Ciha Kalesi’nin Mimari Yapısı

Ciha Kalesi, mimari olarak kenarları uzunlamasına düz ve köşe bölümleri yuvarlak olmak üzere kare bir görüntüye sahiptir. Kuzey-güney ekseni 24,5 metre ve doğu-batı ekseni 26 metre olmak üzere toplam 637 m2’lik bir alana sahiptir.

Kalenin doğu yamacında bulunan ve muhtemelen üst kısmı tonoz yapıda olan giriş kapısı, günümüze ancak gelişigüzel bir açıklık şeklinde ulaşabilmiştir. Giriş kapısının her iki yanında dört metre çaplı kuleler bulunmaktadır. Bu kulelerdeki taş işçiliği kalenin diğer bölümlerine nazaran daha muntazamdır ve kulenin dairesel yapısı kalenin nadir estetik bölümlerinden bir tanesidir. Kaldı ki sadece bu iki kulede yerden ortalama iki metre yükseklikte üç sıra halinde yatay olarak dizilmiş tuğla bölüm bulunmaktadır. Bu tuğla şeridi iki kuleden giriş kapısına kadar kesilmeden devam etmekte ve bu durum kulelerin sonradan ilave edildiği fikrini vermektedir. Giriş kapısının sağ ve sol yamacında bu üç katlı tuğla şeridinin hemen üstlerinde muntazam açılmış 10 cm çaplı dört adet gözetleme deliği bulunmaktadır.

Kale duvarları hemen hemen her bölümde kısmen yıkık olduğundan, kalenin duvar yüksekliği hakkında fikir yürütülememektedir. Ancak duvarlarda belli bir yüksekliğe kadar taşlar kendi ağırlıkları esas alınarak dizilmişken, sağ kalabilen yüksek kısımlarda bir çeşit harç kullanılarak taşların birbirlerine yapıştırıldığı görülmektedir. Kalenin duvar kalınlığı da her bölümde farklı seyretmekte ve genel olarak ortalama 0,5 m ile 2 m arasında değişen bir kalınlığa sahip bulunmaktadır. Duvarların en ince bölümünde dört sıra taş dizilişi gözlemlenmişken, en kalın yerlerinde bu rakam on taşa kadar çıkmaktadır.

Kalenin güney yamacında kare boyutlu bir çıkıntı bulunmaktadır. Bu kısım ilk bakışta bir burç gibi algılanmakta ancak ebadının büyüklüğü daha farklı bir kullanım amacını düşündürmektedir. Bu kare çıkıntının dış uç kısmı tamamen yıkılmış olup günümüze boş bir açıklık olarak eriştiğinden, ne amaçla yapılmış olduğu anlaşılamamıştır. Bu çıkıntının yan kenar duvarları, kalenin ana surlarına nazaran keskin bir düzlük barındırmakta ve tıpkı kulelerdeki gibi üç sıra tuğla şeridine sahip bulunmaktadır.

Kalenin iç kısmında, kuzeybatı yönüne daha yakın bir konumda olmak üzere bir iç yapı daha bulunmaktadır. Kalenin kullanım alanı olarak muhtemelen en mühim kısmı olan bu iç yapının, batı bölümü düz bir yapıda iken, tam karşısındaki doğu bölümü farkedilir derecede oval özelliklidir. İç yapının bu oval kısmına ait duvar, kalenin sağ kalabilen en yüksek bölümüdür ve doruk kısmında taşların yatay işlenmesi nedeniyle karşımıza değişik bir stil çıkmaktadır. İç yapının düz olan batı duvarının iç bölümünde ateş yakmak için tasarlanmış arkaik bir şömine bulunmaktadır.

Kalenin iç kısmı genel olarak yıkılan duvarların taşları ile dolmuş olduğundan teknik bir analiz yapmak mümkün olmamıştır. Kalenin genel olarak duvarlarının temel kısımları ayakta kalabildiğinden herhangi bir sur, burç ve mazgallara rastlanılmamıştır. Ancak duvarların sağ bölümlerinde her ciheti gözetleyebilecek şekilde muhtelif ebatlarda delikler açılmış bulunmaktadır.

 Osmanlı Döneminde Ciha Kalesi

 Osmanlı Devleti bir bölgeyi fethettiği zaman, bu bölgede bulunan kaleleri öncelikli olarak teslim almakta ve bu kalelere dizdar, kethüda, serbölük ve merdan gibi muvazzaf askerler yerleştirerek değerlendirmekteydi. Çamlıhemşin bölgesindeki Kale-i Zir (Zilkale) ve Kale-i Bâlâ adlı kaleler bu şekilde değerlendirilmiş ve kayıtları Tapu Tahrir Defterleri’ne yazılmıştır. Bu askerlere yöreden çeşitli köylerden tımarlar verilmekteydi. Ancak Ciha Kalesi ile ilgili bu tip bir kayda rastlanmamıştır. Bu durumdan kalenin Osmanlı döneminde kullanılmadığı, muhtemelen o dönemlerde bile yıkık olduğu ve Osmanlı’nın kaleyi onarmaya dahi gerek görmediği anlaşılmaktadır. Kaldı ki kalenin mimari yapısında sonradan ilave ya da onarma yapıldığını işaret edecek herhangi bir bulguya tesadüf edilmemiştir.

