Yusuf KAMBUR

“Allah ve Elçisi herhangi bir konuda kesin ve bağlayıcı bir hüküm vermişse, artık inanan bir erkek ve kadının kendi görüşüne dayanarak aksi yönde bir tercihte bulunması kesinlikle söz konusu olamaz!
Her kim Allah’a ve Elçisine başkaldıracak olursa, muhakkak apaçık bir sapıklığa düşmüş demektir.”
(Ahzab, 33/36)

Bu ayet, Müslüman için yalnızca bir hatırlatma değil; bir ölçü, bir kimlik ve bir istikamet beyanıdır.
Peki sormak gerekmez mi:
Gaflet uykusu ne zamana kadar sürecek?

Kibir, umursamazlık, tembellik, ağırdan alma ve kimlik bunalımı…
Bugün bireysel ve toplumsal çöküşümüzün temelinde bu başlıklar yatıyor. Şeytan ve şeytani güçlerin kurduğu “maneviyat öğütme değirmenine” daha ne zamana kadar gönüllü olarak su taşıyacağız?

Ölünce uyanmanın, öldükten sonraki pişmanlığın kime ne faydası olacak?

“Haramlar, helaller; emir ve yasaklar” konusunda Müslümanca bir anlayış ve tavır ortaya koyamamanın ağır bir faturası vardır. Bu alan; yoruma, itiraza, inkâra, ağırdan almaya ve direnç göstermeye kapalıdır.
Burada “bana göre” anlayışının yeri yoktur.

Birçok insanın aynı günahı işlemesi, o günahı hafifletmez; günah olmaktan çıkarmaz.
İşlenen bir haram sadece kişiyi etkiliyorsa bireysel bir vebaldir. Ancak alenen işlenirse, alışkanlık hâline getirilirse, başkalarının hakkını ihlal ederse veya topluca yapılırsa, katlanarak büyür ve helâk edici bir hâl alır.

Unutulmamalıdır ki işlenen her haramın iman üzerinde yıkıcı bir etkisi vardır.
İmanı zayıflatır, direnci kırar ve iman sarayında şeytana giriş yolu açar. “Her günahtan küfre çıkan bir yol olduğu”gerçeği asla göz ardı edilmemelidir.

Daha da tehlikelisi; harama helal, helale haram demektir.
Çeşitli bahanelerle haram olan bir fiili meşru görmek, sahibini küfre sürükler.

Oysa yeni bir gün, yeni bir namaz vakti, yeni bir ezan; bir hastalık, bir ölüm, bir musibet, Müslüman için “gaflet uykusundan uyanma fırsatı”dır.

Geçen zaman; geçen saat, geçen gün, geçen ay, geçen yıl ahiret kazancına dönüştürülememişse zayi olmuş demektir.
Böyle bir muhasebe karşısında bayram yapmak değil, tövbe ve istiğfar etmek gerekir.

Yeni bir yılı son fırsat olarak görmek ve bu gemiyi kaçırmamak için azami gayret göstermek zorundayız. Müslümanca bakış açısı bize bunu telkin eder.

Bir Nükte

Bir vaiz kürsüden hararetle konuşuyor; Allah’ın celal sıfatını, cehennem azabını ve emanete ihanetin sonuçlarını ayet ve hadislerle anlatıyordu.
Cemaatten biri itiraz etti:

“Hocam, günahkâr bir kadının susuz bir köpeği kurtardığı için cennete girdiği hadisi neden anlatmıyorsun?”

Vaiz tebessüm etti ve şöyle dedi:
“Farz et ki sen de ömrün boyunca günah işledin, tövbe etmedin. Ömrünün sonunda aynı o kadın gibi susuz bir köpek yavrusu ve bir kuyu bulacağını garanti edebilir misin?
İşini şansa bırakma. Tövbe istiğfarı erteleme. Sonraki pişmanlık fayda etmez…

“Müslümanın gerçek kimlik ve kişiliği imtihanda belli olur.”
Herkesin isyana koştuğu bir gecede geri durabilmek, herkesin işlediği günahtan elini çekebilmek, şeklen dahi olsa gayr-i Müslimlere benzemekten kaçınmak, asıl duruştur.

Ölümün ne zaman, nerede, nasıl geleceği belli olmaz.
2026 yılının, gafletten uyanmamıza vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum.

Gazze’de mümin kardeşlerimiz ölümle pençeleşirken, neyin kutlamasını yapacağız?
Vallahi hesabı çetin olur…


Gaflet Nereye Kadar?

Gaflet Nereye Kadar?

28.12.2025 21:46:00

138