önünü süpürmeye başlamalıdır.
İşte “Yaz Kur’an Kursları”…
Önümüzde yeni bir fırsat, temiz bir sayfa imkânı. Müslüman toplumun tüm katmanları el ele vererek bu “iman seferberliğine” katılmanın gayretini ortaya koymalıdır.
Kalkan bu gemi bazılarımız için son iman gemisi olabilir. Ağırlıklarımızı atalım, ağırdan almayalım, arkada kalmayalım, yerimizde saymayalım.
Bu bir tercih değildir. Bu bir zorunluluktur iman edenler için. Bu olmazsa olmazdır.
BİR ANNE NELER YAPAR
Dört yaşında babasını kaybetmişti Mahmut Celalettin Ökten. Hafize annesi onun zekâsının farkına varmış, evladının da hafız olmasını istiyordu. Babaannesi ise sıska vücutlu bu yetim çocuğun Kur’an kurslarında hırpalanacağını düşünerek anneye karşı çıkmaktadır.
Evlat acısının yaktığı kayınvalidenin kalbini kırmak istemeyen gelin/anne her gece yatakta çocuğuna fısıldamak suretiyle ayetleri okuyor çocuk ezberliyordu. Böylece kısa zamanda Celalettin hafız olmuş, on yedi yaşında Trabzon Çarşı Camii mihrabına geçmişti. Kısa zaman sonra kendisi de vefat eden anne “iman varsa imkân var” hakikatini tescil etmişti.
Bugün anne babalardan böylesi bir çabayı beklemiyoruz. Beklentimiz bu işin önemini idrak edip çocuğunu Yaz Kur’an Kurslarına göndermesidir.
“Rabbim! Yoluna binlerce canım feda olsun” diyorsak eğer, can feda etmeye gerek yok, evlatlarımızı/torunlarımızı “Yaz Kur’an Kurslarından” istifade ettirelim.
Yeni Hicri Yılınızı tebrik eder, 30 Haziran 2025 Pazartesi günü başlayacak olan kurslarımızın hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ederim.