Her zaman olduğu gibi mesaim bitmiş günün stresini üzerimden atmak adına Konak istikametine doğru Kordon boyunca yürümeye başladım…

İzmir Körfezinin akşam saatlerinde ayrı bir güzelliği vardır.

İzmirli olanlar ve İzmir’i daha önce görenler bilirler.

Körfeze doğru baktığınızda güneş tüm kızıllığıyla denizin mavisine veda buseleri kondurmaktadır adeta. Konak ve Karşıyaka’dan karşılıklı sefer halinde olan yolcu gemileri ve onlara eşlik eden martılar insanın yüreğini ısıtan bir kucaklaşma hissi verir. Günün her saati Kordon boyunda balık tutanlara rastlamak her zaman mümkündür.

İzmir’in bu resmi harikadır gerçekten.

Bu güzelliğin tadını aheste aheste çıkarmak adına adımlarımı küçültürüm her zaman böylesi yürüyüşlerimde.

Kordon boyunda ki yürüyüşümü renklendirmek adına etrafıma bakarak bu anın keyfini çıkarmayı asla ihmal etmem.

Gördüğüm manzara beni gülümsetmişti…

Kordon boyunca uzanan restoranlar ve çay bahçeleri inadına doluydu akşamın bu erken saatlerinde. Bir yandan denizde ki canlılığı bir yandan da erken saatte kafeleri dolduran insanları izleyerek yürümeye devam ettim.

Kordon boyunda oturma bankları vardır.

Bazen orda oturur uzun uzun konuşurum kendimle ya da rastlaştığım bir dost ile.

Yolu yarılamıştım ki…

Duyduğum tiz bir ses ile irkildim.

Sesin geldiği yöne baktım.

Ve O’nu gördüm.

Bir banka oturmuş akşamın serinliğiyle dalgalanmaya başlayan körfezi izliyordu…

İçten ve sıcacık dost gülümsemesiyle; ”Dostum sen nerelerdesin, uzun zamandır görüşemedik, gel biraz sohbet edelim” diye seslendi.

Tek başına bir banka oturmuş, rüzgârın da etkisiyle hafif dalgalı olan denizi seyrediyordu. Uzun zaman olmuştu O’nu görmeyeli. İzmir’e geldiğimde tanımıştım kendisini. Dürüst, mert, sözünün eri bir arkadaş olarak tanıdım O’nu... Epey bir süre önce krizin ekonomik olarak kendisini çok sarstığını anlatmıştı. İşlerinin bozulduğunu bir türlü toparlayamadığını çareler aradığını ifade etmişti bana. Kirayı ödeyemediğinden dolayı, ev eşyasını çatı katına çıkarmıştı, telefonu ödenmeyen borcundan dolayı kapalıydı!

Oturduğu bankın yanına yer açtı…

Doğrusu o anki ruh hali hiç hoşuma gitmemişti. Hal hatır sorduk birbirimize. Ama dalgın bir hali vardı, bana bir şeyler söyleyeceğini hissediyordum.

Nasılsın görüşmeyeli, neler yaptın, sorunlarını halledebildin mi? Diye sordum O’na.

“Seninle son görüşmemizi hatırlıyorsun değil mi? Kızlar ağasında” diye söze başladı…

Evet dedim, hem de dün gibi, maddi sorunların vardı, sen dost canlısı bir insansın en kısa zaman da bu sorunların üstesinden gelebileceğini ifade etmiştim sana!

Orda dur dedi!

Sen o sohbetimiz de bana şunları ifade etmiştin. İnsanın, tanıdıkları, arkadaşları ve dostları olur. Tanışık ve arkadaş olanların üzerinde pek durmamıştın ama uzun uzadıya insanın “hakiki dostlarının” olması üzerin de ne güzel hikâyeler anlatmış, güzel sözlerle de beni rahatlatmıştın!

Hatırlamadınsa ben bir tanesini hatırlatayım sana…

“Savaşın en kanlı günlerinden biriydi. Siper üstüne uzanan başların uçuştuğu bir ateş yağmuru vardı. Asker, en iyi arkadaşının az ileride kanlar içinde yere düştüğünü gördü. Görür görmez de hemen aynı siperdeki komutanına:

-Teğmenim, arkadaşım vuruldu; müsaadenizle fırlayıp arkadaşımı alıp gelebilir miyim?

