“Şeytan dedi ki: Yemin ederim ki, … Ben de onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerinde oturup onlar için pusu kuracağım. Sonra da hem doğrudan, açıktan; hem de dolaylı ve sinsice; hem suret-i haktan görünerek, hem de zaafları ve güdüleri kullanarak onlara sokulacağım ve sen onların çoğunu nankörlük eden kimseler olarak bulacaksın.”(A’raf: 7/16, 17)

 “Ben nefsimi temize çıkarmam. Çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder…”(Yusuf: 12/53)

 İmanlı bir gönlün biri dışarıdan diğeri kendi içinden olan iki büyük düşmanı bulunmaktadır. Dışındaki düşman Şeytan ve yardımcıları; içindeki düşman da nefistir. Müslüman olarak dünyaya gelen kimse Müslüman olarak hayatını sürdürebilmesi ve Müslüman olarak ölebilmesi için bu iki düşmanını çok iyi tanımalıdır.

 Yüce Rabbimiz (cc) bizi yarattıktan sonra kaderimize terk etmemiştir. Gönderdiği vahiy ve peygamberleri vasıtasıyla iyi ve kötüyü, dost ve düşmanı bize tanıtmıştır. Şeytan, zamanında Âdem peygambere yapacağını yapmış, kıyamete kadar da Âdem’in çocuklarını tuzağa düşürmeye and içmiştir.

 “…Ey Âdemoğulları, şeytana tabi olmayın, çünkü o apaçık düşmanınızdır.” (Yasin: 36/61) buyuran Rabbimiz, onun düşmanlığı konusunda bizi ikaz etmiştir. “Şeytan sizin apaçık düşmanınızdır, öyleyse siz de onu düşman bilin!”(Fatır: 35/6)

 Müslüman’ın ilk görevi Şeytan ve taraftarlarının düşmanlığını iyi kavramaktır. Ancak bu sadece ilk adımdır. Şeytanı en büyük düşman olarak görmek önemlidir ancak onun tuzaklarını bilmek, tuzaklarına karşı uyanık olmak ve insan bedenine hâkim olma yollarını kapatmak çok daha önemlidir.

 Dış düşman olan şeytan insanın kalbine girecek bir yol bulur da içerdeki düşman nefis ile bir ittifak kurarsa Müslüman’ı tepe taklak eder. Çocuğun elindeki oyuncak gibi hallaç pamuğuna çevirirler. Güne imanlı başlayan kişiyi akşama imansız çıkarırlar. Adil olarak yola çıkanı zalim olarak yoldan döndürürler. İbadet için ayağa kalkanı isyanla oturturlar.

 Bunu yaparken öyle sinsi davranırlar ve insanın sırtını sıvazlarlar ki, Müslüman kendisini en üst mertebede görmeye başlar. Kemale erdiğini zanneder. Cennetin bir köşesinde yerinin ayrıldığını düşünür. “Şeytan onların yaptıklarını süslü, güzel göstermiştir.” (Enfal: 8/48)Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan alıkoyarlar da onlar, kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar.” (Zuhruf: 43/37)

 O halde, imanımızın apaçık düşmanı olan Şeytan’ı iyi tanımak ve onun bizi etkisi altına aldığı noktaları iyi tespit etmek zorundayız. Sorun şudur: “Şeytan ve nefsin Müslüman’ın en büyük düşmanları olduğunda hiç kimsenin itirazı yoktur. Mesele bizim söz, fiil ve davranışlarımızda şeytan ve nefsin rolünün ne olduğunu tespit etme meselesidir.”

 Daha açık bir ifadeyle “Benim inancımda, ibadet ve ahlâkımda, davranışlarımda, anne-baba hukukunda, çocuklarıma karşı görevlerimde, komşuluk ilişkilerimde, ticaret hayatımda, düğünümde-bayramımda hayatımın tüm alanlarında Şeytan ve nefsi emarenin payı ve katkısı nedir? Ben Allah’a kulluk etmeye söz vermişken acaba yüzde kaç nefse ve şeytana kulluk etmekteyim?

 Ölçü: İnsanın Allah’ın emirlerine ve yasaklarına karşı geldiği her davranış, kalbinde taşıdığı her kötü ahlâk özelliği Şeytanın insan bedenine giriş yollarıdır. Müslüman ne kadar günahkâr ise ve ne kadar kötü ahlâk özellikleriyle donanmışsa o derece şeytanın kölesi, nefsinin esiri durumundadır.

 Sonuç: Eksikliklerimizi tespit edip şeytan ve nefsin kalbe giriş yollarını teker teker kapatmak zorundayız. Yoksa Müslüman olduğumuzu söyleyip zalim, günahkâr, nankör, hasetçi, fitne çıkarıcı, bozguncu, yalancı, dedikoducu, kin ve düşmanlık besleyici, düzenbaz, ikiyüzlü, kibirli vb. olup çıkarız.

 Unutmayalım ki, yaşadığımız gibi ölecek, öldüğümüz gibi dirileceğiz. Ebu cehil gibi yaşayıp Müslüman olarak ölmemiz mümkün değil, Müslüman olarak ölmeyince Müslüman olarak dirilmemiz imkânsızdır. Şeytan’ın ve nefsin tuzaklarına karşı sığınacağımız tek merci Yüce Rabbimizdir.

 “Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah’a sığın. Çünkü O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.”(Fussilet: 41/36)

 Biraz karamsar tablo oldu ancak bu gece dağarcığımızdan bu çıktı. Bir birimizi ikaz etmek, yanlışlarımıza dikkat çekmek bir görevdir. Uçuruma doğru koşan birine “Hadi iyisin!” demek herhalde erdemli bir davranış değildir. Rabbim cümlemizi sırat-ı müstakim üzerinde daim ve kaim eylesin!

 Hayırlı Cumalar…

 

 

    


S.KAMBUR
4.04.2014 09:30:22
her hafta birbirinden değerli bilgileri bize aktarıyorsunuz hocam allah razı olsun hasretle selamlar. hayırlı cumalar.

kamil
4.04.2014 09:59:31
allah razzı olsun

sabit
4.04.2014 10:00:10
değerli hocam sağolun var oldun

osman
4.04.2014 10:00:36
her cuma yazıyp bizi bilgilendiriyorsunuz sağolun

Yalnız Adam
7.04.2014 08:59:41
doyurucu bir makale olmuş. allah şeytan ve nefsin şerrinden korusun....

Şeytan ve Nefis el ele..

Yusuf KAMBUR

4.04.2014 08:18:49

38