Abdurrahman Akın

Tarih: 04.01.2016 11:15

Birazcık Samimiyet!”

Facebook Twitter Linked-in

Değerli dostlar derdimiz çok büyük!
Bu derdin adıbana göre “samimiyetsizliğimizdir!”
Bu güzel ülkenin insanları maalesef üzülerek ifade ediyorum ki; müthiş bir samimiyetsizlik  modasına kendilerini kaptırmış bulunuyor son otuz  yıldır!…
 
İnsanımız, yani; siyasetçisinden, münevverine, işçisinden, köylüsüne, zanaatkârından, öğrencisine topyekûn bu ülkenin insanının “düşünce noktasındaki samimiyetsizliği”  bugün her zamankinden daha fazla ayyuka çıkmıştır!
 
Şöyle bir düşünelim, neyin çilesini çekip samimiyetsizliğimizi açığa vuruyoruz diye…
Çalıştığımız işin mi?
Okuttuğumuz çocuklarımızın mı?
Akrabalarımızın mı?
Komşularımızın mı?
Suriyeli mültecilerin mi?
Doğu illerimizden her gün gelen şehit haberlerinin mi?
Nihayet ülkemizin mi?
Ya da dünyanın bu gün geldiği noktanın mı?
Evet, hangi meseleye samimiyetle bakıp çilesini çekiyoruz ya da hangi çileye talibiz?
 
Türkiye’mizin ve İslam Coğrafyasının bugün ki geldiği noktanın, ıstırabını ruhumuz da duyabiliyor muyuz?
Ya da ne kadar bu konularla ilgiliyiz.
Kafa yorup sorgulayabildik mi olup bitenleri bugüne kadar?
Bu tip soruları çoğaltmak mümkündür elbette...
 
Bana tuhaf gelen şey, çilesiz, ıstırapsız bir hayat süreriz de, bu duruma karşın yine de ne kadar çok ayrılıklarımız olduğu noktasında ki şaşırtıcı benzerliklerimizdir!  
Şimdi çile dedim de; kimilerinin aklına hayat pahalılığı şu veya bu partinin seçimi kazanması ya da kendi takımının şampiyon olması, izlediği dizinin kaç reyting aldığının hesabının içinde oldukları düşüncesi de gelebilir bazılarının aklına!
 
Biz öncelikle neye karşı ne kadar samimiyetsiziz önce onu tanıyacağız, teşhis edeceğiz ve harekete geçirmek için gerekli donanımlara sahip olmak için elimizi taşın altına sokacağız...
Yoksa bu kısır çekişmeler içerisinde hayatımızı boşa geçirmiş olacağız.
Donmuş , pörsümüş ruhlarımızı önce ayıklayacağız , bunun nasılını ve niçin ini , okuyarak , sorgulayarak ve samimiyetle  yapacağız elbette!..
 
Çilemizin ve ıstırabımızın ruhlarımızın kirlenmesiyle birebir ilişkili olduğundan hiçbir kuşkumuz olmasın…
Şunu ifade edeyim…
Samimiyetsizliğimizin temel sebeplerinden birisinin de bizi biz yapan değerlerden uzaklaşmış olmamızdır da…
 
Yaradan şöyle buyuruyor “ Ben insanı eşya ve hadiselere hakim olması, onları teshir etmesi için kendime halife olarak yarattım “
 
Şimdi her birerimiz kendimize soralım sevgili okuyucularım.
Bu hitabın merkezinde olması gereken bizler, bu hitabe, ne kadar yakınız acaba?
 
“Ormanın ezeli dilsizliğine karşı derenin öyle iniltileri vardır ki; insana bütün bütün hüzün verir”   dememiş mi insanoğlu!
Bu hüznün gereğini yerine getirebilecek ruhlara ihtiyacımız her zamankinden daha fazla değimlidir sizce de?
 
İnsan olmanın büyük mesuliyetini içerisinde olmamız gerekmez mi?
Ve hesaba çekilmeden kendimizi hesaba çekenlerden olmayalım mı ?
Eğer samimi bir duruşa talip olabilirsek, bozulan pörsüyen bu cemiyete dönerek “ Bu cadde çıkmaz sokak “diye haykırabiliriz ancak!
 
Cemil Meriç ”Yığın düşünmez maruz kalır” derken, sanıyorum bugün içinde bulunduğumuz durumu resmedecek en güzel ifadeyi de ötelerden günümüze miras bırakmış oluyordu diye düşünüyorum!
İfade edilen yığınlardan olmak istemiyorsak etrafımızda ki olup bitenlerin şuuruna vakıf olmamız gerekiyor…
Yoksa çok daha şikâyet etme makamında olur, samimiyetsizliğimize, vurdumduymazlığımıza çok daha kulp da bulabiliriz!
Ve elbette, bölük pörçük ifade etmeye çalıştığım düşüncelerim, durumundan memnun olmayan insanımız içindi!
 
Görüşmek üzere, Allah’a emanet olunuz… 
Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —