Abdurrahman Akın

Tarih: 13.05.2020 08:35

Şemkehot Yaylasına “dut” gelince!

Facebook Twitter Linked-in

Yakından çok iyi tanıdığımız bazı insanların hayatlarına baktığımız zaman “merhamet ve vicdan” duygusunun kişiliklerinin bir parçası olduğunu görürüz!

Şimdi size anlatma gayretinde olacağım hikâyem “Şemkehot Yaylasının” tabiri caizse “en civcivli” en kalabalık olduğu dönemlerine ait. Bu hikâyeyi yazarken bir nevi çocukluğuma gittiğimi ve hüzünle karışık buruk bir sevincinde yüreğimi kapladığını söylemeliyim!

Kaçkar sıra dağlarında bulunan Şemkehot Yaylasının hemen üstünde bulunan “Cimil Dağından” aşağıya doğru inen katırı gören biz yaylanın çocukları her “Pag’dan (taştan evler)” çıkıp “Hoveniç’e” (evlere en yakın otlak) doğru koşmaya başlamıştık.

Zira yaylanın tüm çocukları biliyorduk, katırının yükünde ki hediye daha çok biz çocuklar içindi!

O sene Şemkehot Yaylasına; İspir’den İkizdere’ye bağlı “Cimil Yaylasına” oradan da bizim yaylaya gelen ilk “dut çuvalları” katırın semerinin taylarından aşağıya alınırken biz çocukların bir kısmı evlerimize çoktan gitmiş “bir torba ve dut meyvesinin ücreti olan bozuk paralarla” birlikte geri dönmüştü bile.

Yaylada bulunan büyüklerimiz “Hoveniç(yer ismi)” de bulunan taşların yâda “ğozonun(otlak)” üzerinde oturup “ayaküstü dut ticaretinin” nasıl gittiğini ve bir sorun olmasın diye “bu muhteşem alışverişi” dikkatlice izliyorlardı.

Bir kısım yaşıtımızda evlerine torba ve para almaya gitmemiş, doğal olarak dut çuvalının uzağında duruyorlardı!

Kokusu tüm “Şemkehot Yaylasında” ki pag’ların içine kadar ulaştığı dutun dolu olduğu iki çuvaldan birisi bitmiş sıra ikinciye gelmişti.

Tam bu sırada taşın üzerinde oturup keyifli bir şekilde “dut alışverişini izleyen” büyüklerimizden bir tanesi çocukların bir kısmını yanına çağırdı.

Çocuklar karşılarında hazır ola geçtiler ve bir şeyler anlatmaya başladı çağıran kişi.

Konuştuğu ve yönlendirdiği çocuklardan bir tanesi de bendim.

O kişi aynı yaylaya gittiğimiz Uzundere Köyünden “Aptoğlu Muhammed Dayı” idi.

Dut almaya gelen çocukları izlemiş, evinde çocuğu olmayan ya da “dut almayan/alamayan” “yaylacı analarımızı” tespit etmiş ve yanına çağırdığı bizler vasıtasıyla o evlere ücretini kendisi ödeyerek “dut yollamaya” başlamıştı.

Biz çocuklar her renk “paros’la” örtülen “pag’ların” arasında mekik dokuyor verilen “dut dağıtma görevini” yerine getirmeye çalışıyorduk.

Dağıtım işi bitmiş bize verilen görevi yapmanın mutluluğu içinde rahmetli Muhammet Dayının yanına gelmiştik.

Son kez bize sordu; “Dut gitmeyen ev kaldı mı yaylada?”

Biz hemen hemen hep birlikte “alanlar aldı alamayanlara da biz dağıttık, kimse kalmadı” diye cevap verdik.

Rahmetli başımızı okşadı “afferim hepinize” dedi ve tebessüm ederek Hoveniç’ten “Şehitlik” dediğimiz yere doğru ağır adımlarla yürümeye başladı.

Akşam oldu eve geldim. Rahmetli “Yaylacı Ayşe Halama” anlattım.

Elini beline koydu, yüzü güldü; “Allah ondan razı olsun, çok vicdanlı bir insandır, evine dut alamayanları gördü demek ki sizinle yolladı onları da sevindirdi” dedi.

Ben Şemkehot Yaylasında yaşadığım bana göre “muhteşem olayı” birçok yerde anlattım.

Rahmetli Necmettin Okumuş (Nam-i değer Profesör ) Dedeme de İzmir’de anlattım vefat etmeden önce.

Dedemin anlattıklarına o gün çok kişide şahit oldu benimle birlikte.

Rahmetli Dedem orada bulunan insanlara dönerek şunları söyledi;

“Dünyayı kurtaracaksa iyilikler kurtaracak evladım. Size daha önce “Şarınçor Yaylasında” yaşanılan bir “korucu olayı” anlatmıştım. O olayın kahramanı rahmetli Faik Dayı nasıl merhamet timsali bir köylümüzdüyse benim de hem komşum hem de yakın bir dostum olan Aptoğolu Muhammet’te “dürüstlük abidesiydi!” Sadece bizim köyde değil, diyebilirim ki tüm Senoz Vadisi köylerinde de bu kadar dürüst insan az bulunur… Senin bire bir çocukken yaşadığın bu olay onun hem merhametli hem de çok dürüst bir kişilik olduğuna delildir aynı zamanda…”

İyilik yapmaya devam etmeliyiz her daim. Son yazılarımdan birisinde, “ne olur iyilik duygumuzu kaybetmeyelim” başlığını uygun görmüştüm.

Buna en başta kendimizin ihtiyacı var. Herkes hem iyilik yapmayı hem de iyiliği hak ediyordur.

Ben bu yazımda rakımı 3000 metrenin üzerinde bir yaylada ki çocuklarının en fazla ihtiyaç duydukları bir anda onlara iyilik elini uzatan cömert bir insanın “bizzat görüp yaşadığım iyiliğini” yazarak hatırlanmasına ve ruhuna dualar gönderilmesine vesile olmak istedim!
 

Başka bir açıdan baktığımızda da 'doğru yaşayan' ve “herkese örnek” olan “kocaman yürekli insanları” tanımak ve tanıtmak gibi bir sorumluluğumuzun da olduğunu düşünmekteyim.

İyi insanların hayatlarında; azim var, cömertlik var, dürüstlük var, şefkat ve merhamet var.
Onlar hayatımızı cennete çeviren güzel yürekli insanlardır.

Saygıyla rahmetle ve minnetle yâd ediyorum rahmetli Muhammet Dayımı.

Bu yazı vesilesi ile “dünyaya merhamet, vicdan ve yardımlaşma duygusu “ penceresinden bakan tüm “iyi insanlara” en kalbi duygularımla selam yolluyorum.

Görüşmek üzere; Allah’a emanet olun…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —