Televizyonun olmadığı, haftada bir Çayeli’nden aile büyüklerimizin getirdiği gazetelerin spor sayfasında gördüğümüz takım fotoğrafları ile birlikte doğru dürüst çekmeyen radyodan dinlediğimiz maçlar sayesinde bir futbol takımının taraftarı olduk!

Çocukluk yıllarımızda merhum Hamit Amcamın Fenerbahçeli olması ve “Fenerbahçe Sevgisini” ilk önce büyük yeğenleri olan Şaban, Temel ve İsmail Ağabeylerime aşılaması sonucu, bizim sülalede doğan neredeyse her çocuk Fenerbahçeli olmuştu.

Çünkü aklımız kesmeye başladığı andan itibaren ağabeylerimizin tuttuğu takımı tutmak bizim için hem kaçınılmazdı hem de onların gözüne girmek için bulunmaz bir nimetti.

Bizim çocukluğumuzda, İstanbul Kadıköy’de bulunan “Fenerbahçe Tesislerinin Lokalını” işleten aile büyüklerimizden Hamit Amcam Fenerbahçeli, Muhammet ve Ahmet Amcam ile babam Beşiktaşlıydılar.

Hamit Amcamın baskın bir karakter olması ve biz yeğenleri ile daha fazla vakit geçirmesinden dolayı hepimiz toplu olarak Fenerbahçeli olmuştuk diyebilirim rahatlıkla.

Bizler Fenerbahçeli olmanın keyfini sürerken, bu işe en fazla bozulan ve kızan, fanatik Beşiktaşlı olan sevgili Ahmet Amcamdı.

Amcamın çocuklarıyla birlikte köyden Çayeli’ne okumak için gelmiştik.

Ve artık her gün evimize gazete alınıyordu.

Ben gazetenin spor sayfasından Fenerbahçeli futbolcuların fotoğraflarını kesip bugün bile iki tanesini hala sakladığım defterlere yapıştırıyordum.

9 Mart İlkokulunda sınıf arkadaşım İlyas Kalender’de hasta Fenerbahçeliydi.

Bir gün bana dedi ki; “ben Fenerbahçe Kulübüne mektup yazıp futbolcuların fotoğraflarını istiyorum, sende yaz sana da yollasınlar…”

Bu duruma çok sevindim ve vakit geçirmeden Fenerbahçe Kulübüne bir mektup yazdım.

Heyecanlı bir bekleyişin içine girmiştim.

Mektubuma cevap gecikmiş, amca çocukları yavaş yavaş benimle dalga geçmeye bile başlamıştı.

Bende yavaş yavaş ümidi kesmiş; “koca Fenerbahçe Kulübün işi gücü kalmamış bana futbolcuların fotoğrafını mı yollayacak diye” kendi kendime teselli vermeye başlamıştım.

Nihayet beklediğimiz mektup tam bir buçuk ay sonra gelmişti.

Üzerinde adımın yazılı olan zarfı elime alıp parmaklarım titreye titreye açmış ve içinden; Ziya Şengül, Yılmaz Şen, Ender Konca, Sebahattin Erbuğa, Adil Eriş, Tuna Güneysu, Nevruz Şerif, Erol Toğay,Önder Mustafaoğlu, Mustafa Arabacıoğlu, Yavuz Şimşek, Osman Arpacıoğlu, Serkan Acar, Cemil Turan ve Fenerbahçe Futbol takımının birkaç adet toplu fotoğrafı çıkmıştı.

Çok fazla sevinmiş, dünyalar benim olmuştu.

Sadece evde, sokakta değil artık sınıfta da hava atıyordum, “Fenerbahçe Kulübü” futbolcuların fotoğrafını yolladı diye.

Dedim ya, rahmetli Ahmet Amcam fanatik bir Beşiktaşlıydı diye.

Bir gün çalıştığı “Çayeli Yaka Çay Fabrikasına“ gitmek için evde hazırlandığı sırada, Ali, Mustafa, Osman ve bana yumuşak bir ses tonu ile dedi ki; “masanın üzerine beş lira bırakıyorum, Beşiktaş’ı kim tutarsa para onundur…”

Amcam fabrikaya gitmek için evden çıkıp gitti.

Masanın üzerinde iki adet demir iki buçuk lira öyle duruyordu.

İki buçuk lira o günün şartlarında çok iyi paraydı gerçekten.

Akşama kadar “para bize biz paraya baktık”elimizi bile sürmedik.

Nihayet amcam işten geldi ve paranın koyduğu yerde olduğunu gördü, fakat kızmayarak tekrar etti; “yarında bu teklifim geçerlidir...”

Bir gün sonra amcaoğlu Osman o parayı aldı ve dedi ki; “Ahmet Amcama karşı Beşiktaşlı olurum, o yokken Fenerbahçeli olmaya devam ederim…”

Amcam Osman’ın parayı alıp Beşiktaşlıyım demesine çok sevindi.

Yeğeninin başını okşadı, bir iki lira daha verdi yeni renktaşına.

Osman “bir Fenerbahçeli bir Beşiktaşlı” durumunu fazla sürdüremedi.

Artık tamamen Beşiktaşlı olmuş ve üstelik eski renktaşlarına karşı heyecanlı bir şekilde yeni takımını savunur olmuştu.

Osman’ın Beşiktaşlı olması demek “Akın Ailesinin” yeni kuşak gençlerinin bir kısmının uzun vadede Beşiktaşlı olması da demekti aynı zamanda.

Onlardan en önemlisi küçük kardeşim Mehmet’ti.

En önemli dememdeki neden şudur.

Mehmet Beşiktaşlı olunca kendi yaşıtları olan Başköy’lü gençleri de bir bir Beşiktaşlı yaptı.

Bugün bizim köyde Fenerbahçe taraftarından sonra en kalabalık taraftar bu yüzden Beşiktaş taraftarıdır.

O yıllarda başka bir gelişme daha yaşandı futbolda.

Trabzonspor 1. Lige çıkmış, tabiri caizse ligin dengelerini değiştirmiş, üç büyüklere kafa tutarak ilk şampiyonluğunu kazanmış ve hasta Fenerbahçeli olan Şaban Ağabeyim, Karadeniz takımını tutmalıyız düşüncesinden yola çıkarak“Trabzonsporlu olmuştu!”

Şaban Ağabeyim Trabzonsporlu olunca evde dengeler bir kez daha değişmişti.

Fakat sadece kendisi Trabzonspor’u tuttuğu için gün geçtikçe bu durumdan rahatsız olmaya başlamıştı.

İlk hedefi bendim Şaban Ağabeyimin.

Benim “Milliyetçi duruşumu da” istismar ederek, aslında Trabzonspor’u tutmamı, yoksa İstanbul takımını tutan birisinin milliyetçilikten falan bahsetmeye hakkı olmadığından bahisler açarak günlerce beni Trabzonsporlu yapmaya uğraştı.

Şaban Ağabeyim bunu başaramayınca da, Fenerbahçeli futbolcuların fotoğraflarını kesip yapıştırdığım defterlerimi “derslerini futbol yüzünden aksatıyorsun” bahanesi ile sobanın içine attı.

O defterlerden bir tanesi tamamen yandı, ikisini kurtardım ve bugün hala çocukluğuma dair güzel bir hatıra olarak “yangından kurtardığım” o defterleri saklıyorum.

Trabzon şehri kendi bağrından çıkardığı oyuncularla şampiyonluklar alırken tüm Türkiye’nin de sempatisini kazanmıştı.

O yıllarda öyle değerli ve çok başarılı futbolcular yetişmişti ki Trabzonspor’da, bugün bile birçoğunun isimlerini unutmak benim için imkânsızdır.

Onlardan biriside “Türk Futbol Tarihinde” en çok sevdiğim oyunculardan olan, hem futbolculuğu hem de kişiliği ile unutulmazlar arasında yerini alan uzun saçlarıyla o yıllardaki çocukların futbolcu idollerinden olan “Ali Kemal Denizci’dir.”

2 yıl Rizespor’da futbol oynadıktan sonra Trabzonspor’la şampiyonluklar yaşayan Ali Kemal Denizci önce Fenerbahçe’de sonrada Beşiktaş’ta futbol oynamış çok değerli bir Milli Futbolcumuzdu.

Bugün Akın Sülalesinde Fenerbahçe’yi, Beşiktaş’ı, Trabzonspor’u ve Galatasaray’ı tutan aile bireyleri vardır.

Ve aynı zamanda da aramızda tatlı bir rekabet vardır.

Saydığım takımların dışında, sülalenin tamamı Rizespor ve Çayelispor’un doğal, vazgeçilmez ve tutkulu taraftarıdır!

Bu iki takımımıza olan sevgimizi hiç kimseye sorgulatmayız elbette!

Son zamanlarda yeni bir moda çıktı.

Neymiş efendim; Rizeli olup Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ya da Trabzonspor tutulmazmış!

Bu aklı verenin aklından zaten şüphe ederim o ayrı bir durum fakat asıl söylemek istediğim daha başka bir şeydir.

Ben Çayelisporun maçını izlerken bir Barselona taraftarının kendi takımını izlerken duyduğu heyecandan kat be kat daha fazla heyecan duyuyorum.

Keza aynı durum Rizesporun maçını izlerken de yaşadığım bir duygudur.

Ve elbette Pazar, Ardeşen, Fındıklı, Kendirli gibi ilçe takımlarımız içinde duygularımız aynıdır.

Çocukluğum, bu takımlarımızın maçlarını izlemekle geçti.

Çok sevdiğim Çayelispor’da forma giyme şerefine nail oldum.

Buna rağmen yaşı büyük olsa da hala “ergen davranışları” gösteren birçok insan özellikle sosyal medyanın yaygınlaşmasından sonra, Rizeli olup başka takımları tutan insanlara ağır hakaretler etmektedirler.

Özellikle takım tutma konusunda “doğruya doğru, yanlışa yanlış diyemeyen insanlar” o kadar fazla ki; bazen “futbol ve taraftarlık” konusunda fanatikçe duruş sergileyen insanlardan olabildiğince uzaklaşmak, onların ipe sapa gelmez gerekçelerini duymak bile istemiyorum.

Çayelispor Bal Liginde şampiyon olamadı çok fazla üzüldük.

Çaykur Rizespor Süper Ligden düştü çok daha fazla üzüldük.

Önümüzde ki sezon yeniden süper lige çıkması için elimizden gelen tüm desteği göstereceğimizi herkesin bilmesini isterim.

Bir alt ligden süper lige çıktığı sene “Çaykur Rizespor’u” lig yarışında motive etmek için yazdığım yazının başlığı şuydu; “Yağmurun Memleketine Şampiyonluk” yakışır.

Ve o temennimiz hayat bulmuş Çaykur Rizespor süper lige çıkmıştı.

En yakın dostlarım ayrı ayrı takımın renklerine gönül vermişler ve biz bir ömür boyu onlarla “takım taraftarlığı” nedeniyle sadece tatlı tatlı birbirimize takılmışız, onun dışında hiçbir küslüğümüz olmamıştır ayrı renklere gönül verdik diye.

Ömer Küçükislamoğlu, Zeki Karaoğlu ve Recep Saklı hasta Galatasaraylı,

Mehmet Hüsrev ve Yavuz Kaşıkçı benim gibi hasta Fenerbahçeli,

Hüseyin Şuşoğlu ve İshak Okumuş hasta Beşiktaşlı,

Nacettin Hatipoğlu ve Süleyman Balcı ise hasta Trabzonsporlu olan dostlarımdır.

Fakat hepimizin Rizeli olarak ortak bir duruşu vardır.

O duruşumuz şudur; “Çaykur Rizespor’a olan sevgimiz ve desteğimiz bugüne kadar olduğu gibi bundan sonrada her şartta devam edecektir!”

Son kez ifade ediyorum!

Ben ve benim gibi düşünen insanlar, “taraftarlık konusunda” gereksiz ve hiçbir tutarlılığı olmayan çıkışları yapanlardan farklı olarak;

Doğup büyüdüğümüz memleketimizde yaşadığımız hem çocukluk anılarımıza hem de şehrimizin hafızasına sahip çıkıyoruz!

Bizler memleket sevgimiz söz konusu olunca asla ve kata “üstümüze toz kondurtmayız!”

Ve memleketimize dair yapıp ettiklerimize objektif bir şekilde bakacak olursa insanlar; ”hiçte haksızda sayılmadığımızı” göreceklerdir!

Görüşmek üzere; Allah’a emanet olun.


Nurten
23.05.2022 11:11:24
Bir takımın renklerine her aileden insanlar gönül veriyor, sonra stada gidip birbirini yiyor.

Mustafa Kart
23.05.2022 11:43:59
Keşke herkes sizin gibi düşünse türkiyede futbolun algısı değişir

Ayla Bilgi
23.05.2022 12:21:36
Türkiyede futbol erkek egemen kültürünün bir parçası olarak algılanır. Statlar deşarz olunan yerler rakipleri aşağılama yerleridir. Bu yüzden futbolun dışında her dalda ülkemizde başarılar olurken sporda sadece futbol bir adım ileri gitmez.

Alparslan
23.05.2022 12:58:46
Kalemin ve yüreğin var olsun daima dostum

Osman yıldırım
23.05.2022 13:31:45
spor programlarında sadece futbolun konuşulduğu bir ülkede fanatizm olmayacak da ne olacak Allah aşkına. İki sene yayınlanmasın bu programlar millet fanatızmı bırakır

Ali Kaya
23.05.2022 16:12:29
Futbol seyircisinin basketbol seyircisinden alacağı çok ders vardır. Basket salonları sdatlardan çok daha cazibeli

Talip Yılmaz
24.05.2022 08:53:31
Genel anlamda spor bir türlü Türk insanının gündemine gelemedi. varsa yoksa futbol. onun için bir adım yol alamıyoruz

Nusret Yaşar
27.05.2022 16:02:43
Böyle takım taraftarlığına can kurban. kaleminiz var olsun

Yılmaz Okumuş
25.06.2022 20:23:50
Sevgili yeğenim; "Bugün Akın Sülalesinde Fenerbahçe’yi, Beşiktaş’ı, Trabzonspor’u ve Galatasaray’ı tutan aile bireyleri vardır. Ve aynı zamanda da aramızda tatlı bir rekabet vardır." cümlelerin tüm Türkiye'ye örnek olmalı.

Bir takımın renklerine gönül vermek!

Abdurrahman Akın

23.05.2022 09:25:55

1249