2010 yılında yazmış olduğum “Kilisenin Düzü” yazım da özetle şunları ifade etmiştim...

Hafta sonu gazetelerde iki haber dikkatimi çekti…

Birinci haberde; Kültür ve Turizm Bakanlığı, Van’ın Akdamar Adası’ndaki Ermeni Kilisesinde yılda bir kez ibadet izni vermesiyle birlikte, önceden izin alınarak ibadet yapılan müze ve ören yerlerinin sayısı 17’ye çıktı.

Bakanlığın inanç turizmi kapsamında Hıristiyanlarca “ayın,dua,dini içerikli sempozyum” gibi etkinliklerin düzenlenmesi için; İzmir, Kapadokya, Antalya, Mersin, Isparta ,Manisa, Bursa ve Denizli’de izin verilen yerler bulunuyor....

İkinci haberde ise; Almanya Başbakanı Angela Merkel, Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın Alman “Dei Zeit gazetesine” verdiği demeçte önerdiği gibi Almanya’da Türk liselerinin açılması fikrini benimsemediğini belirti. Başbakan Merkel “Passauer Neue Presse” gazetesine yaptığı açıklamada, ”bence bu fikir bizi ileriye götürmez, çünkü temelde Türk kökenli çocuklar ve gençler bizde Alman okullarına gitmeli. Burada ki Türk çocuklarının Türk lisesine gitme fikrini benimsemiyorum” şeklinde konuştu…

Üstat Necip Fazıl Kısakürek, Öğretmenlik yaptığı dönemde ki bir hatırasını şöyle anlatıyor…

Robert Kolej de Edebiyat hocası idim. Onların bir takım sınıfları vardı. Yüksek sınıfmış. Derse girdim.

“Niçin Amerikalılar bu mektebi bu kadar yer varken, hisarın yanında yapmıştır?

Bir vazife veriyorum size… Zekanızı anlamak için…dedim.

Gelen cevaplar entipüften şeylerdi. Talebelerden hiçbirinde, Batı kültür emperyalizmasının gizli niyetlerini ayırt etmeye kabiliyet yoktu.

Sınıfa dedim ki;

Amerikalı bu binayı Fatih Sultan Mehmet’in büyük fethine nazire olarak kendi ruh fethini gerçekleştirmek için bir remz olarak bina etmiştir. Gaye, Türk’ü milli kökünden koparmaktır!

Gazetelerde ki bu haberler ve Necip Fazıl’ın anlattığı anekdottan sonra şöyle bir düşünelim!

Tanzimat’tan beri yönünü batıya(özellikle eğitim alanında) çeviren Osmanlıdan bu yana ülkemiz topraklarında hatırı sayılır oranda yabancı ülkelerin okulları açılmıştır. Osmanlı İmparatorluğunun sahip olduğu coğrafya göz önüne alındığında, çok dinli ve çok milletli bir devletin yabancı okullar konusunda daha az hassasiyet göstermesi belki anlaşılabilir!

Ama bugün görüyorsunuz işte. Sınırlar kalkıyor, ekonomik ve siyasal alanda tam bir birliktelik sağlanacak diyen Avrupa Birliği aklı, üç milyon Türk’ün yaşadığı Almanya’da Türk lisesi açılması fikrine, Başbakanlarının itiraz gerekçesi, “bence bu fikir bizi ileriye götürmez” olabiliyor!

Açılım telaşına düşüldüğü zaman, ülkemizde Türkçemizden başka ikinci bir dille eğitim yapılabilir mi konuları gündemdeyken, Almanya gibi Avrupa Birliği üyesi bir ülkenin bu kadar gerici bir karar alması da düşünülmesi gereken bir konudur!

Osmanlı İmparatorluğunun devamı olan Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde, Avrupa Birliği süreci içerisinde “inanç turizmi” adı altında yukarda verilen gazete haberinde olduğu gibi, çeşitli illerimizde, Hıristiyanların ayın ve dini içerikli etkinlikler yapılması da anlaşılabilir! Zira her ne kadar, kurtuluş savaşımızdan sonra, gayrimüslim nüfus Anadolu coğrafyasının dışında kalsa da, son yıllarda artan oranda ki misyoner faaliyetleriyle ülkemizde ki Hıristiyan sayısında önemli bir artış söz konusudur!

Onların rahat ibadet yapmalarının önünde ki engelleri elbette bu ülkeyi idare edenler kaldırmakla yükümlüdürler!

O gün ki yazımı şu cümlelerle bitirmiştim...

Benim özel isteğim ve teklifimdir şudur hükümetimize!

Bizim köyde “kilisenin düzü” adıyla anılan bir yer var. Acaba, Kültür ve Turizm Bakanlığı burayı da ören yeri kapsamına alıp inanç turizmine kazandırabilir mi?

Yıllar önce yazdığım bu yazımı hatırlatmamda ki sebebi anlamışsınızdır...

İstanbul Büyükşehir Belediyesi İstanbul’da bulunan “Demir Kilise” olarak bilinen “Aziz Stefan Bulgar Kilisesini” restore ederek Cumhurbaşkanı ve Başbakanın katılımıyla ibadete açmış!

Sanki ilk defa bu olaylar oldu diye sosyal medyada kıyamet kopuyor ve benim gibi bu ülkede ne olup bittiğini dikkatli gözlerle takip edenler için en hafif ifadeyle tebessüme sebep oluyor!

Benim gibi düşünenler için aslında bu yapılanlar kınanılacak şeyler değil!

Farklı dinlere ve inançlara saygı göstermek hem dini hem de ahlaki olandır. İtirazımız ancak şuna olabilir. Bizim dünyanın çeşitli ülkelerinde ki ecdat yadigârı eserlerimize de o ülkeler ayni saygıyı göstermelidirler...

Yoksa İslamafobinin gittikçe arttığı ve Müslümanların her vesile ile aşağılandığı, dünyanın çeşitli yerlerinde Camilerin yakıldığı bir ortamda “dünyaya verilen örnek bir mesaj” olarak değerlendiriyorum Bulgar Kilisesinin ibadete açılmasını.

Son söz şu olsun; Dün Moskova’da açılan Cami için sevinenler, bugün İstanbul’da açılan Kilise için feveran ediyorsa; ya cahilliklerinden, ya da kendilerine olan güvensizliklerindendir!

Görüşmek üzere, Allah’a emanet olun…


Metin Şan
8.01.2018 16:48:28
Hem İslamı höşgörüden bahsedecek hemde bir iki kilise açıldı diye kiyamet koparacaksın

Nurten K
9.01.2018 09:40:59
Ak parti ne yaparsa yanlış yada doğru yapar mantığını bırakıp olumlu icraatlerine evet deyip olumsuzluklarına hayır demeye başladığımızda gerçek demokrası gelecektir.

Kilisenin düzüne de bir el atın!

Abdurrahman Akın

8.01.2018 13:35:23

8