Bir milleti meydana getiren maddi ve manevi dinamikler vardır. Tarih boyunca, hangi millet olursa olsun bu iki kuvvetin dengesini sağlayabilmişse başarılı olmuş ve Dünya ölçeğinde de söz sahibi olmuştur.

“Bu iki kuvvetin birisi yada diğeri zaten olmazsa olmaz” diye düşünenler olabilir. Ancak yaşanılan tarih, bize böyle olabileceğini açık seçik göstermektedir.

Anadolu Coğrafyasında birçok düşmana karşı vermiş olduğumuz “Kurtuluş Savaşımız”, maddi güce dayanmamasına karşın, “Allah inancı”, “Vatan sevgisi”, “Bayrak sevgisi” ve “İstiklal aşkıyla” kazanılmıştır!

Maneviyata dayanmayan, maddi güce dayanan nice devletler zaman içinde yok olmuştur. Bugün de birçok devlet, bünyelerinde bir ur gibi büyüttükleri “kuvvetten başka hak tanımazlıkları” yüzünden başka mazlum milletlerin başına bela olmaya devam etmektedirler. Uzun vade de bu anlayışın sahibi devletler kendilerine çekidüzen vermezseler tarihte ki “devletler çöplüğü” nde ki yerlerini alacaklardır!

Bu iki dinamiğin birisinden mahrum olmak devletler ve milletler için telafisi zor bir süreçtir. Belki bu iki kuvvetten birisine dayanmak günü kurtarabilir ama uzun vadede devletlerin sonunu hazırlar.

Mesela, sadece manevi dinamiklerle yol alacağını düşünen bir devlet; sahte kahramanların, sahte şeyhlerin, müneccimlerin, dalkavukların, din bezirgânlarının cirit attığı bir ülkeye döner!

Bu iki kuvveti de bir araya getiren en büyük şahsiyet olan Peygamberimiz, akıl ve iman kuvvetini aynı anda hayat haline getirmiştir. Onun için “Asr-ı Saadet döneminde” bu türlü şerler yüz bulamamıştır.

Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethederken de aynı düstura riayet etmiştir. Keza, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti de tarihten aldığı derslerle bu düşünceler etrafında şekillenmiş ve az zaman zarfın da çok büyük işler başarabilmiştir.

1071’den sonra Anadolu Coğrafyasında yeşeren Türk Kültürü; o günden günümüze kadar geçen süre zarfında bu iki kuvvetten birisini ihmal ettiğinde “fetret devirleri” ve “beka sorunu” yaşamıştır!

Selçukluların zaman içinde bu iki kuvvete riayet etmemesi sonucu yıkılan devletimiz, Osmanlı eliyle yeniden dirilmiş ve tarihin kaydettiği en büyük cihan devletlerinden birisi olan “Osmanlı Cihan Devleti” bu coğrafyada hüküm sürmüştür. Osmanlı Devleti de ayni akıbeti yaşayınca, Kurtuluş Savaşı ile bu coğrafya da yeniden “Türk Hâkimiyeti” yaşanmıştır!

Bugün 1920’lerin korkunç durumunda olmadığımızı hepimiz biliyoruz!

İstanbul ve İzmir başta olmak üzere Anadolu’nun birçok yeri işgal altındaydı ve bir avuç idealist insan, “Mustafa Kemal Atatürk” önderliğinde bu duruma karşı yapılması hemen hemen imkânsız olan her şeyi yapmış ve bu coğrafyada “yeniden bir kurtuluş hareketi” başlatmış ve başarılı olmuştur.

Evet, bazı konularda geri kalmış olsak da; yolsuzluğun, yoksulluğun ve maalesef eğitimimizden kaynaklanan cahilliğimize çarpılsak da, 80 milyonluk büyük bir devlet olduğumuzu asla unutmamalıyız!

Hamd olsun her şeye rağmen, ülkemiz bir baştan bir başa mamur edilmiş/edilmeye de devam edilmektedir bugüne kadar gelen hükümetler eliyle.

Türk Milletinin şanlı büyük bir tarihi, Mukaddes bir inancı, harikulade bir coğrafyası ve genç bir nüfusu var. Yeter ki bizi tarihin en kudretli, adaletli, merhametli milleti yapan değerlerimizi yeniden anlamak ve hayat haline getirmek için çaba gösterelim.

Bunun olması için; yerli üretimi geliştirerek, milletimizin refah seviyesini daha yukarı çekmemiz şarttır. Sosyal adalet dediğimiz şey ancak refahı yüksek ülkelerde söz konusu olabilir.

Yoksa, yoksul sofrasında ki sosyal adalet, ancak herkesin eşit derecede “aç kalması” demektir! Sosyal adaleti gerçekten uygularsak, herkesin eşit derecede olmazsa bile gelir adaletinde birbirlerine yakın “tok olması” sağlanır insanımızın.

Bunları başarmamız geleceğimize olan ümidimizi daha da artıracaktır. Aksi takdirde; yukarda bahsettiğim, her devletin sahip olması gereken iki kuvvetten uzaklaşır, bizim dışımızda ki kendisine süper güç dediğimiz devletlerin “küstahça ithamlarına ve aşağılamalarına” maruz kalmaya devam ederiz!

Görüşmek üzere; Allah’a emanet olun…


Kürşad Yılmaz
17.10.2018 11:44:28
Bugün bahsettiğiniz o iki kuvvetten birisinin tarikat ve cemaatler eliyle insanımızın gerçek dini öğrenmesinin önünde engeldir Abdurrahman Akın abi. Katılıyorum, büyük bir devletiz, fakat bunun farkına varmayan bir yönetici elit kesim var .

Mustafa Aydın
17.10.2018 12:38:16
Rahip Brunson'un tahliyesi hepimizin gözü önünde gerçekleşti. Küstahça ithamlar dediğiniz şeylere muhatap olduk. Onurlu duramadılar söyledikleri şeylerin arkasında. Beka nedir ne değildir bu olaydan çıkartacağımız dersler olmalı .Yoksa vatan sakarya edebiyatıyla olmuyor bu işler.

nurten
17.10.2018 16:55:32
Sorun ülkemizin bekasında değil,bunlarda sayın yazar.Gitsinler beka sorunu falan kalmaz.

Firdevs
18.10.2018 11:24:07
Millet kendi derdine düşmüş ülkenin beka sorununu iktidara havale etmiş. Hayat pahallılığı canından bıktırdı milleti,düşünecek halimiz yok.

Alpaslan
19.10.2018 10:34:23
Andımız Danıştay kararıyla okullarda okutulmaya başlandı yeniden.Türkiye büyük ve güçlü ülke.Yanlışlarından da dönecek iradesi var,beka sorunu yaşamayız evelAllah.

“Beka sorunu yaşamak istemiyorsak..!”

Abdurrahman Akın

17.10.2018 10:17:22

40