Ölümü Öldüremedik

Ölümü Öldüremedik

TEFEKKÜR 12.09.2014 08:14:27 26 0
Ölümü Öldüremedik
Geçenlerde bir tweet atmış (bu kelimeyi, muadilini bulamadığım için yazmak zorunda kalıyorum) ve sizce Allah'ın varlığının en somut delili nedir diye sormuştum. Birisi, 'ölümü öldürememiş olmaları' demişti.

Geçenlerde bir tweet atmış (bu kelimeyi, muadilini bulamadığım için yazmak zorunda kalıyorum) ve sizce Allah'ın varlığının en somut delili nedir diye sormuştum. Birisi, 'ölümü öldürememiş olmaları' demişti.

Evet, bu elbette müsbit bir delil değil ama çok düşündürücü. Ölüm hala bilime gülerek adeta meydan okuyor, ölüm öldürülemiyor. Ölüm yaşı ortalaması yükseliyor. Ama dedemin sık sık söylediği gibi, 'ne kadar yaşarsa yaşasın bir kişi, akıbet ölmekdür ânın işi'. Ya da bir şairimsinin dediği gibi, 'ölüm, sana neden çare bulunmaz'.

Ölüm yaşı ortalamasının yükseliyor olması, kaderin 'mahv ve ispat' yönüyle alakalı bir şey. Bilindiği gibi Allah '... Her ecel için bir yazgı vardır. Allah dilediğini siler ya da sabit bırakır. Ana kitap ise O'nun katındadır' (13/39) buyurur. 'Ana Kitap', yani ana hafıza, merkezi disk gibi bir şey mi?

Bundan şöyle bir şey anlarlar: Demek ki, her insanın, kendi yaratıldığı zaman, mekân ve şartlarla belirlenmiş mümkün/potansiyel bir yaşama imkânı vardır. O süreyi hiçbir zaman aşamaz. Ama bir de onun, ya da diğer insanların oluşturacağı sebeplerle mümkün olan o ecelin öne alınması, bir bakıma o sürenin kısaltılması, imkân dairesindeki kalan kısmının silinmesi/mahvı vardır. İşte mahv ve ispat dedikleri şey bu olsa gerek. Ve ortalama insan ömrünün uzayıp ya da kısalması bununla alakalı. Buna insanın kadere müdahale edebileceği alan da diyebiliriz.

Mesela Hz. Peygamber buyurur ki, 'Kim rızkının geniş olmasını ve ecelinin ertelenmesini isterse yakınlarıyla ilişkisini (sıla-i rahmi) kesmesin' (Buhari).

Her ne olursa olsun, insan ölümü öldüremiyor, öldüremeyecek de. Ama sağlıklı yaşama imkânlarını ve kalitesini oluşturma, ya da ortalama yaşama süresini uzatma, işte bu ispat dairesinde olmak üzere mümkün.

Modern bilimin en büyük problemi de ölüm olsa gerek. Acaba ölüme çare bulunabilir mi?

Farz edelim ki bulundu, ne olacak? Her doğan insan sürekli yaşar ve bir süre sonra da belli bir ömür geçirenin artık gitmesi ve arkadan gelenlere yer açılması için çare aranmaya başlanır. Demek ki, sistemi kuran işi biliyor, O Hakîm'dir.

Düşünebiliyor musunuz, bilim ve onun çocuğu olan teknoloji korkunç boyutlara ulaşmış, zamanı ve mekânı büzüp/zipleyip avucunuzun içine getirmiş, yeme içme giyme ve günlük hayatta destek almaya yarayan araç ve gereçleri çoğalttıkça çoğaltmış, adeta dünyada cennet kurma noktasına gelmiş, ama bunlardan yararlanabilme sürenizi hatırı sayılır ölçüde uzatamamış, hatta bazen kısaltmış, ek sıkıntılar ve hastalıklar getirmiş. Kısaca ölümü öldürememiş. Bu bir bakıma da cehenneminizi daha burada iken önünüze koymak gibi bir şeydir.

Ölmek, yani ruhun insandan ayrılması salt biyolojik bir olay değil. Çünkü insan öldükten sonra da hücreler biyolojik olarak bir süre daha canlı kalıyor. O halde ölüm ne? Ruhun insandan ayrılması ne? Ruh ne? Bu konularda hatırı sayılır bir bilgimiz yok.

Ama Allah Hz. Âdem'e kendi ruhundan üflediğini söylediğine göre ruh Allah'tan gelen ve mahiyetini bilemeyeceğimiz bir öz olmalı. 'Hani Rabbin meleklere demişti ki, ben kuru balçıktan, şekil verilmiş bir çamurdan bir beşer yaratacağım. Ben onu düzeltip tam şeklini verince hemen ona secdeye kapanın...' (15/28-29).

O halde ölüm, ruhun geldiği yere gitmesi olmalı. 'Sonra O'na döndürüleceksiniz' anlamındaki ayetler de belki bunu anlatıyor.

En duygu yüklü şiirler de hep ölüm hakkında yazılmış. Ve bunların en güzellerini belki de Yahya Kemal ve Necip Fazıl söylemiş:

Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber

Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber. NFK

Artık demir almak günü gelmişse zamandan,

Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan...

Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler

Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler. YK

Şair ötesini söylemiyor, orası onun kafasında belirsiz gibi görünüyor ama hakikati bulmuş sevgililerin orada tekrar buluşacakları da mümin için kesin.

