Bir milletin başına gelebilecek ne kadar felaket varsa hepsiyle varsa hepsiyle haşer neşir olduğumuz bu senelerde önümüze düşüp bizi tekrar hayata çıkaran Mustafa Kemal Paşa’nın simasını ilerde tahattur edecek her Türk Abdülhak Hamid’in bu mısra’ındaki çerçeve içinde görecek :

Akardı payına mahşer-misal bi millet!

Çoktan, pek çoktan beri bu millet bir oğlunun şahsında böyle temessül etmemiştir. Milletlerin asırlarda bir doğurduğu büyük insanlar henüz eserlerini ikmal etmemişken bile gözleri kamaştırılar, bize de bugün bu vakit’ oluyor. Maamafih hem bizim hem de ecnebilerin karşısında milletinin timsali kesilen bu büyük adam kendi büyüklüğünün farkında değil, konuşurken Selim-i Evvel’in, “Bu muvaffakiyetleri benim kendi eserim zanlediyorlar... Ah zavalılar, bilmiyorlar ki!” dediği tarzında konuşuyor. Ankara’da çıkan Hakimiyet-i Milliye refikimizin bir muharriri, Büyük Millet Meclisi’nin sene-i devriyesi münasebetiyle, Mustafa Kemal Paşa ile görüşmüş, İstanbul’dan Anadolu’ya  geçtiğinden beri birçok tahassüslerini sormuş, kaydetmiş. Bu sözler bizi düşündürdü. Mustafa Kemal Paşa diyor ki : “Ben evvela herhangi bir suretle Anadolu’ya geçmek ve orada milletin efkar ve hissiyatını bir defa daha yoklamak ve menabi-i memleketi takib etmek istiyrum... Samsun’a ayak bastıktan sonra derhal milleti ve memleketi yokladım. Gördüm ki memleketin ve milletin temayülatı istiklal müdafaasında terredüd edenleri hacil mevki’de bırakabilecek bir mahiyet-i aliyededir. Filhakika iki seneden beri bütün dünyanın iahid olduğu vakaayi’ ve hadisat, düşüncelerimde isabet ve milletin azm ü imanında hakiki salabet olduğunu isbat etti. Bundan dolayı cidden müfehirim”

Bu sözleri dikkatle okuyanlar yumurta mı tavuktan çıktı? Tavuk mu yumurtadan? Düşünür dururlar. Bir milletin tevekkün devresinde ferdler böyle kenilerini göremezler, millet kendini bir timsalde görür. BugünAnadolu’da vaki’ olan da bu haldir. Mustafa Kemal Paşa diyor ki: Bu İnönü mucizesi tanlız Türk neferlerinin eseridir; neferler diyor ki : O gün İnönü’nde, bizim başımızda arslan gibi zabtler vardı, onların elinde kendimizden geçtik, yürüdük; zabitler diyor ki : O gün başımızda İsmet Paşa  vardı; bu muzafferiyet onundur, Fevzi Paşa hazırladı o kazandı, İsmet Paşa da diyor ki : Bu eser Mustafa Kemal Paşa’nındır! Bu söyleyişleri tevazu zanledenler ne kadar aldanırlar!

Kuzu gibi Anadolu’nun birden bire arslan kesilişine en sivri akılılar hala bir türlü tahayyül edemiyorlar; o Anadolu ki Hazret-i İsa gibi halimdi, bir yanağına  bir sille indirene öteki yanağını gösteriyordu. O Anadolu ki nice siyasilerin rivayetine göre vergi vere vere, zulüm göre göre, askere gide gide, Osmanlı idaresinden bezmişti, kendi milliyeti Türklük’den usanmıştı, istiklalinde vazgeçmişti, illallah diyordu, herhangi bir ecnebi idareyi seve seve kabul etmeğe candan, yürekten hazırdı, o Anadolu ki Yunanistan bile lehinde sirin sözler söylüyordu, Yunan boyunduruğuna uslu uslu boynunu bırakır zannediyordu, işte bu istiklal galeyanı o Anadolu’dan çıktı. Yalnız Anadolu o ana kadar bir adam bekliyordu.

Yunanlılar İzmir’e çıktıkları gün çok bed-mesttiler, o gün, o feci gün İstanbul’dan Samsun’a bir adamın gittiğini fark edemediler. Her şeyin bittiğini zannettikleri o gün her şey başlıyord; o adamın neden sonra ismini öğrendiler. Şimdi de rü’yalarına giriyor. Yunanlılar, bu ismi ve adamı, Kartaca “Kadim Caton” u nasıl mübbeden hatırladıysa öyle hatırlayacaklardır!

O güne kadar Anadolu’yu, Rumeli’yi, daha doğrusu bu coğrafya isimlerini bir tarafa bırakarak Türk milletini ne ecnebiler biliyormuş, ne Yunanlılar yoklamışlar, hatta ne de biz hissetmişiz. Mustafa Kemal Paşa’nın asıl dehası, Samsun’a çıktığı günden itibaren Türk milletinin istiklal iddiasında olduğunu sezişindedir.

Romalılar muzafferiyet kazanmış serdarlarına bir zafer alayı yaptırırlar, lakin o gün zafer gerdünesinde, o muzeffer serdarıni öğünmesin diye yüzünü kırmzıya boyarlardı; biz milli timsalimizden bahsederken bu takayyüde lüzum görmüyoruz, çünkü o öğünmüyor ve öğünmiyecektir de; çünkü yüksekte yanlız bir adam olmanın ğest gururuyle, satıhta bütün bir milletle hem-vücud olmanın bülend zevki arasındaki farkı temyiz etmiş; Hakimiyet-i Milliyye refikimize söylediği sözlerden bunu hissettik. (12 Recep 1137-1919/İleri Gazetesi-İstiklal Harbi yazıları)

Türkçemizin büyük şairi “Yahya Kemal Beyatlı”’nın “Kurtuluş Savaşı” yıllarını anlattığı “Eğil Dağlar” isimli kitabını bir çoğumuz bilmeyiz! Yahya Kemal’ın, “O” başlığı verdiği yazısını 1975 yılında kıtaplaştıran “Yahya Kemal Enstitüsü” kıtapta yazının başlığına “Mustafa Kemal Paşa” vermeyi uygun görmüş…

Yahya Kemal’ın,Kurtuluş Savaşı yıllarında o gün ki “İleri Gazetesi” nde kaleme aldığı yazılarının hepsi destansı yazılardır. Son zamanlarda “Mustafa Kemal Atatürk” ün mücadelesi ve duruşu üzerine önüne gelen, ipe sapa gelmez ifadeler karalamaya başladı! Ben özellikle Yahya Kemal’ın Atatürk hakkında ki görüşlerini çok önemsediğim için bu yazıyı sizlerle paylaşmak istedim. Kitabın yeni baskısı var mı bilmiyorum ama eğer Kurtuluş Savaşımızla ilgili Edebiyatımızın bu önemli şahsiyetinin düşüncelerini “edebi bir dille” okumak isterseniz bu kitaba mutlaka sahip olun derim.

Görüşmek üzere, Allah’a emanet olun…


erhan kaya
1.12.2017 20:19:28
tertip,kalemine ,yüreğine sağlık

Alparslan
3.12.2017 00:03:26
bu yazıyı herkes okumalı, kurtuluş savası ve atatürk ancak bu kadar güzel anlatılır.

Nurten K
5.12.2017 14:49:49
i̇lk defa yahya kemalın atatürkle ilgili bu kadar kapsamlı yazıyı gördüm...çok kimseninde bildiğini sanmıyorum,okumak lazım,araştırmak lazım ,çok iyi bilmeliyiz geçmişimizi.

MUSTAFA KEMAL PAŞA

Abdurrahman Akın

1.12.2017 09:51:44

41