Tarih: 13.11.2013 15:45

Aşura Günü Nedir? Bu Günü Nasıl Değerlendirmeliyiz?

Facebook Twitter Linked-in



Aşura Günü Nedir? Bu Günü Nasıl Değerlendirmeliyiz?

Muharrem ayının 10’uncu günü olan aşure, bu yıl miladi takvimle 13 Kasım Çarşamba gününe denk geliyor. Bu mübarek günün kutsiyeti nereden kaynaklanıyor ve aşure gününü sadece ‘tatlı’ olarak geçirmemek için neler yapmak gerekiyor?

'Şehrullahi'l-Muharrem' olarak meşhur olan, yani 'Allah'ın ayı Muharrem' olarak bilinen Muharrem ayı, İlahi bereket ve feyzin, Rabbani ihsan ve keremin coştuğu ve bollaştığı bir aydır.

Allah'ın ayı, günü ve yılı olmaz, ancak Allah'ın rahmetine ermenin önemli bir fırsatı olduğu için Peygamberimiz tarafından bu şekilde ifade edilmiştir.

Aşura Günü ise Muharrem'in 10. günüdür. Aşura Gününün Allah katında ayrı bir yeri vardır. Bugünde Cenab-ı Hak on peygamberine on çeşit ikramda bulunmuş ve kudsiyetini arttırmıştır. Bu günlerde oruç tutmak çok faziletlidir.

Hicri Senenin ilk ayı olan Muharrem ayının 10. günü Aşura Günüdür. Muharrem ayının diğer aylar arasında ayrı bir yeri olduğu gibi, Aşura Gününün de diğer günler içinde daha mübarek ve bereketli bir konumu bulunmaktadır.

Aşura Gününün Allah katında da çok seçkin bir yerinin olduğunu Fecr Suresinin ikinci ayeti olan 'On geceye yemin olsun' ifadelerinin tefsirinden öğrenmekteyiz.

Bazı tefsirlerimizde bu on gecenin Muharrem'in Aşurasine kadar geçen gece olduğu beyan edilmektedir. (1)

Cenab-ı Hak bu gecelere yemin ederek onların kudsiyet ve bereketini bildirmektedir.

Bugüne 'Aşura' denmesinin sebebi, Muharrem ayının onuncu gününe denk geldiği içindir. Hadis kitaplarında geçtiğine göre ise, bu güne bu ismin verilmesinin hikmeti, o günde Cenab-ı Hak on peygamberine on değişik ikram ve ihsan ettiği içindir. Bu ikramlar şöyle belirtilmektedir:

1. Allah, Hz. Musa'ya (a.s.) Aşura Gününde bir mucize ihsan etmiş, denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür.

2. Hz. Nuh (a.s.) gemisini Cudi Dağının üzerine Aşura Gününde demirlemiştir.

3. Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından Aşura Günü kurtulmuştur.

4. Hz. Adem'in (a.s.) tevbesi Aşura Günü kabul edilmiştir.

5. Hz. Yusuf kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan Aşura Günü çıkarılmıştır.

6. Hz. İsa (a.s.) o gün dünyaya gelmiş ve o gün semaya yükseltilmiştir.

7. Hz. Davud'un (a.s.) tevbesi o gün kabul edilmiştir.

8. Hz. İbrahim'in (a.s.) oğlu Hz. İsmail o gün doğmuştur.

9. Hz. Yakub'un (a.s.), oğlu Hz.Yusuf'un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır.

10. Hz. Eyyub (a.s.) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur. (2)

Hz. Aişe'nin belirttiğine göre, Kabe'nin örtüsü daha önceleri Aşura gününde değiştirilirdi.

İşte böylesine manalı ve kudsi hadiselerin yıldönümü olan bu mübarek gün ve gece, Saadet Asrından beri Müslümanlarca hep kutlana gelmiştir. Bugünlerde ibadet için daha çok zaman ayırmışlar, başka günlere nisbetle daha fazla hayır hasenatta bulunmuşlardır. Çünkü, Cenab-ı Hakkın bugünlerde yapılan ibadetleri, edilen tevbeleri kabul edeceğine dair hadisler mevcuttur.

Aşura Gününde ilk akla gelen ibadet ise, oruç tutmaktır.

Muharrem ayı ve Aşura Günü, Ehl-i Kitap olan Hıristiyan ve Yahudiler tarafından da mukaddes sayılırdı. Nitekim, Peygamberimiz Aleyhissalatü Vesselam Medine'ye hicret buyurduktan sonra orada yaşayan Yahudilerin oruçlu olduklarını öğrendi. 'Bu ne orucudur?' diye sordu.

Yahudiler, 'Bugün Allah'ın Musa'yı düşmanlarından kurtardığı Firavun'u boğdurduğu gündür. Hz. Musa (a.s.) şükür olarak bugün oruç tutmuştur' dediler.

Bunun üzerine Resulullah Aleyhissalatü Vesselam da, 'Biz, Musa'nın sünnetini ihyaya sizden daha çok yakın ve hak sahibiyiz' buyurdu ve o gün oruç tuttu, tutulmasını da emretti. (3)

Aşura günü yalnız ehl-i kitap arasında değil, Nuh Aleyhisselamdan itibaren mukaddes olarak biliniyor, İslam öncesi Cahiliye dönemi Arapları arasında İbrahim Aleyhisselamdan beri mukaddes bir gün olarak biliniyor ve oruç tutuluyordu.

