İnsanımızın bana göre en büyük eksikliği güç karşısında gösterdiği zaaftır!
 
Maalesef söylemek istemezdim ama bu ülkenin insanı; gücü arkasında ve yanında hissettiği an söyleyemeyeceği ve yapamayacağı şey yoktur!
 
Bu durum sadece halk nezdinde söz konusu değil maalesef; yazar-çizerimizden tutunda,  ülkeyi idare eden devlet adamları ve fikir adamlarımız için de artık normal hale gelen bir davranış şekli olmuştur!
 
Sözlerimizi muşahaslaştıralım isterseniz...
Dün, “futbolda şike”, “Ergenekon davası”, “Balyoz Davası” karşısında, güç ne derse o yana doğru kapı aralayan geniş halk kitleleri, bugün “FETÖ” terör örgütü karşısında da aynı tutumu sergilemekten geri durmamışlardır!
Yıllarca toplumda muteber olarak değer gören insanlara yapılan o gün ki yargısız infazlar, bu kesimin kışkırtmaları sonucu halkın vicdanını bile yaralayamamış ne derseler o hayata geçmişti!
 
Dün ki davalarda ortaya atılan iddialar üzerine tutuklanan insanlara yapılan linç girişimleri günlük olağan hallerden olmaya başlamıştı ve yargısız infazlar neticesin de binlerce insan mağdur edilmişti!
Bugün de yaşadığımız süreçte devletin adaletinin hukuka dayanmaması noktasında ki endişeler, aslında tüm toplumun hemfikir olduğu bir gerçektir…
Hukuk sadece adalet dağıtması gereken en temel fonksiyon olması gerekirken, çifte standardın adı olmuştur ülkemizde maalesef.
 
Bugün ki durum dünden içerik olarak hiçbir fark arz etmemektedir kanaatimce!
Toplum, 15 Temmuz darbe gecesinden sonra tavır değiştirerek dünün tam karşısında bir tutum takınarak ve daha yargılamalar başlamamışken bile “oh olsun, beter olsunlar” naraları atarak gücün yanında mevzilenmiştir!
 
Konumuz değil ama güç dediğimiz şeyin ne menem bir şey olduğunu ifade etmek için şu iki örneği de vermek isterim.
Hatırlarsanız Arap baharı rüzgârları esiyordu bundan bir beş altı yıl öncesine kadar...
Ve o ülkenin liderleri bizim ülkemiz için muteberdi, kardeşti, iş birliği yapılacak ortaklardı. Bu ülkelerde ki “halk ayaklanmaları” her birini birer birer devirirken “kardeşlere” ilk sırt dönenler de yine biz olmuştuk! Gördüğümüz gibi güç merkezi darmadağın oldu mu hemen gardımızı alabiliyoruz! 
15 Temmuz gecesinden sonra ülkemizde ki gücü elinden giden “FETÖ” paralel devlet yapılanmasının aksine, ülkemizin bir bölgesinde siyaset yaptığını zanneden “PKK/HDP” terör yapısı, birlik ve beraberliğimizi her Allah’ın günü dinamitlese de, elinde “güç” olduğundan mı nedir,  büyük bir hoşgörü gösterilebildiğine şahit olmaktayız!
Halbu ki dün MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli; “Kandile Bayrak Dikin” dediğinde alay edenler bugün sınır ötesi harekete alkış tutabilmektedirler!
 
Neden acaba hiç düşündük mü?
Ellerinde silahla, dillerinde nefret olanları güçlü gören zihniyet bu olup bitenleri görmezden gelmekteydi o gün ve “Kürt sorunu” arkasına sığınarak seslerini çıkarmamaktaydılar!
Açılım yapanları alkışlayan, açılımın ne güzel bir şey olduğunu anlatmak için yollara çıkan bir sürü satılmışa gösterilen iyi niyeti de unutmadık tabii! Bakmayın bugün onlara lanet okuyanlara! Daha dün açılım üzerine methiyeler düzenleyenlerin bir kısmı hala utanmadan sıkılmadan tv ekranlarında boy gösterirken güvendikleri tek şey arkalarında hissettikleri güçtür!
 
Benim hayretle gördüğüm ve müşahede ettiğim gerçek şudur; insanımız bu değerlerin tahribi karşısında bu kadar suskun ve teslimiyetçi kalabiliyorsa bunun tek sebebi güç karşısında ki gösterdiği zaaftır!
 
Geldiğimiz noktada artık eminim ki, biz toplum olarak güce boyun eğmeye meyilliyiz!
Güç kimdeyse o haklıdır, diğerleri bu gücün karşısında peşinen kaybetmişlerdir!
 
Toplumu yönlendirmesi gereken fikir adamları, entelektüellerimiz ve sivil toplum örgütlerimiz de bu güce ram oluyor her dönem!
Ne gariptir ki; güce alkış tutanlar, bugün tam karşısında olan fikirlere boyun eğmekte bir mahsurda görmemektedir.
Ve hatta “kraldan çok kralcıda” kesilebilmektedirler!
 
Maalesef görülüyor ki, bu ülkenin insanı cemiyet menfaatine hareket ettiğini söylerken yalan söylemektedir!
Aslında güce boyun eğdiğini söz ve davranışlarıyla da teyit etmektedir!
Ve bir kesim de toplumu “bir sürü” ve “gücün esaretine”  girmesi konusunda başarılı manevralar yaparak iknada edebilmektedir, toplumda bu “güç zehirlenmesine” gönüllü rıza gösterebilmektedir!
Acı olan gerçekte budur aslında!
 
Sonuç olarak bugün ülkemiz de dünden daha hızlı bir şekil de “dalkavukluk yarışı” hız kesmeden sürmektedir! Cemiyetimizi içten içe kemiren “güce tapma” hastalığının değil tedavi edilebilmesi, bugünlerde kangren haline dönüşmüş bir vaziyettedir!
 
“Güç” konusu daha çok su kaldırır biliyorum, ama bazı gerçekler derin izaha girdimi de etkisini kaybedebiliyor!
 
Görüşmek üzere, Allah’a emanet olunuz…
 
 

Mustafa Aydín
7.09.2016 12:50:27
cumhurbaşkanımízda atizi itizine karıştı dedi bugün.

Ali Yılmaz
7.09.2016 13:45:47
böyle bir ülkede yaşamak insanın zoruna gidiyor doğrusu. güç her yere hakim olmuş zavallı memleketim.

Alper Yılmaz
7.09.2016 16:25:02
yanlış düşünmek, hatalı tespitler yapmak insan doğasında var olan şeyler, güce boyun eğenleri bu sınıflandırmadan ayrı tutmak lazım. i̇nsan bir başkasının kölesi olmamalı yoksa insanlığı mı kalır ortada. kaleminiz var olsun.

Meryem
8.09.2016 10:05:45
geldiğimiz noktada artık eminim ki, biz toplum olarak güce boyun eğmeye meyilliyiz! güç kimdeyse o haklıdır, diğerleri bu gücün karşısında peşinen kaybetmişlerdir! bu ifadelerinize tam katılmamakla birlikte haklılık payınız var sn akın. toplum bu hale gelmişse herkesin suçu aynı orandadır burada.

“GÜÇ ZEHİRLENMESİ!”

Abdurrahman Akın

7.09.2016 10:32:52

12