2020 yılının ilk ayından itibaren millet olarak yaşadıklarımız huzurumuzu kaçırdığı gibi geleceğe dair ümitlerimizi de alt üst etti!

Önce Elazığ depremi, sonra Suriye İdbil’de Mehmetçiklerimizin şehit edilmesi, daha sonrada Van Bahçesaray’da çığ altında kalan vatandaşlarımızın acısı ve en sonda İzmir/ İstanbul seferini yapan bir havayolu şirketine ait uçağın “Sabiha Gökçen Havaalanında” piste adeta çakılıp gövdesinden kırılması millet olarak bizi derinden yaralamış ve sarsmıştır!

Peş beşe gelen bu üzücü olaylarda onlarca insanımızı kaybettik.

Bu acıları millet olarak yaşarken siyaset yapanlarımızın ”ruh inceliğinden” uzak demeç ve davranışları duyarlı insanları çileden çıkarmaya yetmiştir!

Bu tür felaketler millet olarak kenetlenmemizi sağlaması gerekirken her defasında “akıl tutulması” yaşayarak “acılarımızı” katlıyoruz.

Etrafımızda olup bitenleri duyularımızla idrak ediyor ve gördüklerimiz üzerine tepkilerimizi veriyoruz.

Duygu ve düşüncelerimizi objektif bir şekilde birleştirdiğimiz zaman ortaya çıkan durumun adına dün de bugün de verdiğim ismin adı “akıl tutulması” olduğu yönündedir!

Her yaşadığımız felaket sonucunda bu tespitimi değiştirecek olumlu bir karine bulamadığım müddetçe de bu noktada ısrarcı olacağımı ifade etmeliyim!

İktidarın, muhalefetin, medyanın, iş dünyasının ahengi bozulmuş; sahip olduğunuz değerlerin sadece “posa sözcülüğünü” yapmış ve doğal olarak da o değerler sizden intikam almaya başlamıştır!

Bu kahredici olaylar bir kez daha şunu göstermiştir ki; acıda bile “ortak payda” oluşturamayan siyasetçiler, sade vatandaşı bile bu açmazlarının içine çekmeye başarabilmişlerdir!

Hepimiz artık kabul etmeliyiz ki; sahip olduğumuz her değerimiz erozyona uğradı ve yozlaştı.

Özellikle siyaseti hayatımızın odak noktasına koyduğumuz devirlerde bu yozlaşma daha çirkin bir şekil de yüzünü gösteriyor.

Hâlbuki insanın vicdanı, bilgisini daha doğrusu bağlı olduğu siyasi düşüncelerini ve konumunu bu tip meselelerde bir tarafa koyarak “acıya” bir bütün olarak galebe çalmasını gerektirmeliydi!

Kulaklarımızı tırmalayan yüreğimizi yakan bu elem verici felaketlere bile tavrımızı adam gibi koyamayacaksak bizim insanlığımızın ne önemi var ki?

Millet olarak yaşadığımız felaketlerin muhtevası insanın kanını donduracak boyutta olmasına rağmen özelikle medyanın sadece haber verme kaygısıyla “duygudan uzak” yayın yapması ve siyasetçilerinde insanı teğet geçen duruşları sizi bilme ama benim kanımı dondurmuştur!

Yeri gelmişken şu tespitimi de ifade etmek isterim.

İyi şeyleri kendilerinden bilen buna mukabil olumsuz gördükleri her şeyi kaderin sırtına yükleyen siyasi iradeye bu saatten sonra ne söylesek bir şey ifade etmeyecektir!

Hepimiz düşüncelerimizi ya birebir yâda inandığımız bir kişinin sözleri üzerinden sosyal medyada bol bol paylaşıyoruz!

Son yaşadığımız acılar üzerine de hepimiz sosyal medya hesaplarından bol bol paylaşımlar yaparak duruşumuzu ve duyarlılığımızı gösterdik.

Şimdi bir tespit yaparak ve birde örnek vererek aslında şu ana kadar neyi anlatmak istediğimi sizlere izah etmek istiyorum!

Tespitim şu; “şuur insana verilmiş en büyük nimetlerdendir. Aklını, fikrini ve vicdanını birilerin emrine vererek “duyan-düşünen” ve “sorgulamaya çalışan” insana bizim anlatmaya çalıştığımız gerçekler etki etmemektedir!”

Ve daha önce sosyal medyada verdiğim misalde demiştim ki;

Ülkemizde yaşanılan gerçek maalesef; 'atasözümüzde' olduğu gibidir!
'Arsız neden arlanır, çulda giyse sallanır!”

'Sırtını iktidara dayayan 'insanımızın verdiği vergileri birilerine peşkeş çeken' Kızılay Başkanı Kerem Kınık ve toplumun hassasiyetlerini göz önüne almadan 'benim yaptığım doğrudur' diye 'depremden hemen sonra çıktığı tatilini haklı gören' İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'da bu 'arsız!' göndermemin muhatabıdırlar!

Van/Bahçesaray’da yaşanan çığ faciasını canlı yayınla verirken birden yayını keserek Cumhurbaşkanının “Kırıkkale mitingine” bağlanan bir televizyon kanalı “ahlaksızlık ve dalkavuklukta” nasıl çağ atlamışsa; çığ felaketinin olduğunu bile bile mitinge devam eden “Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı” da, sürekli “benim seviyemde değil!” diye muhatap olmam dediği “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının” yaptığı yanlışı yapmış ve duyarsızlıkta onunla yarışarak “duyarsızlık seviyelerini” adeta eşitlemişlerdir!

Şimdi son olarak şunu ifade etmek istiyorum.

Gerçekten de böyle felaket zamanlarında sağduyulu uyarılara kulak verecek ve bizi şaşırtacak “siyasi akla” ne kadar da çok ihtiyacımız var!

Yaşadığımız bütün bu kötü olaylar Türk Milleti olarak bizleri yasa boğdu.

Ölenlerimize Allah’tan rahmet; yaralılarımıza da acil şifa diliyorum.

Görüşmek üzere; Allah’a emanet olunuz…


İstediğimiz sadece biraz sağduyu!

Abdurrahman Akın

7.02.2020 13:55:32

3