Bu hususta Hazret-i Aişe validemiz şöyle demektedir:

'Aşura, Kureyş kabilesinin Cahiliye döneminde oruç tuttuğu bir gündü. Resulullah da buna uygun hareket ediyordu. Medine'ye hicret edince bu orucu devam ettirmiş ve başkalarına da emretti. Fakat Ramazan orucu farz kılınınca kendisi Aşura gününde oruç tutmayı bıraktı. Bundan sonra Müslümanlardan isteyen bugünde oruç tuttu, isteyen tutmadı.' 'Buharı, Savm: 69.

O zamanlar henüz Ramazan orucu farz kılınmadığı için Peygamberimiz ve Sahabileri vacip olarak o günde oruç tutuyorlardı. Ne zaman ki, Ramazan orucu farz kılındı, bundan sonra Peygamberimiz herkesi serbest bıraktı. 'İsteyen tutar, isteyen terk edebilir' buyurdu. (4) Böylece Aşura orucu sünnet bir oruç olarak kalmış oldu.

Aşura orucunun fazileti hakkında da şu mealde hadisler zikredilmektedir.

Bir zat Peygamberimize geldi ve sordu:

'Ramazan'dan sonra ne zaman oruç tutmamı tavsiye edersiniz?'

Peygamberimiz Aleyhissalatü Vesselam, 'Muharrem ayında oruç tut. Çünkü o, Allah'ın ayıdır. Onda öyle bir gün vardır ki, Allah o günde bir kavmin tevbesini kabul etmiş ve o günde başka bir kavmi de affedebilir' buyurdu. (5)

Yine Tirmizi'de geçen bir hadiste Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır:

'Aşura Gününde tutulan orucun Allah katında, o günden önce bir senenin günahlarına keffaret olacağını kuvvetle ümit ediyorum.' (6)

'Ramazan ayından sonra en faziletli oruç, Allah'ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur' (7) hadis-i şerifi ise, bu günlerde tutulan orucun faziletini ifade etmektedir.

Bu hadisin açılamasında İmam-ı Gazali, 'Muharrem ayı Hicri senenin başlangıcıdır. Böyle bir yılı oruç gibi hayırlı bir temele dayamak daha güzel olur. Bereketinin devamı da daha fazla ümit edilir' (8) demektedir.

Gerek Yahudilere benzememek, gerekse orucu tam Aşura Gününe denk getirmemek için, Muharrem'in dokuzuncu, onuncu ve on birinci günlerinde oruç tutulması tavsiye edilmiştir.

Bu manadaki bir hadisi ibni Abbas rivayet etmektedir. Bunun için, müstehap olan, aşure Gününü ortalayarak, bir gün önce veya bir gün sonra oruç tutmaktır.

Bu günde oruçtan başka hayır, hasenat ve sadaka gibi güzel adetlerin de yaşatılması isabetli ve yerinde olacaktır. Herkes imkanı nisbetinde ailesine, akraba ve komşularına ikramda bulunur; bugünlerin faziletini bildiren hadiseleri hatırlayarak ihsanda bulunursa şüphesiz sevabını kat kat alacaktır. Bilhassa, Peygamberimiz, mü'minin aile efradına Aşura Gününde her zamankinden daha çok ikramda bulunmasını tavsiye etmiştir.

Bir hadiste şöyle buyurular: 'Her kim Aşura Gününde ailesine ve ev halkına ikramda bulunursa, Cenab-ı Hak da senenin tamamında onun rızkına bereket ve genişlik ihsan eder.' (9) Bu aile mefhumunun içine akrabalar, yetimler, kimsesizler, konu komşular da girmektedir. Fakat, bunun için fazla külfete girmeye, aile bütçesini zorlamaya lüzum yoktur. Herkes imkanı ölçüsünde ikram eder.

Aşura gününün manevi ve berraklığı üzerinde Kerbela karanlığının kesafeti de görülmektedir. 61. hicret yılının Muharrem'ine ait 10. gününde Hazret-i İmam Hüseyin (r.a.) 55 yaşında iken Sinan bin Enes isimli bir hain tarafından Kerbela'da hunharca şehit edilmiştir. Bu gadr ve zulmün arkasında Emevi Halifesi Yezid, onun Küfe valisi ibni Ziyad vardır. Yarım asır öncesinden Peygamberimizin bizzat haber verdiği bu ciğerleri yakan olay Hazret-i Hüseyin'i Cennet gençlerinin efendisi olma şanına yüceltmiştir.

Şehitler mükafatını almış en yüce mertebelere ulaşmıştır, Yüce Allah'ın da zalimlere hak ettikleri cezayı en adil bir şekilde vereceğinden şüphemiz yoktur. Kaderi hükme boyun eğen her mü'min bu olaya üzülür, ancak itidalini ve soğukkanlılığını kaybetmez. Duyguları yanlışlara ve taşkınlıklara götürmez. Çünkü meydana gelen bütün olaylar ezeli takdirin bir hükmüdür. Bu açıdan bunu bir 'yas merasimi' haline dönüştürmek ehl-i sünnetin itikat ve inancına aykırıdır.

(1) - Hak Dini Kur an Dili, 8:5793.
(2) - Sahihi Müslim Şerhi, 6:140.
(3) - İbni Mace. Sıyam: 31.
(4) - Müslim. Sıyam: 117.
(5) - Tirmizi, Savm: 40.
(6) - A.g.e., Savm: 47.
(7) - İbni Mace, Sıyam: 43.
(8) - İhya, 1:238.
(9) - et-Tergib ve't-Terhib, 2:116.

Kaynak : Sorularla İslamiyet  


Orjinal Habere Git
— HABER SONU —