Tarih: 21.03.2022 12:07

ŞEHİTLER ÖLMEZ!

Facebook Twitter Linked-in

Yazarımız Yusuf Kambur, Şehitler Haftası münasebetiyle, Şehitliğin dinimizdeki yerini kaleme aldı.

ŞEHİTLER ÖLMEZ!

“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın!

Aksine onlar diridirler,

Rableri katında rızıklandırılmaktadırlar.

Allah’ın kendi lütfundan onlara verdikleriyle sevinç

içindedirler.

Ve arkadan gelip de henüz şehit olmamış olanlara

kendileri için hiçbir korkunun olmayacağını ve

hiçbir şey için üzülmeyeceklerini müjdeliyorlar.

Onlar, Allah’tan bir nimeti, bir fazilet ve bereketi ve

kesinlikle Allah’ın müminlerin ecrini boşa çıkarmayacağı

(gerçeğini) müjdeleyip durmaktadırlar.”

(Ali İmran: 3/169-171)

Bu can bu tende zaten emanettir.

Bir gün sahibine teslim edilecektir.

Madem “ölüm” var. Ölümün en

şereflisi “şehitliğe” talip olmalıyız.

Daha doğrusu “ölümsüzlüğe” talip olmalıyız.

İnsanoğlu ölüme çare bulma arayışındadır. İşte

“ab-ı hayat”… Şehadet şerbetini içmek…

Bir şeyin hayalini kuracaksa Müslüman bunun hayalini

kurmalı. “Bütün kalbiyle (Allah yolunda) şehit olmayı

isteyen kimse yatağında ölse bile (bir nevi) şehitler

mertebesine ulaştırılır” buyuruyor Efendimiz (sav).(1)

Bu bir teselli değil Yaratıcı ile kul arasında imzalanan bir

sözleşmedir. “Cennet karşılığında” can ve maldan

vazgeçmedir. Rabbinizle yaptığınız bu sözleşmeden

dolayı “sevinin ve müjdeleşin”(2)

Allah için Cihad ettiği halde şehit olamayan kimse bu

sefer “Gazi” unvanını elde etmiş olur. Allah yolunda

savaşmanın adıdır “gazilik…”

Allah’ın emri, Peygamberin (sav) örnekliğiyle

“Allah (rızası) için” yapılan işler tüm algıların

ötesinde farklı anlamlar kazanıyor. Şehitlik mertebesi

tam da böyle bir şey…

“Öldü” diye ağlıyor, feveran ediyorsunuz. Varlığın yegâne

sahibi “onlar ölmedi!” buyuruyor.

“Öldüler” demeyi de kesinlikle yasaklıyor.

Siz bedenini toprağın kucağına veriyorsunuz.

Hiçbir canlılık emaresi kalmamış,

bazen paramparça, çoğu uzvu kaybolmuş.

Cenab-ı Hak, “onlar diridirler, hem rızıklandırılıyorlar.”

buyuruyor.

Siz gözyaşı döküyorsunuz ama onlar “sevinç içindeler.”

“Garibandı, yetimdi, hayattan doyamamıştı, damatlığını

giyememişti, nişanlıydı, bir ay sonra düğünü vardı, geride

yetimler bırakmıştı, gözü yaşlı anne baba, eş….”

Allah’ın kendilerine verdiği akla hayale gelmez

ikramlarından dolayı “son derece mutludurlar…”

O kadar mutludurlar ki, kendilerine imkân verilse,

“(Rabbinden) gördüğü ikram ve itibar sebebiyle tekrar

dünyaya dönmeyi ve onlarca kez yeniden şehit

olmayı isterler…”(3)

İslâm, barış dinidir. Yeryüzünü “eman/güven yurdu”

yapmayı hedefler. Ancak düşman saldırısı olduğunda

“topyekûn mücadeleyi”(4) emreder. Şanlı tarihimiz bu

mücadelenin destanlaştığı altın sayfalarla doludur.

Kahraman ecdadımız tüm insanlığa “vatan, bayrak, din,

namus” söz konusu olduğunda nasıl savaşılacağını

öğrettiği gibi, “savaşın usulünü/ahlakını” da öğretmiştir.

Asım’ın nesli… diyordum ya… nesilmiş gerçek:

İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek…

Tüm şehit ve gazilerimizi rahmet ve minnetle

yad ediyor, onlarla haşr-u cem olmayı niyaz ediyorum…

-------

1-Müslim, İmare, 157

2-Tevbe: 9/112.

3-Buhari, Cihad, 21.

4-Saf: 61/4.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —