Eskiden fakir bir aile varmış. Kadın yün eğirir, kocası da pazarda satar, ihtiyaçlarını karşılar, böyle geçinip giderlermiş. Bir gün iplikçi, iplikleri satıp, bir şeyler almaya giderken, birinin bir başkasını dövdüğünü görür. Yanlarına gelir ve sebebini sorar.
Döven adam der ki:
Bunun bana borcu var, fakir olduğu için ödeyemiyor, ben de dövüyorum.
Bu fakirin borcunu ben vereyim, cebimdeki bütün parayı al!
Alacaklı, paraları alıp der ki:
Yetmez, ama idare eder.
Böylece dövdüğü fakiri bırakır. İplikçi, eve dönüp, hanımına olayı anlatır. Hanımı da der ki:
Hayırlısı olsun, bir Müslüman’ı kurtarmakla iyi yapmışsın, biz de bugün sabrederiz.
Ertesi gün iplikçi yine pazara çıkar, ama iplik satamaz. Akşam olur, çaresiz evine dönerken, elinde büyük bir balıkla giden birini görür. O kişi der ki:
Ben balıkçıyım, bugün balık satamadım. Hanım da benden yün iplik istemişti, sende var galiba balıkla iplikleri takas edelim mi?
İplikçi de kabul eder eve gelince hanımına der ki:
Bugün para kazanamadık, ama karnımızı doyuracak bir balık aldım. Pişir de yiyelim.
Kadın balığı temizlerken, içinden büyük büyük altınlar çıktığını görünce, çok sevinirler. Balığı pişirip yerler. Artık zengin olduk derken, balıkçı gelip der ki:
Hanım razı olmadı, ben alışverişten vazgeçtim. İpliklerini al, balığımı ver!
Tamam, ama biz balığı pişirip yedik, onu veremem. Balığın içinden altın çıktı, onları vereyim.
İplikçi, getirip altınları verir. Altınları balıkçı almaz ve der ki:
Ben Hızır’ım,(aleyhisselâm). Borcu yüzünden dövülen fakire yaptığın iyilikten dolayı, Allahü teâlâ seni imtihana tâbi tuttu. Hem fakirlik, hem zenginlik imtihanını kazandın. Altınlar senindir.
 

İyilik etmenin mükafatı

Bayram Ali KAVALCI

7.05.2014 18:51:58

22