Bölük komutanının emriyle tüm birlik içtima alanında toplanmıştık…
Büyük bir heyecanla” Levazım Maliye Okulunun” Okul Komutanı Tümgenerali bekliyorduk…
 
Bu günü önemli kılansa “yeni komutan mangasının” bizzat okul komutanı tarafından seçilecek olmasıydı…
Nihayet okul komutanımız gelmişti. Tüm asker ütülü elbiseler, boyalı botlarla ve sinekkaydı tıraşlarıyla huzurdaydı artık. Askerlik yapanlarımız bilirler, içtima alanında her bölük ayrı ayrı yer alır ve bölüklerde mangalar şeklinde huzurda bulunur…
Okul komutanı geldiğinde selamlaşma ve her bir bölüğün başındaki komutanların vermiş olduğu, bölükle ilgili bilgilerden sonra komutanımızın askerlerin arasında dolaşmasına başlamasıyla heyecanımız tavan yapmıştı…
 
Ben şahsen bu mangada olmak istemiyordum, zaten seçilme ihtimalimi de sıfır görüyordum. Zira komutan mangasının askerleri uzun boylulardan seçilecekti ve ben o kıstaslara tam olarak uymadığımı biliyordum! 1.90 boyunda bir arkadaşı ilk önce seçince ben iyice rahatlamıştım. Sonra sırayla diğer asker arkadaşlardan seçmeye başladı ama gittikçe boy ortalamasının düştüğünü fark ettim. Son bir kişi kalmıştı seçilmek için.
Komutan içtima düzeninde olan askerler arasında dolaşmaya başladı. Bir an göz göze geldiğimizi hatırlıyorum komutanla. Birden bana sen çık dediğini duyduğumda şaşırmıştım doğrusu! Benim boyum 1.75’dı ve manganın en kısa boylusu olarak seçilmiştim. Bana sen bu manganın onbaşısı olacaksın dediğinde başımdan kaynar sular döküldüğünü hatırlıyorum!
 
Şimdi sizlerle bu mangada yaşadığım çok enteresan olaylardan bir tanesini anlatmak istiyorum…
 
Doğan Güreş Paşanın Genel Kurmay Başkanı olduğu zaman bizim Levazım Maliye Okuluna bir ziyareti esnasında yaşadığım ve hala hatırladıkça ne büyük bir sıkıntıdan kurtulduğumu düşündüğüm ve gülümsediğim hatıram şöyle…
 
O gün, her sabah olduğundan daha bir titizlenerek hazırlıklarımızı yapmıştık. Fakat ben her zaman ki gibi bu tıp durumlarda pek ciddiyet göstermediğimden dolayı arkadaşlarla biraz da dalga geçer gibi şakalaşıyor gelecek misafirimizi iyi ağırlamamız gerektiğinden dem vuruyordum!
 
Elbiseler ütülenmiş, ayakkabılar boyanmış, sakallar kesilmiş,G3 tüfeğimiz gıcırgıcır temizlenmiş bir şekilde Doğan Paşanın geleceği saati beklemeye başlamıştık. Paşamız geldi, hiçbir sorun olmadan karşıladık ve ziyaretinin maksadına uygun olarak incelemelerini yaptı. Akşam gidiş saatini beklemeye başladık. Levazım Maliye Okulunun helikopter pistinden yolcu edecektik Doğan Paşayı.
 
Bizim manganın başında ki kişi Yalçın isimli Arhavili bir teğmendi. Yalçın Teğmenin elinde de bir sten tüfek vardı. Onun verdiği komutlarla biz, selam duruyoruz ve tüfeklerimizi komutanı uğurlayacağımız şekle getiriyorduk. Nihayet Doğan Güreş Paşa, okul komutanı Tümgeneral ve diğer rütbeli subaylarla beraber bizim mangayı selamlayıp helikopter pistine doğru gideceği ana gelmiştik…
Yalçın Teğmen; tüfek as, selam dur komutunu varmış ve bizde verilen komuta riayet ederek selam vaziyetini almıştık. Rahmetli Doğan Paşa uzun boylu bir insandı, (daha sonra DYP de siyasete atılarak milletvekili seçilmişti)mangayı “Allaha ısmarladık” diyerek selamladı ve tam benim önümden geçerken durdu!
Ben helikopter pistine doğru giden yolda en son askerdim ve benim önümde durması garibime gitmişti doğrusu. Bana baktı ve kolunu uzatarak elinin tersiyle, miğferin kayışıyla saklamaya çalıştığım sakallarıma şöyle bir dokunarak “asker busakallar neyin nesi” demesin mi! Başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü sanki. Aklımdan çok kötü şeyler geçmeye başlamıştı. Okul komutanı, tabur komutanı, bölük komutanı ve bir sürü daha rütbeli insanın önünde böyle bir olay yaşadıktan sonra kim bilir başıma neler gelecekti!
Buz gibi bir hava vardı o anda orda ve ben başıma gelecekleri düşünmeye başlamıştım!…
 
