Osmanlıca Nedir Ne Değildir

Gündemin sıcak konuları arasına yer alan ''Osmanlıca'' hakkındaki tartışmalar devam ediyor.

EĞİTİM 9.12.2014 20:13:30 35 1
Osmanlıca Nedir Ne Değildir

Osmanlı Türkçesi veya Osmanlıca (Osmanlı Türkçesi: لسان عثمانى, Lisan-ı Osmani),Osmanlı Devleti döneminde (XIII-XX. yüzyıllar arası) kullanılan Arapça ve Farsçanın etkisi altında kalmış Türk diline verilen addır.[1] Alfabe olarak Arap alfabesi'nin Farsça ve Türkçe'ye uyarlanmış bir biçimi kullanılır.

OSMANLI TÜRKÇESİ TARİHÇESİ

Türkçe, tarih boyunca çok geniş bir alanda konuşma ve yazı dili olarak yaşamıştır. Bunun sonucu olarak da Kuzey Türkçesi (Kıpçakça), Doğu Türkçesi (Çağatayca) ve Batı Türkçesi (Oğuzca) gibi yazı dilleri ortaya çıkmıştır. Batı Türkçesi, Osmanlı Türkçesi ve Azeri Türkçesidiye iki kolda gelişmiştir. Osmanlı Türkçesi, 24 Oğuz boyunun konuştuğu Oğuz şivesine dayanmaktadır.

Osmanlıca da kendi arasında kronolojik esasa göre sınıflandırılmıştır:
Dönemlere göre sınıflandırma [değiştir]

1- Eski Osmanlıca (Eski Anadolu Türkçesi): 11.yy.’dan, 15.yy. sonuna kadar,

2- Klasik Osmanlıca: 16.yy.’dan, 19.yy.’ın ikinci yarısına kadar,

3- Yeni Osmanlıca: 19.yy.’ın ikinci yarısından 20.yy.’a kadar.

20.yy.başlarında gelişen Türkçülük hareketi dilde Türkçülük fikrini doğurmuş ve Modern Türkiye Türkçesi dönemi başlamıştır. 1928 yılında yapılan Harf Devrimi ile Latin alfabesinin kullanılmaya başlaması ile Osmanlıca’nın kullanımı son bulmuştur.

Osmanlı Devleti’nin yıkılışının ardından kullanımdan kalkmışsa da, Türk Tarihi’nin son 1000 yılına yakın bir dönemi bu yazı ile yazılmış olduğu için bu yazı araştırmacılar, edebiyatçılar ve tarihçiler tarafından birinci derecede önemli ve bilinmesi zorunlu bir dildir.

GÜNLÜK HAYATTA KONUŞULAN BİR DİL OLMUŞ MUDUR

Osmanlı yönetici sınıfının ve eğitimli seçkinlerin kullandığı bir yazışma ve edebiyat dili olan Osmanlıca, günlük hayatta konuşulan bir dil olmamıştır. En belirgin özelliği, Türkçe cümle altyapısı üzerinde, İslam dünyasının klasik kültür dilleri olan Arapça ve Farsça'yı serbestçe kullanma imkanı tanımasıdır.

Osmanlı yazı dili 15. yüzyıl ortalarında biçimlenmeye başladı ve 16. yüzyıl başlarında klasik biçimine kavuştu. 19. yüzyıl ortalarından itibaren gazeteciliğin ve Batı etkisindeki edebiyatın gelişmesiyle hızlı bir evrime uğrayan Osmanlıca, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasından kısa bir süre sonra gerçekleştirilen Harf Devrimi (1928) ve Dil Devrimi (1932-) sonucunda yazı dili ve gramer olarak kullanımdan kalktı ancak, konuşma ve yayın alanındaki kullanımı Türk Dil Kurumu'nun yabancı kelimeleri türkçeleştirme uğraşları ve Batılılaşmanın ivme kazanması ile kullanıma giren yeni kelimeler sayesinde değişime uğrayarak devam etti ve bugün kullanmakta olduğumuz modern Türkçe'ye dönüştü.

İSLAMİYETİN KABULÜYLE BAŞLAR

Türkçe yazı diline Arapça ve Farsça sözcüklerin girişi İslamiyetin kabulüyle başlar. Türkiye Türkçesi'nde 13. yüzyıla ait en eski metinlerde toplam kelime hazinesinin üçte biri ila yarısı Arapça ve Farsça alıntılardan oluşur. Ancak 15. yüzyıl ortalarına dek kullanılan yazı Türkçesi, günümüz konuşma dilinden yapıca çok uzak değildir. Dönemin şiir ve düzyazı örneklerinden birçoğu, konuşma Türkçesine yakın yapıdadır.

