Ha Ayder’e gitmişsin ha İstanbul’a
KIŞ bastırmadan renk cümbüşünü yaşayalım diye, 2 ay aradan sonra Kaçkar Dağları’na yeni tırmanışlar gerçekleştirdik.
Malum, bu arada Başbakan Erdoğan da Ayder’e gitti, Bodrum sahillerinde yaptığı denetimi bir nevi burada da tekrarladı.
Umarım bunu sürdürür, çünkü doğru politikalar izlenirse Kaçkarlar da boydan boya pek çok Bodrum çıkarabilir.
Başbakan, Kaçkar Dağları için de bir başdanışman görevlendirdi mi bilmiyorum, ama oralarda değişen bir şey yok. Örneğin Ayder’de, kaldırım payı dahi bırakmayan, ana caddeye sıfır yapıların inşaatı sürüyor, bunu durdurmaya gücü yeten de yok.
HER YERDE KAÇAK YAPI
Bu turumuzda her gece ayrı bir yerde konakladık, yaylalarda da kaldık.
Gito Yaylası’ndan ayrılırken sonraki durağımızı Ayder diye planlamıştık.
Ayvalık’ta yaşayıp yazlarını Gito’da geçiren, tam bir doğa kadını, rehberlik düzeyinde bölgeyi tanıyan Elif Dinçelli, istikametimizi öğrenince, “Ha İstanbul’a gitmişsin, ha Ayder’e; yazık” dedi. (Biz uyduk Elif’e.)
Elif’in bu sözü üzerinde bölgeyle ilgili herkes düşünmeli, çünkü haksız değil.
Yayla özelliğini artık tamamen kaybetmiş olan Ayder merkezinde yaklaşık 2.600 yatak var, ancak 64 bina için yıkım kararı alınmış, onları çıkarırsanız sayısı 400 civarına iniyor, yani tablo epeydir vahim.
Vahim ama, ne yıkımı gerçekleştirecek olanak ne de bir otorite söz konusu.
Şu andan itibaren yıkım da olanaksız olduğuna göre başka bir çare bulmalı.
Sorun sadece Ayder’in merkezi değil tabi.
Birbirinden harika, en genci 100 yıllık onlarca konağın çoğu veraset sorunu nedeniyle neredeyse perişan halde, devre dışı.
Çözümü çok zor, ama o konakları turizmin hizmetine sokacak bir formül şart.
Konakların mirasçıları arasında tanınmış, önemli isimler de var, onların öncü görev üstlenmesi en geçerli çözümlerden biri gibi.
KANAT ÇIRPMA SESİ DİNLEMEK
Yaylalarda ise konaklama olanakları sınırlı.
Yüz yıllık olanları da dahil, buralardaki tüm yapılar kaçak görünüyor.
Buna rağmen yenileri yapılıp duruyor, tabii ki yıkım buralarda da olanaksız.
Bir çözüm bulunur, yaylalarda konaklama olanağı artırılır, yollar da biraz iyileştirilirse, bölgenin cazibesinin daha da yükseleceği kesin.
Çünkü, şöyle bir örnek versem aksini kim düşünür:
Gito’da sabah yürüyüşünde, zirvede bir kayanın üstüne oturup vadisi, dağı, yamacı, pınarları ile nefis bir manzarayı seyre daldık, tam bir sessizlik...
Sessizliği bozan iki şey vardı!
Biri vadilerdeki ırmakların derinden gelen çağlayan sesi; diğeri ise üzerimizden geçen kuşların kanat çırpışı; evet, abartmıyorum kanat çırpma sesi...
Bölgede yazacak o kadar çok güzellik var ki, en iyisi bir kez daha doğaseverlere, ruh dinlendirmek isteyenlere “Gidin kendiniz görün” diye seslenelim.
O dağlara yeni tutkun biri olarak, sıraladığım olumsuzluklara karşın, temiz/güzel konaklama tesisleri ile zengin ve zevkli yemek kültürünün iyi örneklerini veren mekânların sayısının giderek arttığını da söylemeliyim.
Bir de en revaçta yer Ayder olduğu için buraya gidenlere küçük bir tavsiye:
Yolu sıkıntılı ama, hiç değilse Huser Yaylası’na çıkıp, zirvede şöyle 360 derece seyre dalmadan sakın ola dönülmesin.Şükü Küçükşahin-Hürriyet-