Komutan: –Delirdin mi? der gibi baktı ve “Gitmeye değer mi? Arkadaşın delik deşik olmuştur. Büyük olasılıkla ölmüştür bile. Kendi hayatını tehlikeye atma sakın...”

Asker çok ısrar edince Teğmen “Peki” demek zorunda kaldı: “Git o zaman...”

İnanılması güç bir mucize gerçekleşti ve asker, korkunç ateş sağanağı altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı ve koşa koşa geri döndü. Birlikte siperin içine yuvarlandılar.

Teğmen, kanlar içindeki askeri muayene etti, sonra onu sipere taşıyan arkadaşına döndü:

—Sana değmez, hayatını tehlikeye atmana değmez, demiştim. Bu zaten ölmüş.

–Değdi teğmenim, dedi asker, değdi...

Nasıl değdi? Dedi Teğmen, bu adam ölmüş görmüyor musun?”

—Gene de değdi komutanım. Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözlerini duymak, dünyaya bedeldi benim için.”

Ve asker, arkadaşının son sözlerini hıçkırarak tekrarladı: “geleceğini biliyordum, , geleceğini biliyordum!” demişti arkadaşı.

Sonra dostluk üzerine ne güzel sözler söylemiştin o gün ki sohbetimiz de…

“Gerçek dostlar, iyi günlerde davet edilince sizi ziyaret eder. Kötü günlerimiz de davet edilmeden gelirler”

“Dost kötü günler de belli olur. İyi günler de ise yüzlercesi bulunur”

Sen bunları bana söylerken öyle inanarak söylemiştin ki, benim itirazlarım sonuçsuz kalmıştı! Şimdi şu hale bir bakar mısın Allah aşkına!

Dünyevileşen bu cemiyette, senin söylediklerin bir fanteziden ileri gitmemiştir ve gitmeyecektir bunu sana söylemek istiyorum!

Ben o gün sana söylediklerimi burada bir kez daha ifade etmeyeceğim ama inan ki, haklı çıkmak istemezdim!

Uzun uzun yaşadıklarını anlattı bana. O’nu sessizce ve içim acıyarak dinledim. İçimden, haklısın demek gelmese de, yaşadıklarıyla haklılığı ortadaydı işte!

Oturduğumuz banktan ayağa kalktı ve ben gidiyorum, hakkını helal et diyerek benimle vedalaştı. Giderken de, bana dönerek, sana nasihat kabilinden bir söz söyleyeyim, kulağına küpe olsun “dostun yumruğu acıdır” bunu asla unutma!

Yanımdan uzaklaşırken yutkundum bir şeyleri söylemek, gönlünü almak istedim ama o çoktan yanımdan uzaklaşmıştı bile!

Oturduğum banka adeta yapışıp kalmıştım!

Bende O’nun arkasından kendi kendime bir söz verdim. Bazı konularda artık beylik lafları etmeyeceğim, ama içimden de şu atasözünü geçirdim;

”Dost sanma şanlı vaktinde dost olanı

Dost bil gamlı vaktinde elinden tutanı!”

Görüşmek üzere; Allah’a emanet olun…


necdet yazıcı
13.11.2018 10:32:49
işte muhim olan o anda yetişmek..

Kürşad Yılmaz
13.11.2018 10:47:52
Abdurrahman Akın abi,sabah sabah kalbimize dokundun. Hikâye değil yaşantılarımız tamda anlattığınız gibi can buluyor.

Nurten
13.11.2018 12:00:40
Kahvelerim pişti gel. Cezvelerim taştı gel. İyi günüm dostları, Kötü günüm geçti gel. Muallim Naci

Ahmet Yılmaz
13.11.2018 12:55:36
Dostluklar menfaatsız kurulursa bir ömür devam eder.Günümüz dostlukları beşeri menfaatler üzerine kurulduğu için en ufak bir sarsıntıda tarafları birbirinden uzaklaştırıyor.Hikayenizde ki dostluklara sahip olanlar ne mutlu dostlardırlar.

Mehmet Sayın
14.11.2018 12:51:28
Maalesef dost kalmadı etrafımızda. Herkes çıkarcı ve arkadan vuran karakterlere büründüler.

”Dost sanma şanlı vaktinde dost olanı!”

Abdurrahman Akın

13.11.2018 09:21:45

16