Kuran-ı Kerim’de “Cuma Namazı” ile alakalı olan Cuma Suresinin 9. ve 10. Ayetlerini “Prof. Mehmet Okuyan Hocamızın” meali ve kısa tefsiri ile yazıma başlamak istiyorum.

Surenin Meali;

Ey iman edenler!

Cuma günü salât (namaz) için çağrıldığı(nız) zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alışverişi bırakın!

Bilirseniz bu sizin için hayırlı olandır.

Salât (namaz) bitirilince yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan isteyin!

Allah'ı çok hatırlayın!

Umulur ki kurtulursunuz.

Surenin Tefsiri; Bu ayet Cuma ibadetinin kadın-erkek bütün müminlere farz kılındığının apaçık delilidir. Çünkü bir hitapta kadınlarla ilgili özel bir hüküm yoksa şeklen erkeklere yönelik görünen bütün hitaplar kadınları da içermektedir.

İslam Dinine inanan her Müslüman’ın bildiği (bilmesi gerektiği) gibi Namaz ibadeti, müminlerin yerine getirmekle sorumlu oldukları en önemli farzlardandır.

Ve hepimizin bildiği gibi namaz, vaktinde kılınması gereken bir ibadettir.

Buna günde beş vakit kılınan namaz gibi Cuma namazı da dâhildir.

Doğduğum baba ocağı Başköy Köyünde, kişiliğimize kodlanan önemli ibadetlerden birisidir Cuma Namazı!

Öyle ki, hangi dünya görüşü ve hangi siyasi görüşte olursa olsun köyde doğan herkes için bu kodlama geçerlidir.

Çocukken Cuma Namazı için Başköy Köyünde Camiye giderken giriş cümlemde verdiğim “Cuma Ayetinden”, onun manası ve ruhundan doğal olarak haberimiz yoktu.

Elbette, evde rahmetli dedem, gittiğimiz camide edilen vaazlarda ve okunan hutbelerde bu ayetten bahsediliyordu, fakat biz ayetin verdiği mesajdan çok geleneğin bize kodladığı şekilde Cuma Namazına gidiyor; yaşlılar, gençler ve çocuklar olarak Camide bir arada olmanın keyfini ve manevi havasını yaşıyorduk.

İlerleyen yıllarda Çayeli Ortaokuluna ve Çayeli Lisesine giderken, ilçemizin sosyal ve psikolojik durumuna bağlı olarak “Eski ve Yeni Camide” Cuma namazlarına giderek, ceketlerimizin üzerine namazı kılıp okula geri dönüyorduk.

Cuma namazına gittiğimizde, Çayeli’nin kendine has psikolojik durumundan dolayı bir nevi okuldaki hocalarımız tarafından idare ediliyorduk diyebilirim!

Merhum Sezai Karakoç; “Sen Cuma gününün hürriyet kadar kutsal olduğunu onlara anlat” ifadesini de o yıllarda “Cuma Namazının” ehemmiyetinden dolayı kalbimize nakşetmiştik.

Sonra İstanbul’da Levazım Maliye Okuluna askerlik görevim için gittim.

“12 Eylül Askeri Darbesinin” despot ruhu darbenin üzerinden on yıla yakın bir süre geçmesine rağmen hala kamu kurumlarında olduğu gibi Kışlada da kendisini fazlasıyla hissettiriyordu!

Askerliğimin yaklaşık yarısını geçirdiğim Kâğıthane’de bulunan birliğimin hemen yanında tarihi “Sadabat Camii” vardı.

Bu Camiye bazı üst rütbeli askerlerde Cuma Namazı için gelirlerdi.

Bende bundan cesaret alarak, Cuma Namazlarına gitmeye başladım.

Sadabat Camii, Levazım Maliye Okulunun hemen girişindeydi.

Rütbeli subay ve astsubaylarda Cuma namazı için camiye gittiklerinden dolayı, askerler rahatlıkla namaza gidebiliyor, hiçbir subay askere “niye namaza gidiyorsunuz?” demiyordu.

Daha sonra birliğimiz İstanbul Küçükyalı’da yapılan yeni kışlasına taşındı.

Burada “Ziyaretçi Parkı” ismi verilen kışlanın girişindeki bölgede görev yapıyordum.

Birlik Komutanımız, Üsteğmen Yalçın Eryılmaz isimli Arhavili olan çok sevdiğim bir insandı.

Yalçın Üsteğmene, Kışlanın hemen dışında bulunan bir Camiye giderek Cuma Namazı kılmak istediğimi söyledim.

Sağ olsun komutanım (Komutan isimli makalemde onunla ilgili bir hatıramı kaleme almıştım) bana izin verdiği gibi, başka arkadaşlar da gelmek isterseler onlarda seninle gelebilirler diye de söylemekten geri durmadı.

Aradan yıllar geçti, bugünde hala çalışmakta olduğum Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü (KEGM) günlerim başladı.

O yıllarda 28 Şubat Post modern darbenin sıcaklığını toplum hala iliklerine kadar hissediyordu.

Buna rağmen, kurumumuzda çalışan insanlar Cuma Namazına rahat rahat gidebiliyorlardı.

Bugün ki Türkiye’de “kamu kurumlarında” çalışan insanlar için Cuma Namazına gidememe gibi bir durum söz konusu dahi değildir.