EĞİTİM DİLİ SADECE ARAPÇA İDİ

Osmanlı İmparatorluğu'nda orta ve yüksek eğitim sistemi Fatih Sultan Mehmet döneminde (1451-1481) yapılanıp Yavuz Sultan Selim (1512-1520) döneminde olgunlaştı. Eğitim dili sadece Arapça idi. Dolayısıyla bu dili bilmek ve rahatça kullanabildiğini göstermek, eğitimli olmanın gereği sayılırdı. Seçkin bir azınlık, klasik edebiyat dili Farsça'yı da öğreniyordu. Klasik Arap ve Fars literatürünün kaynaklarını tanımak, bu iki dilin gramer ve söz varlığının nüanslarına hakim olmak, kültürlü bir Osmanlı'yı basit halktan ayırdeden özelliklerdi.

Klasik Osmanlı kültürünün önceliklerine ilginç bir örnek, dönemin en popüler Farsça sözlüğü olan Burhan-ı Katı Lugatidir. Farsça temel kelimeleri kısaca geçen bu sözlük, Farsça kelimelerinin en az bilinen anlamlarını, gün yüzü görmemiş nüanslarını, az duyulmuş şiirlerdeki özel kullanımlarını açıklamakla övünmekteydi.[2]
Adlandırma Konusu

OSMANLICA AYRI BİR DİL OLARAK ALGILANMAMIŞ

Klasik devirde 'Osmanlıca' ayrı bir dil olarak algılanmamış, üç dilden (elsine-i selase) oluşan bir karışım olarak görülmüştü. 'Türkçe' ise, evde, sokakta ve köyde konuşulan basit dile verilen addı.[3]

Ancak 19. yüzyılda standart bir yazı dili ihtiyacının belirmesiyle birlikte 'Osmanlı dili' tartışmaları yoğunlaştı. Bu dilin belkemiğini oluşturan Türkçe'nin güçlendirilmesi ve yazı dilinin Türkçe konuşma diline yaklaştırılmasına ilişkin talepler Şinasi, Suavi, Ahmet Vefik Paşa gibi yazarlarca dile getirildi. 19. yüzyıl sonlarında doğan Türkçülük akımı, Osmanlı yazı dilinin esasen Türkçe olduğu ve 'Türkçe' diye adlandırılması gerektiğini vurguladı.[3]

Cumhuriyet döneminde ise 'Osmanlıca' deyimi genellikle olumsuz bir anlam kazandı. Dil Devrimi'ni izleyen kültürel ortamda, 'Osmanlıca', 'Türkçe'den ayrı ve yoz bir dil olarak görüldü. Türk Dil Kurumu'nda 1983'e dek bu görüş egemendi. Buna karşılık Osmanlı kültürüne yakınlık duyan muhafazakar kesim, Osmanlı yazı dilinin de Türkçe'nin bir lehçesi olduğunu vurgulamak amacıyla 'Osmanlı Türkçesi' deyimini tercih etti (örneğin Faruk Timurtaş, Mustafa Özkan).[3]

Öte yandan, Osmanlı yazı diline 'Osmanlı Türkçesi' adı verildiği zaman, bundan çok farklı bir dil olan Osmanlı dönemi konuşma Türkçesine ne ad verileceği konusu, çözülmemiş bir problem olarak kalmaktadır.[3]
 Kaynak : Risale Ajans 

Anahtar Kelimeler:
ferhat kizilirmak
11.12.2014 14:33:21
abdullah bey uzun zamandir yazilarinizi takip ediyorum.ve cok guzel konulara deginiyorsunuz .sizinle umarim bir gun tanismak nasip olur. allaha emanet olun

1

ÇAYMER sezonu açtı, kendi yaş çay fiyatını açıkladı

2

Macaristan’dan getirdiler, Rize’de denenmeye başlandı

3

Projenin ilk ayağı Rize Pazar’da başladı.

4

İSTANBUL’DA DÜZENLENEN YÖRESEL ÜRÜNLER FUARI SONA ERDİ.

5

BATUM’DA SINIR TEMSİLCİLERİ TOPLANTISI YAPILDI