Yıllar önce Pazarspor altyapı futbol takımında çalıştırdığım bir oyuncum, uzun bir aradan sonra Pazarspor kongresinde karşıma çıktı. O gün takımda yer vermediğim, ama gönlümde hep yer eden bir gençti o. İstanbul’a göç etmiş, kendi yolunu çizmişti. Kongrede yanıma gelip “Hocam beni tanımadın mı?” dedi. Doğrusu, yaş ilerleyince hafızamız da bulanıyor. “Hayır, tanıyamadım,” dedim. Gülümsedi ve “Ben Soner Çiçek! dedi.
Ardından biraz sitemle ama samimiyetle “Sen beni oynatmıyordun, ben de bıraktım gittim,” dedi. Gözlerinin içine baktım ve şunu söyledim:
“Bak oynatmadım belki ama bugün değerli bir iş insanı oldun. Demek ki senin nasibin ve yeteneğin buymuş. Ne mutlu sana.”
Soner Çiçek kardeşim, bugün İstanbul’da iş insanı olarak yoluna devam ediyor. Ama ne geçmişini ne de memleketini unutmuş. Benim yaylalara, dağlara olan ilgimi biliyor. “Kaçkar 53 Mountain” logolu özel bir sırt çantası yaptırıp büroma kadar gelip bana hediye etti. Bu hediye belki maddi anlamda büyük olmayabilir ama benim için taşıdığı manevi değer paha biçilemez.
İşte bu genç kardeşim gibi, Pazar’dan çıkıp memleket dışında başarıya ulaşmış birçok yetenekli gencimiz var. Eğer biz bu gençlerin önüne engel koymaz, onların yollarını açarsak inanıyorum ki Pazar çok daha iyi yerlere gelecek. El ele verir, gönül gönüle birleşirsek; “Pazar’dan bir şey olmaz” diyenlere en güzel cevabı veririz.
Soner kardeşime bir kez daha teşekkür ediyorum. Varlığınla, vefanla, zarif hediyenle hem gönlümü hem kalemimi harekete geçirdin.
İyi ki varsınız…
Abdullah Uzun