Alman dilinin en büyük ustalarından Goethe diyor ki ; “ Bir millete yapılacak en büyük fenalık onun diliyle oynamaktır.” Biz dilimize sahip çıkamadığımız gibi, birde Kürt vatandaşlarımıza adam gibi Türkçeyi de öğretemedik! Nihayet geldiğimiz noktada, dilimizle barışık yaşamadığımız onu Anadolu’nun ücra köşelerine götürüp öğretemediğimizden bu ülkenin hayatıyla eş değer bir açmazın içine girdik bu günlerde…
 
Son zamanlarda ülkemizi bölmek isteyenlerin ortaya attıkları “ iki dilli “ eğitim taleplerine karşı farklı bir bakış açısıyla yaklaşmak istiyorum…
 
Karamanoğlu Mehmet Bey , “Bugünden sonra divanda, dergâhta , bargâhta ,mecliste ve meydanda Türkçe den başka bir dil kullanılmaması “ yolundaki 13 Mayıs 1277 tarihli buyruğu ile , Türkçeyi bütün Türk illerinde , yeniden diriltmenin ve yaşatmanın ateşini yakmıştı !
 
23 Aralık 1876 tarihinde, Kanun-i Esasi (Anayasa) ile Türkçenin devletin resmi dili olduğunu kayıt altına alan Türk Devleti ise, Osmanlı Devletidir! Kanun-i Esasinin üç ayrı maddesinde devletin resmi dilinin Türkçe olduğu hükme bağlanmıştır. Bu Anayasanın 18.maddesinde, Osmanlı vatandaşlarının devlet hizmetinde “ İstihdam olunmak için devletin lisan-ı resmisi olan Türkçeyi bilmeleri şarttır ” denilmiştir.
 
Meclis görüşmelerinden bahsedilen 57. maddede , “Heyetlerin müzakeratı, Lisan-i Türkî üzere “ yapılacağı yazılmıştır. Milletvekili seçilme şartlarını belirleyen 68.maddede ise, ilk defa seçilecekler için Türkçe bilmenin , 4 seneden sonra yapılacak seçimlere girebilmek için ise “ Türkçe okumak ve mümkün mertebe yazmanın dahi şart “ olacağı belirtilmiştir!...
Bu maddelerin kabul edildiği Anayasa, bugün içinden onlarca ülkenin hayat bulduğu Osmanlı İmparatorluğunun Anayasasıdır!   
II. Meşrutiyet Devri Osmanlı Mebuslar Meclisinde, tıpkı bugün olduğu gibi “ dil “üzerinde büyük tartışmalarda olmuştur. Doğal olarak o günkü mecliste gayri Müslim milletvekilleri oldukça kalabalıktı ve bu tartışmalar anlaşılabilirdi de! Aşağıda bir kaçını vereceğim bu tartışmaların, bugünkü benzerlerinden bir farkı olmadığını hayret ve ibretle göreceğiz!
Anayasanın bazı maddeleri hakkındaki görüşmeler esnasında Erzurum milletvekili (mebusu) Ohannes Varteks Efendi konuşmasına şöyle başlamıştı, “ Affediniz, nazik lakırdılar söyleyemezsem bu, Türkçe bilmediğimdendir. Onun için tecavüz diye addetmeyiniz. Burası avam kamarasıdır. Türkçe de Kürtçe de her dil ile söylenir. “
İstanbul milletvekili Kozmidi Pandelaki Efendi, Türkçenin yanında diğer dileri de resmi dil kapsamına almak için niyetini şöyle ifade ediyor , “ Her ne evrak resmen yazılırsa, onun devletin Lisan-ı Resmisi olan Türkçe ile yazılması lazımdır. Onun yanında bir de ahali-i mahalliyenin anlayabileceği surette o mahalin lisanı ile yazmayı şimdiden kabul etmiş olsak, bendeniz zannederim ki, merasimden ve eşkâlden (şekillerden/şekilcilikten) ayrılarak asıl hakikate doğru bir hatve (adım) atmış oluruz. “
Bu sözler üzerine meclis de bulunan iki Türk mebusu arasında şu konuşma geçiyor.
Mehmet Talat Bey (Ankara) ; Türkçe öğrenmeye gayret etsinler. Avrupa da lisan-ı resmi olmadan tiyatro bile oynatmazlar.
Kozmidi Pandilaki ; “Öğreninceye kadar ne yapsınlar? Avrupa da her mahallin, her yerin lisanına riayet edilir.
İsmail Paşa (Tokat) ; İtalyancayı okuyacaklarına Türkçeyi okusun da öğrensinler.
Bu tartışmalar uzun uzadıya devam ediyor Meclisi Mebusan oturumlarında. Bir köşe yazısına sığdırılmayacak kadar da kapsamlı. Ama son iki örnek vererek meramımı daha anlamlı ifade etmiş olacağım sanırım…
Yorga Paşa Efendi (Service) söz alıp, resmi dil yanında mahalli dillere de yer verilmesi gerektiğini ifade ederek; “Bizim ahali Türkçe bilmezler. Bizim kazada Türk ahalide var, onlarda okumak bilmezler… Eğer bu kanunları nizamları süs için istiyorsanız o başka. O vakit diyeceğim yok. Fakat ahaliyi düşünürseniz ve düşünmemiz lazım gelir, mutlaka ahalinin anlayacağı dilde bu ilanları yapmamız lazım gelir.”
Bu sözler karşısında Hakkâri milletvekili Taha Efendi, kanunların mahalli dillere tercüme yoluyla duyurulması isteğine karşı çıkarak ,”Bunu ben deniz Kürt olduğum halde, teklif etmem. Fakat teklif ederim ki devlet, hükümet, her ne suret ve vesile lazım olursa o vesile ile ahaliye fethim edilsin (anlatılsın).”
 
