Dünya-Ahiret dengesi
“Nice yiğitler (kadın-erkek) vardır ki, onları ne bir ticaret ne bir (başka) kazanç kapısı Allah’ı anmaktan, namazı hakkını vererek eda etmekten ve zekât (arınmak için verilmesi gerekeni) vermekten alıkoyabilir. Onlar kalplerin ve gözlerin dehşetle döndüğü günden korkarlar.”
“Bütün bunların sonucunda da Allah onları yaptıklarının en iyisiyle ödüllendirir; üstelik onlara kendi lütfundan daha fazlasını da verir: zira dilediğine hesapsız rızık bağışlayan yalnızca Allah’tır.”(Nur: 24/37-38)
Hadis-i Şerif
“Allah’a yemin olsun ki sizin için fakirlikten korkmuyorum, sizin için korktuğum şey; dünya malının sizden öncekilere yayılıp serildiği gibi size de açılması ve dünyalık yarışına girerek, öncekileri dünyanın helak ettiği gibi sizi de helak etmesidir.” (Müslim, Zühd, 61)
Yorum
İslam dini, Fatiha suresinde “Gazaba uğrayan ve yanlış yollara sapanlardan” olmamayı dua ve istek haline getirmiştir. Bizden önceki ümmetleri saptıran şey, dünya-ahiret dengesini kuramamaları olmuştur.
İslam ümmetini kurtaracak reçete “hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışmak, yarın ölecekmiş gibi de ahirete yönelik hazırlık yapmaktır.”
İman ve ibadetlerle bezenmiş ancak gösterişten uzak tüm meşru işler “Allah rızasını kazanma niyetiyle” birer ahiret azığına dönüştürülebilir.
Çift taraflı kazancı kim istemez ki!