BERAT KANDİLİ
BERAT KANDİLİ
Muhterem Kardeşlerim!
Değerli bir misafirimizi ağırlamanın gönlümüzde doğurduğu sevinç ve heyecan misali, bir duygu atmosferiyle kuşatıldı ruhumuz. Çünkü Pazar gecesi Berat Kandili.
Şaban ayının ortasına ulaşmak demek, çok yakında ayların sultanı Ramazan’a kavuşmak demektir. Berat işte bu buluşmanın müjdesini duyuran kutlu bir andır.
Berat Gecesi, suçların bağışlanması, günahların affolunması, nefsin esaretinin sona ermesi, rahmet-i Rahman ile kuşatılma gecesi.
Mahkûmun beratına hükmedilmesiyle özgürlüğün tadına varması ve aklanması gibi, Mevla’nın nice isyankâr ve nadim gönlün beratına hükmeylediği, kutlular safında yer alabilme ümidiyle yüreklerin çarptığı gecedir berat gecesi. Bu gece hatırına ilahi rahmet coşmuş, yağdıkça yağıyor da Şu kulun gözleri kuru mu kalacak?
Merhameti gazabını geçmiş olan Mevla tenezzül eyliyor dünya semasına da, bu kulun başı hala kibir ve enaniyetle dimdik mi duracak? Alınlar ihlâsla rükû ve secdeye ne zaman varacak?
Rahman ve Rahim olan bu gece sesleniyor: “ Yok mu bağışlanma dileyen affedeyim, yok mu rızık isteyen ikram edeyim, musibete uğrayan yok mu afiyet, şifa bahşedeyim.” Şu muhtaç kul ses vermeyecek mi bu ilahi çağrıya, yakarmayacak mı kapanıp secdeye:
“İlahi!
Geldim kapına, sığındım affına, muhtacım Sana,
Ne varlıkta gözüm ne dünyalıkta,
Ne olursun aşkını, muhabbetini ver bana!” diye.
“Ey günah işlemek suretiyle kendi aleyhlerine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Şüphesiz Allah bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.” Buyuran Yüce Mevlam! Settar isminle iltica ediyoruz cümle kusurlarımızın örtülmesi için Sana. Tevvab isminle iltica ediyoruz tövbelerimizin kabulü için. Ya Rabbi! Tövbelerimizi de bizi de kabul eyle!
Değerli Kardeşlerim!
Berat, nefsimizi sigaya çekmek için büyük bir fırsat. Hesap günü gelmezden önce kendi elimizle kendi yakamızdan yapıştığımız, Münker-Nekir misali kendimize hesap sorduğumuz, vicdan terazimizde amellerimizi tarttığımız ölçü ve takdir gecesi eylemeli bu geceyi.
“Amel çokluğuna itibar olunmaz, kulundan Halıkı hoşlanmayınca” deyip, rekâtların sayısını değil, ihlâsını, huşuunu arttırma gayreti içinde olmalıyız.
Bir kez Allah dese aşk ile lisan,
Dökülür cümle günah misl-i hazan.
Mısrasının dile getirdiği hakikatle şükür secdesine varmalı, affa mazhar olmuş kul olarak secdelerden kalkmalıyız bu gece…
İlahi beraate erenlerden olmak için, önce biz olmalıyız Berat. Hata ve kusurları setreden, suçluyu affeden, borçluya merhamet edip, kol kanat geren. Gönül bahçesinde güller açan. “Veylül lil mütaffifin/ Ölçü ve tartıda hile yapanların vay haline!” ihtarına uğramamak için vicdan terazimizi adaletle tartmalı. Güçlünün değil haklının, zalimin değil mazlumun yanında olmalıyız. Affedenlerin affolunacağı hakikatini bir an dahi unutmamalıyız.
Günahlarımız ne kadar çok olsa da, can-u gönülden yapacağımız bir tövbe ile “Rahmeti gazabını geçmiş olan Mevla’mızın bizi de bağışlayacağından her zaman ümitvar olmalıyız.” Ama bu ümit bizi ihlâsla kulluktan asla alıkoymamalıdır.
Bu duygularla Berat kandilinizi tebrik ediyor, Yüce Rabbimizden hepimizi mağfiret ve rahmetine eriştirmesini diliyorum…
“Allahım! Gazabından rızana, cezandan affına, Senden yine sana sığınırım. Sana övgüyü saymakla bitiremem. Sen kendini nasıl övdüysen öylesin…”
Not: Bu hutbe Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 21.06.2013 tarihli hutbesidir. Arnavutluk’a yardım kampanyası dolayısıyla değiştirilmiştir.
