Abdurrahman Akın

Tarih: 12.03.2015 13:03

“Lütfen!”

Facebook Twitter Linked-in

Zaman zaman kendi içime döndüğümde, acaba kendi dışımda ki dünyaya meramı mı tam olarak ifade edemiyor muyum diye düşünüyorum!
Bu duygu her birimizin kafasında var gibi geliyor bana!...

Doğru ve yanlışın bu kadar iç içe geçtiği ve olaylara bakış açımızın üç yüz altmış derece farklılık arz ettiği bir dönem daha var mı?
Doğrusunu isterseniz ben böyle bir dönem hatırlamıyorum…

Öncelikle şunu bir kez daha ifade edeyim ki, ben kolay yolu seçerek, iktidara ve onun icraatlarına destek veren yazılar yazabilirdim!
Ama daha önemli olanın, yapılan yanlışları aklıselimle eleştirerek, çözüm yolları konusun da karınca kararınca katkı sunmak olduğuna inandım bugüne kadar…

Bugün ülkemizde yaşananları irdelerken de asla yapılanlar başarılıdır onun için kıskanalım ve eleştirelim mantığı üzerine düşüncelerimi ifade etmiyorum.

Aksine bu iktidar dönemim de, yapılanların ve yapılmak istenenlerin bizi iyiliğe değil, çıkmaz sokaklara saptırdığını müşahede ettiğimden ve bugüne kadar ki yazdıklarımdan haklı çıktığım gerçeğiyle karşı karşıya kaldım!

Ben bugüne kadar yazdıklarımın hep arkasın da durdum ve inandığım gerçeklerden asla taviz vermedim…

Benim korkum bu ülkenin geleceği ile ilgili…
Bu düşüncelerim de yalnız olmadığımı da biliyorum...
Evet, bireysel olarak sıkıntılar yaşayabilirim belki ama biliyor ve inanıyorum ki; insan için bir kapının kapanması bir diğerinin açılmayacağı anlamına gelmez!

Şöyle bir tespit yapsam sanırım bana katılırsınız…
“Her dakika fikir değiştiren, düşüncelerine hakım olamayanlar zamanla öyle kontrolden çıkarlar ki, veremedikleri kararlardan dolayı hiçbir yönde yol kat edemezler!
Belki iktidar olurlar, bürokrasinin en tepe noktasına kadar çıkabilirler zenginlik içerisin de yüzebilirler ama küçük bir rüzgâr da uykuları çok kolay kaçabilir!”

Benim gibi düşünenlerin, iktidarın her tasarrufu için söylediği karşı itirazlara söyleyecek bir şeyi olmayanların sarıldığı argümanlar bugün için hükümsüzdür!
Bir kişinin yada bir merkezden yönlendirilen düşüncelere sarılmak ondan medet ummak akıl ve ruh sağlığı yerinde olan bir insan için üzüntü verici bir durum değil midir?!

En basit şekil de sizin vicdanınız için;

Hukuk’un her Allah’ın günün de delik deşik edilmesi….
Kabataş olayı…
Hakan Fidan meselesi…
Açılım safsatası…
İmralı’da ki canının adam yerine konulması…
Dış politikada ki pespayelik…
Merkez bankasına müdahale…
Yolsuzluklar karşısında ki vurdum duymazlık…
Ahlakı dejenerasyon… ne ifade ediyor bunu merak ediyorum!
Listeyi daha fazla kabartarak sizi zor durumda bırakmak istemem doğrusu!


Benim bu meselelerde ki hükmüm şu; dün ak dediğine bugün kara diyen insanların yaşadığı bir cemiyet haline gelmişsek, bura da ki en büyük kusur yukardan aşağıya dizayn edilen saçma sapan düşüncelere verilen destektir!

Ben, samimi olduğundan şüphe duymadığım arkadaş ve dostlarımın gerek özel maillerle gerek telefonlarla olan eleştirilerine toptan bir cevap vermek istedim!

Bu eleştiriler bazen o kadar sıradanlaşıyor ki, dostlarımı üzmeme adına bayağı bir çaba harcıyorum!
Ortak cevap veriyorum ve son kez diyorum ki;
“bugüne kadar olduğu gibi bundan sonrada, düşüncelerime pranga vurmayacak bildiğim yoldan dönmeyeceğim! Belki maddi dünyamız haciz edilebilecek ama bilin ki, düşünce dünyamızı hacız etmeye kimsenin gücü yetmeyecektir… “

Eğer kendimin olmayan düşüncelerimle size yazsaydım, huzur bulabilir miydim?
Onun için benim yazdıklarıma inanmasanız bile bana inanın!
Siz değerli okuyucularımdan ricamdır; bir partinin ya da her hangi bir gurubun hassasiyetleriyle beni eleştirmeyin!
Beni en ağır şekil de elbette eleştirin ama lütfen aklınızla fikrinizle ve vicdanınızla eleştirin!

Görüşmek üzere, Allaha emanet olun…
 
Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —