Ahmet Hamdi Tanpınar’ın; ”etrafımızda olup bitenlerin şuuruna varırsak yaşamak bizim için bir dua olur” sözü, insanoğlunun hayatta ki yol haritasının ne olması gerektiğini bize hatırlatan gerçekleri içerir!

Bu sözdeki yol haritasına uymayan insan, mutsuz olmakla kalmıyor dünyamızdaki bütün olumsuzlukların da kaynağını oluşturuyor!

Bazılarımız yaşadığımız bu hayatı sıradan bakış açısının dışında seyretmekle yetiniyor!

Bu sıradan bakış açısının dışında olanlarımız, olup bitenlere birde “gönül gözü” ile bakabilmekte ve yaşananların esrarına vakıf olabilmektedir!

İnsan çevresinde olup bitenleri tanımak ve bilmek zorundadır!

Gerçekten de çevremizi “maddi ve manevi” olarak anlamak demek , “olup bitenleri” anlamak hayata dair ihtiyaçları derin bir duyarlılıkla bilmek ve ona göre davranmak demektir.

Fakat ne yazıktır ki bu coğrafyanın insanı uzun zamandır “anlama ve anlamlandırma” nasipsizliğinin içinde debelenip durmaktadır!

En haklı davaların, en doğru fikirlerin ve en sağlam inançların ehliyetsiz ellerde başarısız duruma düştükleri buna mukabil nice haksız davaların bozuk fikirlerin ve düşüncelerin güçlü ellerde mesafeler alabildiklerini ibretle müşahede etmekteyiz!

İtiraf edelim artık; biz Müslümanlar olarak ne inandığımız İslam’ı ve nede bu kültürün yetiştirdiği insanı tanıma zafiyetimiz olduğu için dünyayı tanımıyor ve bu kriterlere göre düşünemediğimizden dolayı güçsüzüz ve sözümüz dinlenmiyor!

Çoğunluk olarak “kaba softa, ham yobaz” Müslüman tiplerin yaşadığı İslam Ülkeleri, maalesef değil bir başkasına, kendisine bile hayrı dokunmayan devlet mekanizmalarını meydana getirmiştir!

Bugün İslam coğrafyasında yaşanılan keşmekeşin kaynağında yatan gerçek bence budur!

Geride bıraktığımız on yıl içerisinde “Arap Baharı” kandırmacası yaşayarak, Büyük Orta Doğu (BOP) projesinin oyuncağı haline gelmiş ve birbirlerini ortadan kaldırmanın mücadelesi içine girmiş bir coğrafya yara bere içindedir bugün!

İslam dünyası inandıklarını hayata geçirdiği dönemlerde güçlü bir “kültür ve medeniyeti” temsil ediyordu, bundan hiç kuşkumuz yok.

Ama son birkaç asırdır bu ölçülere riayet etmeyince doğal olarak hayatın anlamını idrakten uzaklaşmış maddi ve manevi olarak da “Batı medeniyetinin” boyunduruğu altına girmiştir!

Özellikle ülkemizin insanı olup bitenleri çok iyi analiz etmesi gerekmektedir bu saatten sonra.

Birliğini ve bütünlüğünü kaybeden İslam ülkeleri, her sahada kaybetmenin telaşıyla kendisine olan güvenini de tam anlamıyla kaybetmiş ve bu açmazın içine bizi de çeşitli nedenlerden dolayı çekmeye başarmışlardır!

Bütün bu olup bitenlerin kaynağı yukarda izah etmeye çalıştığım gibi, dünyanın nereye doğru gittiğini kavrayamayan ve kendisini de anlamaktan mahrum olan İslam coğrafyasını idare eden idareci kadro ve yönetilen halktır!

Bugün artık görülmüştür ki; yapmamız gereken tek şey “akıl ve bilimin” ışığında “tarihiyle”, ”kültür ve medeniyetiyle” barışık yeni nesiller yetiştirmemizdir.

Ve bu gençler “devlet ve millet” hayatımızın her alanında ki karar alma mekanizmalarının içinde olabildikleri sürede ancak geleceğimiz kurtulacaktır!

Bu düşünceye kulak vermeyenlerin geleceğinin olması bile söz konusu değildir.

Bütün bunlarla birlikte; kendi eksikliklerini başkalarından daha iyi görüp bilene ve hangi yaşta olursa olsun yaşadığı dünyada ki “hakikatleri kavrayanlara” ne mutlu.

Giriş cümlemde atıf yaptığım sözde olduğu gibi; eğer insan etrafında olup bitenlerin şuuruna vakıf olabilirse kendisine “bir lokma bir hırka” vererek ruhunu esir almaya çalışanlardan kurtulmuş ve dolayısıyla da ülkesi içinde değer üretmiş olacaktır!

Görüşmek üzere, Allah’a emanet olun…


”Hakikati kavramak!”

Abdurrahman Akın

20.12.2019 09:25:09

8