Gündem çok yoğun ve can sıkıyor biliyorum sevgili dostlarım…
Ben de uzun süredir gündemle ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaşıyorum zaten…
Gelin bu sefer, izniniz olursa köye gidelim, ben özledim umarım sizlerde özlemişsinizdir…

Şimdi köyde olmak vardı şu kış günü…
Bir yandan kar yağıyor, köyün çocukları “kar topu oynama”, kuşlar yuvalarına yem taşımanın telaşında diğer taraftan ahırda ki inekler, “oğonklar” (pişirilerek hazırlanan inek yiyeceği) ne zaman gelecek diye kapıya bakmakta…
Oğonk dedim de aklıma geldi, gurbette yaşayan bizler, çocuklarımıza köyde kullandığımız güzel şiveli dilimizi öğretebiliyoruz değil mi?

Benim kişin köyde en sevdiğim nedir biliyormusunuz?
Sizi fazla merakta bırakmadan hemen söyleyeyim…
“Karatavuk yakalamak”

Benim çocukluğumda ki en sevdiğim uğraştır köyümüzde…
Hadi bunu söyledim, bari karatavuk tutmanın püf noktalarını en azından ben nasıl tutardım onu da anlatayım sizlere…
Önce karatavuk tutmak için gerekli malzemeleri teminle başlayalım. Karatavuk tutmak için olmazsa olmazlardan bir tanesi, büyükçe bir leğendir. Bu leğenin yanında bir adet met uzunluğunda çubuk ve bir de çimen ipi, gerçi çamaşır ipi de bu işi görür ama evden izin alabilirsen tabii!..

Ve elbette karatavuğun sevdiği yem, ben genelde kilerden aşırdığım ekmeklerle bu işi hallediyordum dostlarım.
Şimdi sıra iyi bir tuzak hazırlama ya geldi. Genelde ön artırmada, ya da Yağcının ve ya Kalencinin (kapı komşularımız) tarafındaki girişte tuzağımı kurmayı tercih ederdim…

Leğenimizi çubuğun üzerine yatay gelecek şekilde kaldırdıktan sonra çimen ipini de ona bağlayarak gizleneceğimiz yere kadar uzatmamız gerekirdi…
Ve başlardık karatavukların leğenin altında ki ekmek kırıntılarını yemeye gelmesini beklemeye.
Tam karatavuk leğenin yanına yaklaşmış, tuzağa düşmek üzereyken bir de bakarsın ki, orta mahallenin bir sürü çocuğundan birisi gürültü patırtı ederek karatavuğu kaçırır!
En can sıkan durumdur, leğenin yanına kadar gelen karatavuğun kaçması ama olsun vakit bol nasıl olsa, ben beklemeye devam ederim her defasında!

Bir kere beni kızdıran ve üzen bir olay oldu karatavuk yakalarken…
Ben karatavuğu tuzağa düşürdüm ipi çektim ve leğenin altında kaldı, üst artırmadaydım (balkon!) ve heyecanlı bir şekilde koşarak merdivenlerden inerek ahırın önüne kurduğum tuzağın yanına gittim.
Hayret bir şey olmuştu. Ben karatavuğu yakalamıştım yakalamasına da, yukardan aşağıya inene kadar meğer ahırın üzerinde ki boşlukta bu olayı gözetleyen kedileri hesaba katmamıştım.
Benim yakaladığım karatavuk, kedi tarafından leğenin altından çalınmıştı!

Gözlerimle görmesem inanmayacaktım.
Bu kadar uğraştan sonra yakaladığım karatavuğu kedilere kaptırmıştım.
Yeniden leğeni aynı konumuna getirdim tertibatı kurdum ama bu sefer bizim çocuklardan birisini de gözcü olarak ambarın dibinde bir yerde konuşlandırdım!
Bu maceralı karatavuk yakalama ışı böylece yeni baştan başlamak mecburiyetinde kaldı..
Şunu da ifade edeyim. Biz köy çocukları gerçekten anadan babadan hayvan sevgisini öğrenerek büyürüz. Karatavuk yakalama işi çocukların uzun kış günlerin de kendilerine buldukları bir meşgaledir. O günleri doya doya yaşamış bir kişi olarak bu eğlence orada kalmış benim için ve hayatımın hiçbir dönemin de hiçbir hayvana dair avcılık yapmamışımdır…

Bugünler de Rizemizin yüksek köyleri beyaz gelinliğini giymeye başlamış. İletişim araçlarının çeşitlenmesi biz gurbette olanlar için bulunmaz bir nimet artık. Her gün hemen hemen kendi derem olan “Senoz Deresinden” yeni fotoğraflar geldikçe hüzünlü bir keyiflenme oluyor bende!

İnanıyorum ki, sizlerin de böyle hoş ve güzel anılarınız olmuştur köylerimizde ki güzel kış günlerinde…
Maalesef söylemeliyim ki; zamanın çocukları çok nasipsiz!
Yıllar geçip gidiyor ama ata toprakların da bir kış günü geçirmeden hayatları geçip gidiyor…
Ben şahsen onlar adına çok üzülüyorum. Biliyorum, bu devir başka bir devir oldu. Bizim yaşadığımız çocukluklar geçmişte kaldı ama yine de bir bahane bulup çocuklarımızı sadece yaz ayların da değil kış aylarında da köylerimize götürmekte fayda var diye düşünüyorum…

…Ve şimdi her birimiz artık hatıralarda kalan güzel kış günlerinin özlemiyle büyük şehirlerde hayatımızı idame etmeye devam ediyoruz. Oysa bizim geldiğimiz yerlerde kış maceramız “kar çiçeklerinin” açmasına kadar devam eden çok güzel kış hatıralarıyla nihayetlenirdi…
Garip olan şu ki; kimle bu konuda sohbet etsem hemen hemen herkes “iç çekerek “hatıralarını anlatır ama bir kışı da köyde geçireyim demez!

Umuyorum ki; birazcık da olsa köyünü bilen ve değer veren siz gurbette ki sevgili dostlarımı, ülkemizin bugün içinde bulunduğu sıkıntılardan bir okuma süresi içerisinde de olsa “karatavuk yakalama” maceramla köyümüze o güzel kış günlerine götürebilmişimdir…

Görüşmek üzere, Allah’a emanet olun…
 

Kadır Ceylan
1.01.2015 20:18:16
Allah herkesi gönül huzuru bulacağı yerde yaşatsın.

fatma gümüsoğlu Gür
3.12.2015 15:14:38
Harika bir yazi bir an olsada cocukluguma gıttim..Kisin köylerdeki o gúzel anilari yasattiginiz icin cok tesekķürler Abdurrahim Akin bey yüreginize ve kaleminize saglik.Hayden kişin köye cocuklarimizla...saygilarimla...

“Kışın köyde olmak ne güzeldi!”

Abdurrahman Akın

24.12.2014 12:01:08

9