“Kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescidi Haram’dan (Mekke’den), kendisine bir kısım ayetlerimizi göstermek için, çevresini mübarek kıldığımız Mescidi Aksa’ya (Kudüs’e) götüren Allah'ın şanı ne yücedir. Muhakkak ki O, (evet) O, (her şeyi) hakkıyla işiten, (her şeyi) hakkıyla görendir.”(İsra Suresi: 17/1)
 
Her türlü noksanlıktan münezzeh olan Allah (cc), kulları yolunu şaşırmasın diye fıtrat mayasına iman cevherini koymuş, ona başka varlıklarda bulunmayan akıl nimetiyle yardımda bulunmuş, yeterli görmeyerek kitap ve peygamber rehberlerini de önüne katmıştır.
 
Bütün bu ilahi yardımlar yeterli gelmediğinde bir başka uyanış, kendine geliş ve kulluğunu hatırlayış seçeneğini daha emrine sunmuştur. “Dört büyük Mucize” ile yolunu bulmasına yardım etmiştir.
 
1-Ayat-ı İnsan: Kendi beden yapısına baktığında kendisinin “küçük bir kâinat” olduğunu görecek, en büyük mucizenin öyle uzaklarda değil kendi bünyesinde olduğunu idarak edip iman etmesi kolaylaşacaktır.
 
2-Ayat-ı Kâinat: Kendi beden yapısındaki mucizenin farkına varamaz ise çevresindeki olağan üstü ahenk, düzen ve ihtişama bakıp “Bütün bunlar kör bir tesadüf ya da kendi kendine asla olamaz!” deyip Rabbini bulacaktır.
 
3-Ayat-ı Hadisat: Kâinatta meydana gelen hadiseler adeta “kör olsanız gök gürültüsünü duyar, sağır olsanız şimşeği görür” Rabbinizi bulursunuz demektedir. Kâinatta gerçekleşen muhteşem hadiseler de kulun Rabbini bulmasına yardım olan büyük mucizelerdir. “Güneşin doğmadığı bir günü düşünelim, Güneş ne büyük bir mucize!”
 
4-Ayat-ı Kur’an: Bu üç mucizeye rağmen şüphe ve tereddütleri ortadan kalkmayan varsa Yanı başında muhteşem Kur’an ayetlerini bulacaktır. Kıyamete dek başka bir mucizeye ihtiyaç bırakmayacak bir mucize. Yeter ki kul “ön yargısız Kur’an sarayının kapısından besmele ile içeri girsin!”
 
“Ha. Mim. Bu İlahi kelamın indirilişi her işinde mükemmel olan, her şeyi bilen Allah katındandır. O, günahları bağışlayan, tevbeleri kabul eden, azabı çetin olan, keremi sonsuz olandır. O’dan başka ilah yoktur. Tüm yolların sonu O’na çıkar.”(Mümin: 40/1-3)
 
Dikkat edin! Elinizdeki Kitap herhangi bir kitap değildir. Yürekleri titreten, akılları ayağa kaldıran, derileri ürperten, âlimleri hayretler içinde bırakan ilahi mesaj eğer sizde bir hareketlenme meydana getirmiyorsa Allah muhafaza bu, kitabın sorunu değil sizin sorununuzdur.
 
O kitabın sahibi günahları affedebilecek tek mercidir. Tövbe ve pişmanlıkları “can boğaza dayanıncaya” kadar kabul eden bir mercidir. Kendinizi O’na affettirebilmek, onunla aranıza giren engel perdelerini ortadan kaldırabilmeniz için O size sayısız imkân ve fırsatlar vermiştir.
 
-Tövbe kapısının açık oluşu,
-İstiğfar (af dileme) yolunun açık oluşu,
-Şefaat yetkisi verilenlerin sizin hakkınızda olumlu kanaatler belirtmesi,
-Müminlerin birbirlerine yaptıkları hayır duaları,
-Yapılan tüm güzel davranışlar, salih ameller,
-Başınıza gelen moral bozukluğundan felaketlere kadar her şey,
-Kabir azabı,
-Ölenin arkasından yapılan hayır hasenatlar,
-Kıyamet’in dehşeti…
 
Bütün bunlar engin ve sonsuz merhamet sahibi Allah tarafından size sunulan kurtuluş yollarıdır. Bütün bu imkân ve fırsatları değerlendirmeyenler, ellerinin tersiyle itenler şunu bilsinler ki,
 
“O’nun yakalaması ve azabı çok çok şiddetlidir.”
 
Rahman’ın sillesinin sedası yoktur,
Bir vurdu mu artık devası yoktur.
 
Böyle de olsa yine Allah (cc) “Sonsuz kerem ve merhamet sahibidir.” Hiçbir kulunu cehennemde yansın diye yaratmamıştır.
 
“O’ndan başka ilah yoktur.” Kitabı size indirebilecek, mucizeler gösterebilecek, tövbelerinizi kabul edebilecek, günahlarınızı affedebilecek, sonsuz kerem sahibi sadece O’dur. O’nu kaybetmekten büyük bir kayıp, O’na ulaşmaktan büyük bir kazanç bulamazsınız.
 
“Ve tüm yollar da O’na çıkar.” Hepiniz O’nun huzuruna yolcusunuz. Herkes O’na doğru yolculuk yapıyor ama kimileri omzuna tüm günah ve pişmanlıklarını yüklenmiş, kimileri de ebedi saadetle müjdelenmiş olarak huzura çıkacaktır.
 
Müslümanlar olarak elimizde, yükselmek için Allah’tan gelen bunca yükselme vasıtası bulunmasına rağmen, bu vasıtaları bir bir etkisizleştirerek, yozlaştırarak ve anlamını kaybederek yerimizde saymamız bizden başka kimsenin başaramayacağı bir şey olsa gerek.
 
Ayetin ifadesiyle yükselme ve yücelmeyi yapabilecek donanımla yaratılmışız. Akıl gibi bir hazineye, Kur’an gibi bir pusulaya, Hz. Muhammed (sav) gibi bir Rehber’e sahibiz.
 
Bu vasıtalar cansız saydığımız dağlara verilse “Onun Allah’a saygısından boyun eğmiş bir halde şerha şerha yarılıp eridiğini”, (Haşr: 59/21) Kaskatı kayalara verilse “Allah’ın haşmetinden, azametinden harekete geçip yuvarlandığını görürdük.” (Bakara: 2/74)
 
Hz. Peygamber (sav)’in yaptığı gibi Allah’ın gönderdiği vasıtalara tutunmuş olsaydık biz de İsra ve Miracı yaşar, “Allah’ın bir kısım ayetlerini” (İsra: 17/1) derinden müşahede eder ve “Gözler de göreceğini görürdü.” (Necm: 53/10)
 
Bu geceyi uyanmak, kendine gelmek, ruhen dirilmek ve yükselmek, yücelmek adına bir “başlangıç noktası” kabul edersek tamam.Bu gece bizim için kulluk yarışının ilk hareket noktası olur ve devam eden süreçte artan bir hızla kulluk yarışına koyuluruz.
 
Ama başlangıç ve bitiş noktası olarak görürsek, yüksek hızla dönen fakat hareket etmeyen kayışı kopmuş motor gibi yerimizde sayarız. Yükselemeyiz.
 
“Miraç ruhen mi olmuş, bedenle mi olmuş, hem ruh hem bedenle mi olmuş” tartışmaları arasında “Neden olmuş ve sonucunda ne olmuş?” sorusunun cevabını kaçırmışız.
 
“Miraç Hz. Peygamber (sav)’in büyük mucizesidir” der ve yerimizde sayarız. Tıpkı çevremizde her an gerçekleşen mucizeler karşısında takındığımız tavır gibi. “Göklerde ve yerde ne mucizeler var ki, insanoğlu yanından geçip gider de onlara dönüp bakmaz bile” (Yusuf: 12/105) Öyle ya: “Gözüne gösterileni görmeyen gönlüne gösterileni nasıl görsün?”
 
 
Bu edeple bu sureyi okuyan Müslüman şu hakikatlerle karşılaşır:
 
İyilik eden kendisi için iyilik etmiş olur, kötülük eden de sonucuna katlanır.”
 
Cehennem nankörlerin azap kalesidir
 
Kur’an, hiç şüphesiz insanı en doğru yola iletir.”
 
Ana-babaya merhamet kanatlarını aç, onlara “öf” bile deme!”
 
Hak sahiplerine hakkını verin ama saçıp savuran da olmayın!”
 
