Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele. Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler.” (Bakara: 2/155, 156)
 
Ateş düştüğü yeri yakar. Öyle bir dağlar ki yürekleri, ne teselliler söndürebilir hararetini ne de yıllar. İlk anda acının büyüklüğü tam anlamıyla hissedilmez, zaman geçtikçe hissedilmeye başlar ve bir daha sönmemek üzere hep yürekte kalır.
 
Nice hayalleri birlikte kurduğunuz hayat arkadaşınızı, evlâdınızı, anne babanızı her gün aynı sahne tekrarlandığı için belki uğurlama ihtiyacı duymadan yolcu edersiniz de bir bakmışsınız ki son sözler söylenmeden, “son bir isteğin var mıydı?” diye soramadan tabutunu getirirler kapınıza…
 
Hiç beklemediğiniz bir anda ölümün soğukluğu tüm bedeninizi kaplayıverir. Bunun bir rüya olmasını ne kadar çok istersiniz ama her defasında, her “Başın sağ olsun!” temennisinde yeniden uyanırsınız bu kâbustan…
 
Asık suratlı, somurtkan, güvensiz, gülmekten acı çeken, bayram ve düğünlerde eğlenmeyi ölmüşlerinin hatırasına saygısızlık, vefasızlık olarak yorumlayan, kendi kabuğuna çekilmiş bir kişilik oluverirsiniz ister istemez.
 
Her ölüm olayında, sizin kabuk bağlamaya başlayan yaranız yeniden deşilir. Yeniden cehennem ateşine düşersiniz. Yakınınızı bu gün kaybetmiş gibi olursunuz ve hasret ateşi sizi erittikçe eritir.
 
Kader dersiniz, nasip dersiniz, ilahi takdir dersiniz, ölüm hepimiz için dersiniz, biz de gideceğiz dersiniz ama yaranız kanamaya devam eder. Unutmayı en büyük vefasızlık sayarsınız ve yarım yamalak devam edersiniz hayata…
 
Hayatınızın her anında imtihan içinde olduğumuzu unutmamak lazım. Ölüm de bir sınav, dünyaya geliş de bir sınav. Ne mutlu sabredebilenlere…
 
“Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele!”
 
Bir gece vakti çıkıp kuş tüylü yatağından,
Şu bizim hastanenin içeri bak kapısından,
Çoluk-çocuk, yaşlı-genç inliyor ağrısından,
Şikâyet etme! Sağlığının kıymetini bil!
 
Dün akşamdı; uzattılar kolu kopmuş birini,
Yatağının çarşafıyla kefenlediler bir diğerini,
Her gün, her saat ne acılar inletiyor yürekleri,
İbret almadan geçme, gençliğinin kıymetini bil!
 
Hiç durmadan harıl harıl çalışıyor acil kapısı,
Kimi içmekten zehirlenmiş, kiminin kırık kafası,
Kimi hastanede hastalık kapmış kaçmış nefesi,
Nefeslerin tükenmeden, nefesinin kıymetini bil!
 
Doktorların biri gelir biri gider, bakar durursun,
Bir şey söyleseler diye yanar durursun,
Söz söylemek ne mümkün, arkasında yürürsün,
O da bir büyüklük, adımlarının kıymetini bil!
 
Bak ki, her bir insan niçin sağa sola koşuşur?
Beyaz gömlekli birini görünce etrafına doluşur,
Aldığı kötü haberle ayakları birbirine dolaşır,
Dizlerinin bağı çözülmeden, sevdiklerinin kıymetini bil!
 
Bir kapıdan bir kundakla çıkan ve hayata merhaba diyen bir bebek, bir başka kapıdan da tabutla çıkan bir cenaze… Bir kapıdan çıkan nur yüzlü bir bebek, ötekinden çıkan bir cenaze… Hayatı ve ölümü bundan daha net ne anlatabilir?
 
Şöyle düşünmek de mümkün: Bu gün işlemeli kundak içinde hastaneden çıkan bu nur yüzlü bebek, bir gün ömrünü tamamlamış olarak bu kapıdan bir tabutla çıkacaktır.
 
Ve isyan etmemeli kadere! “Kaderin böylesine…” diye başlayan cümleler kurmamalı, haddini bilmeli Müslüman! Madem bu dünyada Allah’ın müsaadesi olmadan “bir yaprak bile dalından kopamaz”, öyleyse insan ilahi kudreti sorgulamamalı!
 
Ama varsa kusurlu olan da adaletin terazisinden kaçamamalı. Hesabını mutlaka vermelidir. Hukuki olarak haklar sonuna kadar aranmalı, suçlulardan hesap sorulmalıdır. Bundan ötesi teslimiyettir.
 
Ve bu durumda bize düşen, ölenlerin yakınlarına, olgun bir Müslüman’a düşen “Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler.” Ayetinde ifade edilen gerçeği terennüm etmektir. Galiba tek teselli de budur.
 
Olaylar karşısında “Kadercilik” yapmak, kolaycılık gibi görünse de, acı sahipleri için kadere sığınmaktan başka çare de gözükmemektedir. Adaletin mutlaka tecelli edeceğini bildikten sonra… Allah’a sığınmaktan başka hangi yol var?
 
“Deki: Bizim başımıza asla Allah’ın bizim için yazdığından başka bir şey gelmez. O bizim yüceler yücesi Efendimiz’dir. O halde müminler yalnız Allah’a güvensinler.” (Tevbe: 9/51)
 
Manisa, Soma’da yaşanan acı olayda hayatını kaybeden şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifa, geride kalanlarına sabırlar diliyorum! Tüm milletimizin başı sağolsun!
 
Ateş düştüğü yeri yakacak ancak yaralar güzel sarılırsa, sıkıntılar hafifletilir, hüzünler paylaşılırsa acılar mutlaka azalacaktır…
 
    

S.KAMBUR
15.05.2014 11:34:00
tüm islam aleminin başı sağolsun. allah ölenlere rahmet geride kalanlara sabır versin.

Yalnız Adam
17.05.2014 15:57:56
"ecel ve takdir" ihmal suçunu asla örtemez. saygılar hocam

Hepimizin başı sağolsun

Yusuf KAMBUR

15.05.2014 10:41:57

15