Faruk ÇAKIR

Tarih: 06.10.2021 17:47

Tarım da tarım

Facebook Twitter Linked-in

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK), Ocak 2016’dan itibaren yayınlanan endeksine göre Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi (Tarım-GFE) bugüne kadarki en yüksek seviyeyi görmüş. Tarımsal girdi fiyat endeksi (Tarım-GFE) Temmuz’da aylık bazda yüzde 1,98 artarken, yıllık bazda yüzde 29,38 yükselmiş.

Aylık en fazla artış yüzde 6,16 ile gübre ve toprak geliştiriciler alt grubunda yaşanırken diğerleri yüzde 3,79 ile enerji ve yağlar ve yüzde 3,10 ile bina bakım masrafları grubu sıralanmış. Yıllık en fazla artış yüzde 62,43 ile gübre ve toprak geliştiriciler alt grubunda tesbit edilmiş. Konu ile ilgili haberdeki bilgiye göre TÜİK verilerindeki artış oranlarına rağmen çiftçi temsilciler, tarım girdilerinde çok daha yüksek bir enflasyon olduğuna inanıyor.

Nitekim, Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB), yaptığı bir açıklamada şöyle demiş: “Son bir yılda, üretici maliyetlerinde önemli ağırlığı olan üre gübresi yüzde 130, DAP gübresi yüzde 155, bazı tarımsal ilâçlar yüzde 60, besi yemi yüzde 55, süt yemi yüzde 57, sertifikalı hububat tohumluğu fiyatları yüzde 63, elektrik fiyatları ise yüzde 56 artmıştır.” (bloomberght.com, 20 Eylül 2021)

Türkiye’nin tarım politikası temelden yanlış kurulmuş bir bina gibi. Uzun yıllar insanlar tarımdan koparılarak büyük şehirlere göç etmeye teşvik edildi. Bu hesaba göre insanlar tarımdan para kazanamıyor, sanayileşince daha zengin olacaktık. Elbette sanayileşmek de büyük bir hedef ve ihtiyaçtır; ama bunu yapmak için tarımı ‘öldürmeye’ gerek var mıydı?

Bazı meseleler vardır ki, “Amerika’yı yeniden keşfe gerek yok” denir. Tarım, hayvancılık ve sanayi konuları da bu cümleden sayılır. Dünya ülkeleri bu işleri nasıl yaptıysa Türkiye de aynısını, benzerini ve belki de daha iyisini yapamaz mıydı? Milyonlarca insanı şehirlere taşımanın hata olduğunu anladık, ama biraz geç kalmış durumdayız. Bu saatten sonra insanlar köyde yaşamaya teşvik edilse bile tablonun değişmesi kolay değil. Belki de son elli yıldır yapılan hataların faturasını birlikte ödüyoruz. Tarım ve hayvancılık noktasında ‘kendi kendine yeten’ ülkeler arasındayken şimdi bu konuda da ithalata mecbur haldeyiz. İhtiyaç duyulan her şeyin ithal edilmesinde bir yanlışlık yok. Fakat kendimizin üretebileceğimiz ürünleri tembellik sebebiyle üretmeyip ithal etmek pek de akıllı bir şey olmasa gerek.

Tarım ürünlerinin fiyatlarının bu kadar artması bir yönüyle sağlık problemi olarak da görülebilir. İyi beslenemeyen insanların verimli çalışması ve üretmesi mümkün olur mu?

Türkiye, sahip olduğu ovaların kıymetini bilmeli; organik tarıma destek olmalı ve mutlak surette israfı önlemelidir. Bunları yaparken sanayi de ihmal edilmemeli. İnsanların ‘sanayi mi tarım mı?’ ikileminde bırakılması doğru olmaz. İkisinin birlikte ve beraber olması mümkündür. Avrupa ülkeleri buna güzel bir örnek kabul edilebilir. Her türlü makina ve teçhizatı üreten AB ülkeleri aynı zamanda ‘tarım ülkeleri’ değil mi?

Biz de hem tarım hem de sanayi ülkesi olabiliriz.

Akıllı politikalarla bu mümkün vesselâm.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —