“(Allah'ın mesajlarıyla) belli bir düzene girmiş olan yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayın! (Azabından) korkarak ve (rahmetini) umarak O'na dua edin! Çünkü Allah'ın rahmeti iyilere/iyilik yapanlara her zaman yakındır.”(Araf: 7/56)
 
“(İman edenler) geceleri yataklarından kalkarak korku ve ümit içinde Rablerine yalvaranlardır…”(Secde: 32/16)
 
“Kaldı ki, onların kendilerine yalvarıp yakardıkları kimseler var ya; -(Allah'a) en yakın sandıkları hangileriyse- işte onlar bile Rablerine yakın olmak için var güçleriyle çaba gösterirler ve O'nun rahmetini umar cezasından da korkarlar…”(İsra: 17/57)
 
Korku ve ümit arasında bir yaşam sürmek imanın varoluş göstergesidir. Havf ve reca bir müminin sahili selamete çıkabilmesi için kendisine lâzım olan iki kanattır. Bu iki kanattan biri kırıldığında ebedi hüsran kaçınılmaz olur.
 
İnsan kalbi Hz. Peygamberin (sav) ifadesiyle, “kaynayan bir tencere gibidir.” Yerinde duramayan ve sürekli konum değiştiren “serçe kuşu gibidir.”
 
İnsan kalbi “Çölde bir ağacın dalına asılmış olan ve rüzgârın evirip çevirdiği kuştüyü gibidir.” Hâl böyle olunca kalpte, maddi manevi anlık değişimler meydana gelmektedir.
 
Bir anda “dünya başına çökecek” gibi hisseder, kısa bir zaman sonra dünyayı “tozpembe” görmeye başlar.
 
Gün gelir düşünürsün yok benden takva adam,
Gün gelir bakarsın ki, kalmamış bir eser takvadan,
Bu fırtına ne zaman dinecek, sütliman olacak?
Eksiklerle donanmış beşer nasıl adam olacak?
 
Bugün işler yolunda, fışkırmakta güzellikler,
Bir bayram havası, galiba yok oldu çirkinlikler.
İşte oldu iş tamam, ben de kemale erdim derken,
Şeytana yem olursun, şeytanı yendim derken.         (Y.K)
 
Havf ve reca yani korku ve ümit arasında bir yaşam sürmek kurtuluş beratını alabilmenin şartıdır. Bu konuda ortaya varılan netice şudur:
 
Bir münadi çıkarak “tüm insanlar cehenneme girecek tek bir kişi hariç” diye seslense cehenneme girmeyecek olan o kişinin ben olacağımı ümit ederim.“Tüm insanlar cennete girecek sadece bir teki cehenneme” dense, cehenneme girecek olanın ben olacağımdan korkarım!
 
Müslüman her ne zaman nefsinin iğvasına, şeytan vesvesesine kapılıp şımarırsa; hayatı tozpembe, cennetin bir şubesi olarak görmeye başlarsa; Allah ve Rasulü’nün koyduğu kırmızıçizgileri çiğnemek isterse; felekten bir gün veya bir ömür çalmak arzusuna kapılırsa;
 
Derhal “Korku perdesini aralayıp” Allah’ın Celâl ve Kahhar sıfatlarını seyrettirmeli nefsine. Nefsinin doymak bilmeyen serkeşliğini böylelikle dizginlemeye çalışmalıdır.
 
“(Ey insanlar!) İçinizden cehenneme uğramayacak bir tek kimse bile yoktur. Rabbin için bu, kesin olarak hükme bağlanmış bir iştir.”(Meryem: 19/71) ayetine dikkat kesilecek ve cehennemi görüp cennete gidenlerden olamamaktan son derece ürperti duyacaktır.“Ya kaybedersem!” endişesi içinde yaşayacaktır.
 