Yine de yöre insanı, kalede bir yüzbaşı ve altmış kadar asker bulunduğunu, kalede şarap ve arpa saklandığını ifade etmektedir.[2] Ancak bu miktarda bir askerin böylesine küçük bir yapıda görev yapması mümkün gözükmemektedir. Zaten Osmanlı döneminde aktif olarak kullanıldığı arşiv kaynakları ile sabit olan Çamlıhemşin’deki kalelerde bile bu kadar asker bulunmamaktaydı. Bu durum konu ile ilgili rivayetlerin gerçek dışı olduğunu, kalenin Osmanlı döneminde hiçbir şekilde kullanılmadığını işaret etmektedir.

 Ciha Kalesi İle İlgili Rivayetler

 Kalenin güney yamacında kuş bakışı mesafe ile yaklaşık 2 km mesafede Başköy, Yaltkaya (Ğomno), Şentepe ve Ortayol (Meleskur) köylerinin ortak dağı olan 500 m yüksekliğindeki Tovor dağı bulunmaktadır. Bu dağ, Ciha Kalesi’nin kurulu olduğu tepeye nazaran çok daha yüksek olup, ıssız orman dokusu içerisinde tarihi bir manastıra ev sahipliği yaptığı yöre insanı tarafından dillendirilmektedir. Bu anlatımlar Ciha Kalesi’nin, sahilden gelecek saldırılara karşı bahsi edilen gizli manastırı korumak ve gözetlemek maksadı ile yapıldığı görüşüne kadar varmaktadır. Bahsi geçen bölge üzerine, sıkı orman dokusu sebebiyle ciddi araştırmalar yapılamamış, ayrıca böyle bir manastır kalıntısına da ulaşılamamıştır.

Yöredeki hikaye ve anlatımlarda; Ciha Kalesi’nin, Pazar’daki Kız Kulesi ve Çamlıhemşin’deki Zilkale arasında haberleşmeyi sağlamak maksadı ile yapıldığı ve Ciha Kalesi’nin her iki kale ile en azından duman yöntemi ya da ateş ışığı ile haberleşebildiği söylenmektedir. Gerçekte ise Ciha Kalesi, bahsi edilen her iki kaleyi de çıplak gözle görebilecek bir konumda değildir. Özellikle Zilkale ile dumanla dahi haberleşilmesi mümkün gözükmemektedir. Ciha Kalesi’nin güneybatı istikametinde bulunan Levent (Çoço) köyü dahilindeki Ceğalver dağında konumlandırılmış kale yada kilise olduğu henüz ayırt edilememiş bir yapı daha söz konusudur ki, Zilkale’den önce bu yapı ile haberleşme sağlandığı iddia edilmektedir.  Ancak bu yapının bulunduğu bölgeden de Zilkale dolayları ile haberleşebilmek mümkün değildir. Dolayısı ile bu tip anlatımların rivayet ve efsanelerden ibaret olduğu görüşü ağır basmaktadır.

Birçok kale için söylenen “gizli yeraltı geçidi” mevzusu, Ciha Kalesi için de geçerlidir. Kaleden gizli ve dönemeçli bir tünelle Hemşin Deresi dolaylarına inildiği ve yakın bir zamana kadar tünelin çıkış ucunda yaklaşık 3 m yüksekliğindeki taş duvar enkazlarının bulunduğu yöre insanı tarafından belirtilmiştir.Ancak günümüzde böyle bir gizli geçidi işaret eden herhangi bir bulguya rastlanmamıştır.Sonuç

 Sonuç; olarak Ciha Kalesi elimizdeki bütün bu bilgilere rağmen gizemini korumakta ve kendisi ile ilgili yapılacak bilimsel çalışmaları beklemektedir. Yakın bir zamana kadar sıkı bir orman dokusu yüzünden görünememekte ve düzgün bir yolu olmadığı için kaleye ulaşılamamaktaydı. Duyarlı yöre insanlarının girişimleri ile bazı olumlu adımlar atılmış ve kale temizlenip gün yüzüne çıkarılmış, üstelik kaleye yol yapılarak ulaşım sorunu ortadan kaldırılmıştır. Son dönemde devletin ilgili kurumları öncülüğünde kalenin restore edileceği ve etrafının modern turizmin ihtiyaçlarına göre tanzim edileceği yönündeki bilgiler Ciha Kalesi’nin geleceğe taşınması adına sevindirici gelişmelerdir.

  Bu bilgilerin verildiği kaynakta yüzbaşının “kalebent” rütbesinde olduğu belirtilmiştir. Bilindiği üzere “kalebent” ismi, kalelerdeki tutsak ve hükümlüler için kullanılan bir terim olup askeri bir unvan değildir. Bu çelişki, sunulan bilgiyi güvenilir olmaktan mahrum bırakmaktadır. Aynı kaynak şahıs, sahilden gelen korsan saldırılarında, yöre halkının güvenlik için Ciha Kalesi’ne sığındığını iddia etmektedir. İhsan Topaloğlu, A.g.e., Trabzon 2008, s.72-76

 Murat Ümit Hiçyılmaz, Rize-Pazar Başköy Tarihi, Rize 2011, s.6

 İhsan Topaloğlu, A.g.e., Trabzon 2008, s.72 

Ciha kalesi -3-

Murat Ümit HİÇYILMAZ

8.10.2013 11:11:41

12