İki dille eğitim ve özerklik tartışmalarının gölgesinde geçmişin bu tecrübelerinden sizleri haberdar etmek istedim…
Şunu ifade etmek istiyorum. Bu güzel ülkenin birlik ve beraberliği tehlikededir. Birileri bu düşünceye paranoya deseler de gerçek budur!
Ama umudumuz var.
Bize bu umudu veren Osmanlı İmparatorluğu gibi çok milletli bir devlet yapısında bile güzel Türkçemizin geleceğini korumuş bu ülkenin evlatlarının var olmasıydı…
Aslında sizi duyar gibiyim. Bölücü taleplerin birde Ay yıldızlı bayrağımızın yanında başka bir bayrak talepleri olduğu konusunda ne düşünürüm diye!
 
Değerli okuyucularım. Ay yıldızlı al bayrağımız öyle sıradan bir bayrak değildir. İstiklalimizin sembolü bayrağımız inanın bana, sadece Türk Milletini temsil etmiyor. Adriyatik’ten Çin Seddine kadar uzanan büyük bir kültürü-medeniyeti temsil etmektedir. Bu durum hiçbir akıl sahibi ve sağduyulu vicdanların inkâr edemeyeceği kadar açıktır…
 
Sonuç olarak, Türkçe konuşuyor ve Türkçemizle anlaşıyoruz millet olarak. Bu dile sahip çıkacak, birliğimizin teminatı olarak göreceğiz. Elbette insanımız hangi etnik kimlikten gelirse gelsin, kendi anadilini öğrenmesi en kutsal hakkıdır. Bunun da kuralları vardır. Ama bunu devletin iki dili, iki bayrağı olsun noktasına taşıyanlara da son olarak aşağıdaki şiirle cevabımızı veriyoruz…
                              Türklüğün bir ili var
                              Ve yalnız bir dili var.
                              Başka bir dil var diyenin
                              Başka bir emeli var!
 
Görüşmek üzere, Allah’a emanet olunuz.
 
NOT: Bu bilgilere daha kapsamlı ulaşmak isteyenler, Kemal Gözler’in Türk Anayasaları ve İhsan Güneş’in Türk Parlamento Tarihi isimli eserlerine bakabilirler. 

TAHSİN LEFTERELİ
25.09.2014 15:20:38
en başta ülkeyi̇ yöneti̇mi̇ne tali̇p olan ki̇şi̇leri̇n vatan sever mücadeleci̇ devri̇mci̇ olmalari ve i̇nsanlari bu yolda örgütlemeli̇ler tesli̇mi̇yetci̇ poli̇ti̇kalarla dişarda başka i̇çerde başka konuşan yöneti̇ci̇lerle bu i̇ş olmaz muhatabina kararliliğini hi̇ssetti̇rmeli̇si̇n böyle gi̇derse ben seni̇n gi̇bi̇ asla ümi̇tli̇ deği̇li̇m bi̇zi̇ paramparça yaparlar hamasetle bi̇r yere varamayiz sevgi̇li̇ dostum

Samet okumuş
25.09.2014 16:26:01
Abi yüreğine sağlık,kalemine ve his Dünya'na sağlık...hız kesmeden devam..

Türklüğün bir ili var; Ve yalnız bir dili var!

Abdurrahman Akın

25.09.2014 10:27:19

5