Bunun gibi, kendini her ne zaman “hüsran kuyusunda, umutsuzluk girdabında, tükenmişlik sendromunda” hisseder, dünya başına çökecek gibi olursa derhal “ümit” can simidine sarılacaktır.
 
“Bunca günahla senin artık kurtuluş imkânın yoktur” sesinin kalbine oturmuş şeytandan geldiğini bilecektir. Şeytana “peki ne yapayım?” diye sorduğunda eğer, “nasıl olsa işin bitti, kalemin kırıldı öyleyse isyana devam” cevabını alıyorsa derhal gaflet uykusundan uyanmalıdır.
 
Rabbinin rahmet, bereket, af ve mağfiret kapılarına bakmalı, Cemal sıfatlarının tecellilerini seyre dalmalıdır. Rabbinin kendine rahmeti yazdığını, rahmetinin her şeyi kuşattığını düşünmelidir. Ve şu ayetleri okumalıdır:
 
“Büsbütün yolunu şaşırmış olandan başka, Rabbinin rahmetinden kim ümit kesebilir?”(Hicr: 15/56) “… Allah’ın rahmetinden sadece ve yalnız kâfirler güruhu ümit keser.”(Yusuf: 12/87)
 
Peki, korku ve ümit arasındaki yaşama çabası ne zamana kadar devam edecek? İmtihan son bulana kadar…
 
Melekler gelip “Selâm size! Yapmış olduğunuz iyi işlere karşılık girin cennete”(Nahl: 16/32)  müjdesini verinceye kadar hep bir korku içinde olmalıdır. “Ya kaybedersem!”
 
Yine Melekler gelip “Onların suratlarına ve sırtlarına vurarak (diyecekler) ki: 'Tadın bakalım yakıcı azabı…”(Enfal: 8/50) deyinceye kadar ümidini hep korumalıdır. Can boğaza dayanmadan rahmet kapılarının üzerine kapanmayacağı ümidini taşımalıdır.
 
Rabbim razı olacağı bir kulluğu yaşamayı nasip etsin. Esselamü Aleyküm… 

m.k
17.01.2017 16:28:16
elinize sağlık hocam. yazılarınızı hevesle okuyoruz.

Mustafa
17.01.2017 22:55:24
Yusuf hocamızı pazar merkez camisinde vaaz olarak görmek istiyoruz pazarın en büyük sorunlarından biride budur kitabını okuduk yazılarında seve seve okuyoruz teşekkürler Kaçkar53

Ensar
17.01.2017 22:57:51
Sayin hocamız yazınızı okuyoruz ancak toplum olarak okuma sorunumuz var ve Sayın site yöneticileri bu konuyu söyleşi şeklinde kameradan çekerek yayinlasaniz inanin daha etkili olur umarım bu konuyu dikkate alırsınız saygilar

Yolcu
17.01.2017 23:25:10
“Büsbütün yolunu şaşırmış olandan başka, Rabbinin rahmetinden kim ümit kesebilir?”(Hicr: 15/56) “… Allah’ın rahmetinden sadece ve yalnız kâfirler güruhu ümit keser.”(Yusuf: 12/87)

takkeli
18.01.2017 11:19:22
bazısının ümidi,adem babamıza baba bulmak olurken peygamberimizin yolundan başka yollar icat ederken yollar şeytanın,dosdoğru yol onun olduğunu biliriz haktan hakkı hak bilip batılı batıl bilmek isteriz.

Yusuf KAMBUR
19.01.2017 18:37:50
Allah razı olsun. yazılarımın uzun olduğunun farkındayım ancak maksadın da anlaşılması için böyle yapmak zorunda kalıyorum.

Yusuf KAMBUR
19.01.2017 18:41:26
teşekkürler değerli kardeşim.vaiz olmak için diploma gerekli ya da görevlendirme... elimizden gelen katkıya hazırız.

KORKU VE ÜMİT! (HAVF VE RECA)

Yusuf KAMBUR

17.01.2017 09:53:44

22