İhtiyaç sahibine bir şey vermeyeceksen de gönül okşayıcı söz söyle!”
 
“Geçimlerini yapamam korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin! (kürtaj)”
 
“Sakın zinaya yaklaşmayın!”
 
“Allah’ın dokunulmaz kıldığı hiçbir cana kıymayın!
 
Yetimin malına aleyhine olacak şekilde dokunmayın!
 
Ölçü ve tartı işlerinde adaletten ayrılmayın!”
 
Bilmediğiniz şeylerin ardına düşmeyin!”
 
“Yeryüzünde çalım satarak (kibirli ve küstahça) yürümeyin!” 
 
Kullarıma söyle sözün en güzelini söylesinler!”
 
“Gerçek şu ki, Şeytan insanın apaçık düşmanıdır.” 
 
Zor durumda iken Allah’tan başka kimse sizi kurtaramaz.”
 
“Bu dünyada hakikate kör olan ahirette de kör olacaktır.”
 
Namazı hakkını vererek kıl ve Rabbine gereği gibi dua et!”
 
Hak geldi batıl zail oldu! Batıl zaten yıkılmaya mahkûmdur.”
 
“Biz bu Kur’an’ı kalplere şifa ve bir rahmet (eczanesi) olarak indirdik”
 
Her insan kendi kalıbına (mizaç ve karakterine) göre hareket eder.”
 
 “Bu Kur’an’ın hakikatini kavrayanlar gözyaşları içinde secdeye kapanıyorlar”
 
“Allah’a yalvarır yakarırken bağırıp çağırma, sesini normal tut!”
 
“Allah’a hamd ederim de ve tekbir getirerek O’nun şanını yücelt!”
 
Önümüzdeki salıyı çarşambaya bağlayan gece Miraç kandilidir. Hem cumanız hem de Miraç Kandiliniz mübarek olsun! Âlem-i İslâm’a barış, huzur ve güven getirsin! Arınmamıza ve yücelip yükselmemize vesile olsun! Tüm dertlilere deva olsun.
 
Esselamü Aleyküm ve rahmetüllahi ve berekatühü… 

AHMET
29.04.2016 07:28:59
hocam Allah razi olsun en azindan mübarek günleri̇ hatirlatiyorsunuz.abdullah abi̇me de teşekkür ederi̇m

SALİM
29.04.2016 07:29:23
sağolun var oldun hocam

KEMAL
29.04.2016 07:30:26
yazilarinizi zevkle okuyorum.si̇ze köşesi̇ni̇ açan abi̇m abdullaha da teşekkür ederi̇m.her güzel haberi̇ yaparak bi̇zleri̇ bi̇li̇lendi̇ri̇yor

Abdullah
29.04.2016 07:41:12
hocam yazi uzun ama mutlaka okunmasi gereken bi̇r yazi.bi̇rbi̇ri̇ni̇ tamamlayinca kisaltma da yapilamamiş.umarim bu kadar güzel ve anlatimi ve anlayişi kolay yaziyi bu mübarek geceni̇n hürmeti̇ne okuyanlar i̇sti̇fade eder.ben çok etti̇m.Allah yar ve yardimciniz olsun.ni̇ce yillar bu köşede yazamayi nasi̇p etsi̇n. rahmanın sillesinin sedası yoktur, bir vurdu mu artık devası yoktur.

FURKAN
29.04.2016 09:53:29
mekke muşrıkleri buna da ınanmaz artık diye hz.ebeubekirin önüne çıkarak hz. peygamberimizin anlattığı mıraç hadisesini söyledikleri zaman acaba ruhen mi,bedenen mi, hem ruhen hem bedenen mi diye düşünmeden ''o diyorsa doğrudur''diyerek sıddık unvanını almıştır. bugün bu kadar sahıh hadisi şeriflere rağmen o dıyorsa doğrudur diyemeyenler miracı doğru anşlamaları mümkün olamaz...

Yusuf KAMBUR
30.04.2016 10:58:16
yorumlariniza teşekkürler. yazilarim bi̇lerek bi̇raz uzun oluyor çünkü yazilarimdan faydalanmak i̇steyenlere de vaaz ve sohbet açisindan kolaylik sağlamayi da amaçliyorum. tüm kuyucularima teşekkürler...

MİRAÇ KANDİLİ

Yusuf KAMBUR

29.04.2016 07:01:03

9