Bunlar benim ilk Kuran muallimim sevgili babamın vefatı dolayısıyla aklıma geldi. Geçen Salı günü çok değerli insanların duaları eşliğinde defnettik. Ümidimiz o ki, Allah'ın rahmetinde olacak. Ama hiç kimseyi tezkiye etme hakkımız da yok. Çünkü artık hüküm O'nundur
Evet, bu elbette müsbit bir delil değil ama çok düşündürücü. Ölüm hala bilime gülerek adeta meydan okuyor, ölüm öldürülemiyor. Ölüm yaşı ortalaması yükseliyor. Ama dedemin sık sık söylediği gibi, 'ne kadar yaşarsa yaşasın bir kişi, akıbet ölmekdür ânın işi'. Ya da bir şairimsinin dediği gibi, 'ölüm, sana neden çare bulunmaz'.

Ölüm yaşı ortalamasının yükseliyor olması, kaderin 'mahv ve ispat' yönüyle alakalı bir şey. Bilindiği gibi Allah '... Her ecel için bir yazgı vardır. Allah dilediğini siler ya da sabit bırakır. Ana kitap ise O'nun katındadır' (13/39) buyurur. 'Ana Kitap', yani ana hafıza, merkezi disk gibi bir şey mi?

Bundan şöyle bir şey anlarlar: Demek ki, her insanın, kendi yaratıldığı zaman, mekân ve şartlarla belirlenmiş mümkün/potansiyel bir yaşama imkânı vardır. O süreyi hiçbir zaman aşamaz. Ama bir de onun, ya da diğer insanların oluşturacağı sebeplerle mümkün olan o ecelin öne alınması, bir bakıma o sürenin kısaltılması, imkân dairesindeki kalan kısmının silinmesi/mahvı vardır. İşte mahv ve ispat dedikleri şey bu olsa gerek. Ve ortalama insan ömrünün uzayıp ya da kısalması bununla alakalı. Buna insanın kadere müdahale edebileceği alan da diyebiliriz.

Mesela Hz. Peygamber buyurur ki, 'Kim rızkının geniş olmasını ve ecelinin ertelenmesini isterse yakınlarıyla ilişkisini (sıla-i rahmi) kesmesin' (Buhari).

Her ne olursa olsun, insan ölümü öldüremiyor, öldüremeyecek de. Ama sağlıklı yaşama imkânlarını ve kalitesini oluşturma, ya da ortalama yaşama süresini uzatma, işte bu ispat dairesinde olmak üzere mümkün.

Modern bilimin en büyük problemi de ölüm olsa gerek. Acaba ölüme çare bulunabilir mi?

Farz edelim ki bulundu, ne olacak? Her doğan insan sürekli yaşar ve bir süre sonra da belli bir ömür geçirenin artık gitmesi ve arkadan gelenlere yer açılması için çare aranmaya başlanır. Demek ki, sistemi kuran işi biliyor, O Hakîm'dir.

Düşünebiliyor musunuz, bilim ve onun çocuğu olan teknoloji korkunç boyutlara ulaşmış, zamanı ve mekânı büzüp/zipleyip avucunuzun içine getirmiş, yeme içme giyme ve günlük hayatta destek almaya yarayan araç ve gereçleri çoğalttıkça çoğaltmış, adeta dünyada cennet kurma noktasına gelmiş, ama bunlardan yararlanabilme sürenizi hatırı sayılır ölçüde uzatamamış, hatta bazen kısaltmış, ek sıkıntılar ve hastalıklar getirmiş. Kısaca ölümü öldürememiş. Bu bir bakıma da cehenneminizi daha burada iken önünüze koymak gibi bir şeydir.

Ölmek, yani ruhun insandan ayrılması salt biyolojik bir olay değil. Çünkü insan öldükten sonra da hücreler biyolojik olarak bir süre daha canlı kalıyor. O halde ölüm ne? Ruhun insandan ayrılması ne? Ruh ne? Bu konularda hatırı sayılır bir bilgimiz yok.

Ama Allah Hz. Âdem'e kendi ruhundan üflediğini söylediğine göre ruh Allah'tan gelen ve mahiyetini bilemeyeceğimiz bir öz olmalı. 'Hani Rabbin meleklere demişti ki, ben kuru balçıktan, şekil verilmiş bir çamurdan bir beşer yaratacağım. Ben onu düzeltip tam şeklini verince hemen ona secdeye kapanın...' (15/28-29).

O halde ölüm, ruhun geldiği yere gitmesi olmalı. 'Sonra O'na döndürüleceksiniz' anlamındaki ayetler de belki bunu anlatıyor.

En duygu yüklü şiirler de hep ölüm hakkında yazılmış. Ve bunların en güzellerini belki de Yahya Kemal ve Necip Fazıl söylemiş:

Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber

Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber.
NFK

Artık demir almak günü gelmişse zamandan,

Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan...

Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler

Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
YK

Şair ötesini söylemiyor, orası onun kafasında belirsiz gibi görünüyor ama hakikati bulmuş sevgililerin orada tekrar buluşacakları da mümin için kesin.

Bunlar benim ilk Kuran muallimim sevgili babamın vefatı dolayısıyla aklıma geldi. Geçen Salı günü çok değerli insanların duaları eşliğinde defnettik. Ümidimiz o ki, Allah'ın rahmetinde olacak. Ama hiç kimseyi tezkiye etme hakkımız da yok. Çünkü artık hüküm O'nundur.
Faruk BEŞER(Yenişafak)


Anahtar Kelimeler:
1

ÇAYMER sezonu açtı, kendi yaş çay fiyatını açıkladı

2

Macaristan’dan getirdiler, Rize’de denenmeye başlandı

3

Projenin ilk ayağı Rize Pazar’da başladı.

4

İSTANBUL’DA DÜZENLENEN YÖRESEL ÜRÜNLER FUARI SONA ERDİ.

5

BATUM’DA SINIR TEMSİLCİLERİ TOPLANTISI YAPILDI