Doğan Güreş Paşa, bizim mangadan uzaklaşarak helikopter pistine doğru yürümeye başladı. Yaklaşık on metre yürüdükten sonra piste çıkmak için önündeki beş-altı basamaklı merdivene tırmanırken aniden geri döndü ve o anda bir büyük mucize gerçekleşti benim açımdan! 
Paşa, merdivenden geriye mangaya doğru baktı ve manganın başında ki Yalçın Teğmenin elinde ki sten tüfekle hazır ol vaziyette olması gerektiği halde vücuduyla dönerek Paşanın gidişini seyretmeye başladığını gördü. Ve yüksek bir sesle teğmene seslendi, “ teğmenim sakınaskere bir şey söylemeyin, ceza vermeyin, önce sen selamda vücudun dönmeyeceğini öğren!” diye ses tonunu yüksek tutarak söylendi! Tabii bu durum benim lehime oldu,komutan gittikten sonra bana söyledikleri unutulmuş bütün gözler teğmenin üzerine çevrilmişti!
 
Yaşadığım bu olayı sizlerle sadece bir hatıramı paylaşmak için anlatmadım elbette ki!
Bu olaydan bile ne dersler çıkartabileceğimizi görmemiz için yazdım. İşin başında olanların hata yapma lüksünün olmadığını ve yaptıkları hatanın nelere mal olabileceği noktasında ki düşüncelerimize delil teşkil etmek için, ders çıkarmamız gerektiğini düşündüm. Teğmenimizin hatası beni kurtarmış ama kendisini yakmıştı! Beni kurtaran bu hatayı fark eden de yine bir askerdi!
Her yanlış hareketimizi düzeltecek bir akıl adamlar topluluğuna her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. İdare edenlerin yanlışlarına eyvallah diyen değil, onları eleştiren, doğruya zorlayan bir iradeyi ortaya koymamız lazım artık bu saatten sonra!
 
Anlattığım hatıramda olduğu gibi, beni kurtaran bir teğmeni maalesef her zaman bulamayabiliriz!
Onun için bugün başımıza gelen bunca sıkıntıların kaynağının ne olduğunu bilmek, anlamak için etrafımızda ki idarecilere bakmamız yeterli değil mi sizce de?
 
Görüşmek üzere, Allah’a emanet olun…
    

Mustafa Aydın
23.11.2016 18:11:34
Teğmen kendi ceza almışsa sizi de cezalandırmıştır mutlaka. Fakat önemli olan yazının verdiği mesaj. Türk milleti komutan bulmakta beceriklidir, Recep Tayyip Erdoğan bugünün komutanı artık.

Alper Yılmaz
24.11.2016 09:07:37
hatıralara paylaşılınca anlam kazanır değerli akın abi, derin manaları olan bir yazı ,lider ve komutan olmak başka bir yetenek istiyor.

Alparslan
24.11.2016 14:22:39
dostum hikayen enfes,teğmenin sonunu bende düşünemiyorum ne olmuştur acaba :)

Osman Aygün
25.11.2016 10:55:35
Ne güzel son anda yırtmışsın. Herkes senin kadar şanşlı olmayabilir .Türk Milleti son 15 senedir makus talihini kendi eliyle iterek baş komutanina Ülkemizi teslim etti. Zalimlere karşı dimdik durarak her fırsatta dünya beşten büyüktür yüzlerine vura vura gerçekleri her fırsatta haykırmadı mi..!

Meliha Yıldırım
25.11.2016 13:29:46
osman aygün beye katılmamak mümkün değil. komutanından bu ülkenin büyük kısmı memnundur,sayın yazar teğmen yanlış yapsada sizi kurtarmış unutmayın!

Ahmet Kara
25.11.2016 15:51:48
her komutan zaferin yalnız milli kuvvetler ile kazanılacağına inanır, milli kuvvete güvenir. çok dürüst, tedbirli ve cesur da olur,böyle var mı komutan bugün!

Enver karakaş
27.11.2016 08:32:12
Yorumu okuduktan sonra bazı yorumcular işi hemen siyasete dokmüşler bu yazının siyasetle bi alakası olduğunu düşünmüyorum komutanliga sira gelince cephede savaşmış ülke kurtarmış TC devletini kurmuş olan gazi mustafa kemal ATATÜRK ve silah arkadaşlarından başka bugüne kadar tanımam ha bugünden sonra olursa tarih onuda yazar iyi günler

Yılmaz Eren
30.11.2016 08:55:55
sizin idareci dedikleriniz kendilerine faydaları var sadece,milleti kurtarıcı beklemeye devam ededursun!

“KOMUTAN!”

Abdurrahman Akın

23.11.2016 11:45:42

22