Eyüp Sultan’ın ismi, Hâlid bin Zeyd’dir. Eshâb-ı kirâmın büyüklerindendir. Resûlullah Medine’ye hicret edince, bu zatın evinde 7 ay misafir oldu. Bütün gazalarda bulundu. Hicrî 50 yılında Süfyân bin Avf emrinde İstanbul’a gelen asker arasında 33 Sahabe vardı. Bunlardan Hazret-i Hâlid dizanteriden vefat etti. Fâtih Sultan Mehmet’in hocalarından Akşemseddîn hazretleri kabrini keşfetti. Üzerine bir türbe ile yanına bir câmi yapıldı. Osmanlı hükümdarları tahta çıkınca bu türbe önünde Cuma günü kılıç kuşanırlardı. Buna “Kılıç Alayı” denirdi. İstanbul Seferi:

Ebu Eyyub El Ensarı Hz.

“Konstantiniyye mutlaka feth olunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel bir kumandan, onu feth eden asker ne güzel bir asker bir askerdir.” hadisine mazhar olmak için fırsat kolluyordu. Hz.Ali (RA) dönemindeki savaşlara da katılmıştı. Haricîlere karşı yapılan Nehrivan Savaşına da Medayin’e kadar gelmişlerdi. Onun aklında hep İstanbul vardı. Hz.Muaviye’nin (RA) hilafeti döneminde onun oğlu Yezid kumandasında İstanbul’a düzenlenen sefere katılmak üzere hazırlandı. Bu sefere; İbn-i Ömer, İbn-i Abbas gibi sayıları bilinmeyen nice sahabi de katıldı. Sene 669 du. Ebu Eyyub El Ensarı Hz. nin yaşı 70 in üzerindeydi. Savaşın zorluklarına tahammül edemeyeceğini düşünen yakınları onu caydırmaya çalıştılar ama başarılı olamadılar, kesin kararlı olduğu için sefere katıldı. İstanbul önlerine gelmişler, Haliç yakınlarına karargâh kurmuşlardı. Ebu Eyyub El Ensarı Hz. kendisine tahsis edilen çadırda gün geçtikçe daha çok güçten düşüyordu. Rahatsızlığı iyice artınca Ordu komutanı olan Yezid İbni Muaviye yanına geldi. Bir diyeceği olup olmadığını sordu. O da şu cevabı verdi.

“Benim sizin dünyanızdan hiç bir arzum ve talebim yok. Yalnız sizden şunu istiyorum. Eğer burada vefat edersem, beni mümkün olduğu kadar düşman beldesinin içine doğru götürüp surlara yakın bir yerde defnedin. Zira Rasulullah (SAV) den -Konstantiniyye surlarının dibinde salih bir kimse defnedilecektir dediğini işittim. O salih kişi umarım ki ben olayım.” bu sözlerden sonra vefat etti.

Naşı vasiyeti üzerine ordunun gidebildiği en ileri noktaya defnedildi. Kabrin Bulunması: Fatih S.Mehmet İstanbul’u fethinin akabinde daha ordunun bir kısmı Ok meydanında iken Hocası Akşemseddin’den kabrin bulunması için ricada bulunmuştu. Akşemseddin Hz. o gece Okmeydanı’ndaki çadırında Allahu Teâla ya dua etmiş ve istihareye yatmıştı. Ertesi sabah Fatihl’e birlikte gittiler. Akşemseddin Hz. koltuğunun altındaki seccadesini yere sererek namaza durdu. Uzun süre huşu içinde namaz kıldı.O sırada Fatih’in yanında gelenlerde heyecan içinde bekliyorlardı. Namazını bitirince kabrin bulunduğu yeri Fatih’e gösterdi. Fatih’in emriyle birkaç kişi o yeri kazdılar. Bir taş bulundu. Üzerinde ” Haza kabri Eba Eyyub” (Burası Eba Eyyubun Kabridir.) yazıyordu. Taşı kaldırdıkları zaman hayretler içinde kaldılar. Eyyub (ra)’ın naşı hiç bozulmamıştı. Nur içinde yatıyordu. Türbe yapılana kadar yeniden kapatıldı. Akşemseddin Hz. kabrin baş ve ayakuçlarına iki fidan dikti. Türbe fetihten hemen sonra inşa edildi. Cami ise 1459’da yapıldı. Birçok tamir gördü ama ilk şeklini

korudu. Türbenin sedefli kapısını Sultan 2.Abdulhamid Han yaptırmıştır. Sandukanın üzerinde Sultan 2.Mahmud’un yaptırdığı atlas örtüde Kisve-i Şerif yazılıdır. Buradaki yazıların bir kısmını Sultan 2.Mahmud diğer kısmını da Hattat Mustafa Rakım Efendi yazmıştır. Türbenin önündeki seyir penceresini 1.Ahmet, sandukanın etrafını saran gümüş şebekeyi sultan 3.Selim yaptırmıştır. Tahta çıkan padişahların kılıç kuşanma törenleri sandukanın arka tarafında yapılırdı.


EYÜP SULTAN HAZRETLERİNİN VEFÂTI

Bayram Ali KAVALCI

4.05.2021 13:00:29

14