Bilhassa genç kardeşlerimize gelecek istikballeri için çok dikkatli olmaları gereken gerçek olarak yaşanmış ibretlik bir öykü aktarmak istiyorum. Sibel Bıkım isimli Bayan, ”Hepimiz, ölen annemin halasının yüzünü son bir defa görmek için mezarının başına gittiğimizde imam kabul etmedi. Sadece kefenin başındaki bağlar çözüldü. Tahtalar dizilmeye başlandı. Artık dünya ile irtibatı, kapanıyor ve ameliyle baş başa kalıyordu. Benim ise, her tahta kapayışta içimdeki dünya sevgisi biraz daha ölüyordu. Toprak atılmaya başlandığında anladım ki; bu dünya gerçekten koskocaman bir yalandan ibaret. Mezarın üzeri toprakla tümsek yapılınca, o kadın yaşamış mıydı, yaşamamış mıydı belli değildi.
Hepimiz işte onu terk ettik. İşte o zaman kendi hâlime ağlamaya başladım.
'Ben mademki, toprağın altında tek başıma bırakılacağım? Mademki, asıl lâzım olan yerde kimse benimle ilgilenmeyecek? O zaman dünyada iken ne diye onun bunun sözüne kanıp, sofu derler diye ibadetlerimi yapamıyorum?
Eve geldiğimizde anneme; 'Eşarp veya tülbent var mı yanında? diye sorunca çok şaşırdı. Ona; 'O yalnız yerde hesap vermekten korkuyorum...' dedim. Çok memnun oldu. İbadete başladım. Kocam da sevindi. Fakat kısa zamanda çevremdekiler bana; 'Gençsin, güzelsin, niye böyle şucular, bucular gibi oldun? Hayatını yaşa...' demeye başladılar. Onlara dedim ki:
'Burada akıl verebilirsiniz. Eğer mezarda da beni yalnız bırakmayacağınıza söz verirseniz, sizin sözünüzü dinleyebilirim...'
 

GENÇİM, GÜZELİM, YAKIŞIKLIYIM AMA

Bayram Ali KAVALCI

1.07.2015 14:25:10

3