“…Yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım isteriz! Bizi Dosdoğru yola ilet! Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna; gazaba uğrayanların ve sapıtanların yoluna değil! (Fatiha suresi: 4-7)
 
Yalnız Sana kulluk ederiz Ya Rab! Fatiha suresini okuyan bir insan tüm benliğini, kibrini, gururunu, bencilliğini bir kenara bırakıp, muhteşem Kur’an sarayının içine girmiş olmaktadır. Bu saraya giren kimse yeniden inşa olmak, yeniden insan olmak için kendisini kâinatın eşsiz Sanatkârı olan Allah’a teslim etmiş demektir.
 
Yalnız Sana kulluk ederiz Ya Rab! Bu ibare “yüzde yüz Allah (cc)” anlamına gelmektedir. Sana da kulluk ederiz değil, sadece sana kulluk ederiz. Burada bir MİSAK, sözleşme, söz verme vardır. Öyleyse Fatiha suresi kulun Rabbi ile imzaladığı bir bağlılık sözleşmesidir. Kul kendi hür iradesiyle bu sözleşmeyi yaptığına göre ondan beklenen, verdiği söze sadık kalmasıdır. Peki, öyle mi olmakta?  HAYIR!
 
Yalnız sana kulluk ederiz Ya Rab! Diyen insan düşünce söz ve davranışlarına bir bakmalıdır. Davranışları sözleriyle uygun düşüyor mu? İradesini Allah’ın iradesine tabi kılmış mı? Düşüncelerinden Rabbi razı mı? Sözleri Müslüman bir ağızdan çıkan sözlere benziyor mu? Davranışları İslâm’ın güzellikleriyle bezenmiş mi?
 
Bilmelidir ki yalnız O’na kulluk edenler yalnız O’ndan yardım isterler. Başka kapılara kul-köle olmazlar. Menfaatleri için dilencilik yapmazlar. Bilmelidir ki O’ndan adabıyla istemesini bilenleri O, asla boş çevirmez. Çünkü O, sonsuz ve sınırsız rahmet kaynağıdır ve bir şeyin olmasını isterse sadece “ol!” der ve o şey oluverir.
 
Yalnız O’na kulluk edenler “Bizi dosdoğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet! Diye dua ederler. Kendilerine nimet verilenlerin kimler olduğunu da bilirler. Nisa suresi 69. Ayette şöyle açıklanmıştır: “Allah’a ve peygamber’e itaat eden kimseler, Allah’ın kendilerine nimet verdiği Peygamberler, Sıddıklar, Şehitler ve Salihlerle birlikte olacaklardır. Bunlar ne güzel dostlardır.”
 
Yalnız O’na kulluk edenler kimlermiş? Peygamberler, Sıddıklar (verdikleri söze canları pahasına sadık kalanlar), Şehitler (İmanlarına canlarını şahit kılanlar) ve Salihlerdir. Müslüman Rabbinden peygamberlerin, sıddıkların, şehitlerin ve Salihlerin yoluna iletmesini istemektedir. Tekrarlayalım.
 
“Beni dosdoğru yola ilet!” diyen kişi, dosdoğru yolu arayan kişi, dosdoğru yola iletilmeyi Allah’tan isteyen kişi bu yolun Peygamberler, Sıddıklar, Şehitler ve Salihlerin yolu olduğunu iyi bilir ve bu yolun yolcularını iyi tanır. Allah’tan neyi istediğini iyice düşünür.
 
Beni Sırat-ı Müstakime ilet! Diye dua eden kimse Peygamberler gibi İslâm Dini’nin güzelliklerini hayata yansıtmada gece-gündüz çalışması gerektiğini iyi bilmeli. Sıddıklar gibi verdiği sözlere canı pahasına sadakat göstermesi gerektiğini iyi bilmeli. Şehitler gibi bu dava uğruna canını ortaya koyma pahasına imanına şahit olması gerektiğini iyi bilmeli. Salihler gibi güzel işlerin insanı olması gerektiğini iyi bilmeli.
 
 
Rabbim! Bizi gazabına uğrayan ve sapmışların yoluna iletme! Diye dua ettikten sonra Allah’ın gazabına (Azaba) uğrayacak davranışlardan uzak durması gerektiğini, Sapıklığa düşenlerden olmaması gerektiğini iyi bilir. Dosdoğru yolun Allah’ın razı olacağı yol olduğunu iyi bilir.
 
Kendinden önce yaşamış toplumların neden Allah’ın gazabına, hışmına uğradıklarını iyi bilir. Lâyıkıyla kul olmaya söz verdikleri halde bu sözlerine sadakat göstermeyenlerin, Allah’tan başka ilahlar edinenlerin, şirk koşanların, kendilerini bütün milletlerden üstün sayanların, bize ateş sadece sayılı günlerde dokunacak, biz Allah’ın sevgili ve seçkin kullarıyız diyenlerin, ikiyüzlülük yapanların, dünyayı ahrete tercih edenlerin, hakikatlere kulak tıkayanların Allah’ın gazabına uğradığını iyi bilir. (Bakara suresi ayetleri)
 
“Onların ardından, kendilerinin yerini alan yeni kuşaklar Kitab’a varis oldular, fakat bu değersiz dünyanın geçici hazlarına kapıldılar. Ayaklarına gelen bu türden her (dünyevi) hazzı fırsat bilip üzerine atladıkları halde ‘nasıl olsa sonunda bağışlanacağız’ bile dediler.” (A’raf 7/169)
 
Fatiha suresi Kur’an-ı Kerim’in bir özetidir. İnsan Kur’an sarayına girerken bu surede kendine çeki-düzen verir. Bu surede kulluk yolculuğunu şekillendirir. Günde 40 defa tekrarlar. Allah Teâlâ ona daha baştan 40 defa tekrarlatır. “Fatiha’yı oku, kararını ver!” der. “Hak yolun yolcusu mu olacaksın yoksa batıl yolların kölesi mi?”
 