Fakat özel sektör için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.

Cuma Namazına patronundan izin almadığı için gidemeyen milyonlarca çalışan var ülkemizde.

Yakın zamanda bu konuda yaşadığım bir olayı anlatmak isterim.

Kendi arabası ile birkaç kuruma yolcu taşıyan bir şoförle tanıştım.

Çalıştığım kurumun yakınından yolcu taşıdığı için onun arabasına biniyor Cuma günleri namaza gidiyordum.

İsminin Hasan olduğunu öğrendiğim Erzurum’lu bu ağabeyimizle ileriki günlerde samimi olduk. Bir gün bana dedi ki; bende Cuma Namazına gitmek istiyorum ama tam o saatte çalışanları yemeğe götürüp getirmem gerektiğinden bir türlü namaza yetişemiyorum.

Bende Hasan ağabeye dedim ki; yemeğe götürdüğün arkadaşlarda bu ülkenin insanı, on beş dakika sonra onları gidecekleri yere götürmeyi söyle; ve bu zamanı/izni sadece Cuma günleri namaz için istemesini tavsiye ettim.

Sağ olsun taşıdığı insanlar memnuniyetle Cuma namazına gitmesi için Hasan Ağabeye anlayış gösterdiler.

O günden sonra zaman zaman Alsancak’ta bulunan “Gar Mescidine” Cuma Namazı için Hasan Ağabeyle birlikte gittik.

Bütün bunları niye anlattığımı anlamışsınızdır.

Diyanet İşleri Başkanlığının hazırlamış olduğu “Cuma Namazı” ile ilgili hutbe yeni bir tartışmaya sebep oldu.

Bu konuda, birkaç noktada bilgisizlikten de kaynaklanan seviyesiz tartışmalarla yapılıyor ve bu durum Cuma namazı kılan insanları rahatsız ediyor.

Çocukluğundan beri “Cuma Namazı kılan” ve bu konuda yaşadıklarını açık yüreklilikle anlatan bir kişi olarak şunları söylemek istiyorum.

Cuma Namazı müminler için Allah’ın farz kıldığı bir ibadettir.

Bu ibadetin yerine getirilme şartları bellidir.

Ne devlet ne her hangi bir kurum, ne de bir şahıs Cuma namazı kılacak bir insana engel olamaz, engel olmaya da hakkı yoktur!

Tabii, Cuma saatinde önemli bir görevi ifa eden (ameliyat yapan doktor, nöbet tutan asker ve polis gibi), hasta olan, yolda olan insanlar elbette Cuma namazı kılamazlar.

Bu yüzden, bütün bu tecrübeleri yaşamış bir insan olarak, her konuda hukuki düzenleme yapan kanun yapıcılar, bu konuda da bir “hukuki düzenleme” yapmalıdırlar.

Bu düzenleme sadece “Cuma Namazının Vaktinin” süresi için olmalıdır.

Yoksa birilerinin dediği gibi “Cuma günü tatil olsun” şeklinde olmamalıdır.

Zira, Cenab-ı Allah Cuma Suresinde; “Namaz bitirilince yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan isteyin! “ mesajı ile müminlere nasihatte bulunuyor.

Biz müminler bu emre itaatle mükellefiz!

Öyle sosyal medya marifeti ile her Cuma günü, süsleyerek “Cuma mesajı” atmak bizi Cuma Namazının sorumluluğundan kurtarmaz!

Cuma Namazını “kadın/erkek” hep birlikte kılacak ve yeryüzüne dağılarak “Allah’ın sonsuz Lütfundan” isteyecek, ailemizin rızkını kazanacak, memleketimizin kalkınmasına katkıda bulunacağız!

Görüşmek üzere; Allah’a emanet olun…


Alpaslan
1.09.2023 20:36:06
Her satırına katıldığım bir yazı. Kalemin var olsun dostum

Fatma Gül
2.09.2023 13:49:04
Çok istifade ettik makelenizden, gerçek islam insana huzur veriyor. namazda oruçta her şey

Coşkun kara
2.09.2023 15:40:01
Sosyal hayatımızda hepimizin karşılaştığı sorunlar bunlar. Size katılmamak mümkün değil, her şeyde yasa var bu konudada yasa olmalı. Kaleminiz var olsun

Kadir Mert
2.09.2023 21:37:18
Siyasetçiler dinden elini çekmedikçe bu tartışmalar devam edecektir.Cok önemli bir konuyu yormadan anlatmışsınız kaleminiz var olsun

Kadir YILDIZ
9.10.2023 19:10:12
Siyaset elini çeksin islamın üzerinden yeter. Dini kendimize benzettik

Fatma bilgin
15.12.2023 11:00:34
Şain yazarim yazin çok değerli ve önemli Benim babaannem cuma ve bayram namazlarina camiye gidermiş çok eski zaman olmasina rağmen ama kadinlara hiç denmiyo kadinlarda cumanamazina gitsin neden kadinlar hep iş yapsin evden ayrilamazki kadin ama çalişan kadinlarda ayni şekilde aslinde herşey ksndi elinde yeterki iste çok teşekkür sderiz eline koluna sağlik olsun nazicane fikrim

Günlerden Cuma!

Abdurrahman Akın

1.09.2023 12:06:55

3668