Cehennemin 7 kapısı var. Fatiha suresi de 7 ayettir. Bu sureye uygun bir hayat yaşayan kimse cehennemin kapılarını kapatmış demektir. Bu da Allah’ın razı olacağı bir hayatı yaşamakla gerçekleşir.
 
Cennetin 8 kapısı var Besmeleyi Fatiha’dan sayarsak Fatiha 8 ayet olmuş olur. Her bir ayet Cennetin bir kapısının açılmasına vesile olur. Bu da Allah’ın razı olmadığı davranışları terk etmekle elde edilebilecek bir makamdır.
 
Rivayet edildiğine göre Cebrail (as) Peygamber Efendimiz (sav)’e şöyle demişti:
 
“Ya Muhammed! Ümmetine Cenab-ı Hakkın azap edeceğinden korkardım. Ne zaman ki Fatiha suresi nazil oldu, bu korkum kayboldu.”
 
Bunun Üzerine Hz. Peygamber (sav):
 
“Niçin ya Cibril?” diye sordu. Cebrail (as) :
 
“Çünkü Cenab-ı Hakk Kur’an’da “Şüphesiz cehennem onların hepsine vadolunan yerdir. Onun 7 kapısı ve o kapılardan her birinin ayrılmış bir nasibi vardır.” (Hicr suresi:15/43-44) buyurmuştur.
 
Fatiha suresinin ayetleri de 7 dir. Kim bu ayetleri okur (ve gereğince amel ederse), bu ayetlerden her biri, cehennem kapılarından birini tutar, böylece ümmetin oradan zarar görmeden geçer.” (Fahrettin Razi, Tefsir-i Kebir, I/249) buyurdu.
 
Çanakkale’yi, Vatanın her bir karış toprağını kanlarıyla sulayan Ecdadımız işte bu iman ve sadakatle Peygamberler, Sıddıklar, Şehitler ve Salihler’le beraber olmaya hak kazanmışlar, kanlarıyla cehennem ateşini, küfrün fitne ateşini söndürmüşlerdir.
 
Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz.
Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz;
Düşer mi tek taşı sandın harim-i namusun,
Meğerki harbe giden son nefer şehid olsun.
 
Çanakkale Zaferinin yıl dönümü yaşadığımız bu günlerde bu vatan toprağı, kutsal değerler uğruna can veren şehit ve gazilerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Hz. Ali’nin sözleriyle yazımı tamamlıyorum.
 
“Rabbim!
Senin kulun olmam iftihar etmem için bana yeter. Senin benim Rabbim olmansa şeref bakımından bana kâfidir. Rabbim! Ben seni istediğim gibi bir ilah buldum. Sen de beni, senin irade ettiğin gibi bir kul yap! (Amin)
 
Cumanız mübarek olsun….
 
 

ali
14.03.2014 09:26:13
hocam her cuma bizleri aydınlatıyprsunuz.yine çok güzel bir yazı.allah(cc) ebediyen sizden ve size imkan verenlerden razı olsun amin

Yusuf Kambur
14.03.2014 09:31:46
allah cümlemizden razı olsun. hem kendimiz istifade ediyor, hem de üç-beş gönül dostumuzla paylaşıyoruz. allah cümlemize kendine layık kul aolmayı nasip etsin

kareem said
14.03.2014 14:42:17
bu dava uğruna canını feda eden askerlerimize rahmet diliyorum, ve bu güzel yazıyı bize paylaştığınız için size teşekkür ediyorum hocam,hayırlı cumalar!

m.kazdal
14.03.2014 20:25:35
hocam mevlam razı olsun ...selamlar...

SEÇİL ÇORUHLU
16.03.2014 15:52:23
allah razı olsun hocam çok bilgileniyoruz yine çok güzel yazmıssınız hocam elinize sağlık

S.KAMBUR
17.03.2014 10:59:54
saygıdeğer hocam verdiğiniz bu essiz bilgiler için allah sizden razı olsun. bu bilgilerden ders çıkarabiliyorsak ne mutlu bize hasretle selamlar.

Yolcu
17.03.2014 11:30:00
“Onların ardından, kendilerinin yerini alan yeni kuşaklar Kitab’a varis oldular, fakat bu değersiz dünyanın geçici hazlarına kapıldılar. Ayaklarına gelen bu türden her (dünyevi) hazzı fırsat bilip üzerine atladıkları halde ‘nasıl olsa sonunda bağışlanacağız’ bile dediler.” (A’raf 7/169)

Yalnız Sana Kulluk ederiz!

Yusuf KAMBUR

14.03.2014 09:18:24

11