“Ey iman edenler! Eğer siz, Allah'ın davasına yardım ederseniz, Allah da size yardım eder, ayaklarınızı İslâm'ın hakkını koruma yolunda sağlam tutar. Eğer Allah size yardım ederse, sizi hiçbir güç yenemez. Eğer sizi yardımsız bırakırsa, ondan sonra size kim yardım edebilir? Şu halde müminler, yalnızca Allah’a güvensinler.”(1)
 
Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın,
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.
 
Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda,
Gördüğün bu tümsek, Anadolu’nda,
İstiklâl uğrunda, namus yolunda,
Can veren Mehmed’in yattığı yerdir.      (Necmettin Halil Onan)
 
Çanakkale’de bir destan yazılmıştır. İmanın küfrü altetme, imkânsızlığın teknolojiyi yenme destanı. Birlik ve beraberliğin, sarsılmamanın ve Allah’a güvenmenin karşısında hiçbir gücün duramayacağının destanıdır bu. Bir metrekareye 6 bin mermi düşmüştür. Bir merminin havada çarpışma oranı 600 milyonda bir olmasına rağmen Çanakkale şehitliğinde çok sayıda havada çarpışan mermi bulunmaktadır.
 
1915 yılı itibariyle İtilaf devletleri (İngiltere, Rusya, Fransa) nüfusları 1 milyardan fazladır. Bu devletlerin savaş için silâhaltına aldıkları asker sayısı 65,5 milyondur. Birinci Dünya Savaşı sonrasında her iki taraftan verilen kayıplar 38,5 milyondur. Bunların 9.32 milyonu ölmüştür. Sivil halktan başta açlık ve salgın hastalıklar olmak üzere çeşitli nedenlerle ölenlerin sayısı 10 milyonun üzerindedir.(2)
 
Çanakkale Savaşında verilen şehitler sebebiyle o yıl İstanbul ve Anadolu’da birçok lise mezun verememiştir. Büyüklerin ifadesiyle “Çanakkale’de (Darul fünün) bir üniversite gömdük.” Trabzon Lisesi cepheye 1.365 km. uzakta olmasına rağmen 3 yıl öğrenci mezun edememiştir.
 
Çanakkale Savaşları’na iki ordu, iki ordu komutanı, 10 kolordu (gruplarla birlikte) 18 kolordu komutanı, 22 tümen,  39 tümen komutanı 52 alay, 104 alay komutanı, yani alay ve daha üst düzeyde 163 komutan, binlerce subay, yüz binlerce ecdat katılmış. Zaferde her birinin çok büyük emeği var, canı var, kanı var… (Gerçektarih.com.)
 
SAVAŞIN NEDENİ?
 
Savaşın görünen nedeninin dışında perde arkasındaki neden: İslâm’ın bayraktarlığını yapan ve “Hasta adam” dedikleri Osmanlı’yı yok edip yerine Bizans’ı yeniden kurmak. İslâm topraklarını küfrün karanlığına gömmek. Bir tarafta Allah’ın dininin bayraktarlığını yapan Bedr’in aslanları, diğer tarafta da Ebu Cehil torunları bulunmaktaydı. “Şüphesiz, karşı karşıya gelen iki toplulukta sizin için bir ibret vardır: Bir topluluk Allah yolunda çarpışıyordu. Öteki ise kâfirdi.”(3)
 
Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya Rabbi,
Senin uğrunda ölen ordu budur ya Rabbi,
Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed namın,
Gaalib et çünkü bu son ordusudur İslâm’ın.   (Yahya Kemal)
Çanakkale’ye 410.000 İngiliz, 79.000 Fransız olmak üzere yarım milyona yakın asker göndermiş, sadece İngiliz kuvvetlerinin toplam kaybı 213.980 kişiyi bulmuştur. Çanakkale muharebelerine katılan Türk kuvvetleri (yaklaşık 700.000 kişi) genellikle kısım kısım kullanıldığından zayiatın belirlenmesi güçleşmiş ve çeşitli rakamlar ortaya atılmıştır. Bu rakamlar 190.000 ile 350.000 arasında değişmektedir. Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı’nın resmî kayıtlara dayanarak tespit ettiği şehid sayısı ise 213.882’dir.(4)
İman en büyük cevherdir. Ecdadımız imanları sayesinde Çanakkale destanını yazmıştır. İnançsız bir topluluğun ayakta kalabilmesi mümkün değildir. Eğer dava Allah davası olmasa sayıca çokluk sonuca götüremez.“Andolsun, Allah birçok yerde ve Huneyn savaşı gününde size yardım etmiştir. Hani, çokluğunuz size kendinizi beğendirmiş, fakat (bu çokluk) size hiçbir yarar sağlamamış, yeryüzü bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti. Nihayet (bozularak) gerisin geriye dönüp kaçmıştınız.”(5)
 
“Batı fabrikalarında, çelik zırhlar ile kaplanan muazzam Yunan ve İtilaf devletleri orduları artık, savaş meydanında ölülerden, subayları tarafından terk edilmiş zavallı sürülerden, işledikleri insanlık dışı cinayetlerinden korkmuş ağaç diplerinde tir tir titreyen, dermansız yaralılardan ibaret kaldı.”(6)
 
Çanakkale’de mukaddes değerler uğruna verilen mücadeleyi Allah (cc) desteklemiştir. İslâm tarihinde Müslümanların Hak dava uğruna yaptıkları her mücadeleyi Allah (cc) desteklemiştir.
 
ALLAH’IN YARDIMI NASIL GELİR?
 
1-Manevi Destek:
 
“Hani Rabbin meleklere, “Ben sizinle beraberim. Haydi, imanda sebat edenlere direnç ve moral verin. Ben inkâr edenlerin yüreklerine korku salacağım! Haydi, vurun boyunlarının üstüne! Kopartın onların (silah tutan) tüm parmaklarını.”(7)
 
“Sonra Allah, Resulü ile müminler üzerine kendi katından güven duygusu ve huzur indirdi. Bir de sizin göremediğiniz ordular indirdi ve inkâr edenlere azap verdi. İşte bu, inkârcıların cezasıdır.”(8)
 
2-Maddi destek:
 
“Hani siz, Rabbinizden yardım ve destek diliyordunuz; O, sizin dileğinize şöyle cevap vermişti: 'Hiç kuşkunuz olmasın, ben size, meleklerden birbiri ardınca bin tanesiyle yardım ulaştıracağım.”(9)
 
“O zaman sen müminlere: “İndirilen üç bin melekle Rabbinizin sizi takviye etmesi, size yetmez mi?” diyordun.”(10)
 
“Evet, sabrettiğiniz ve Allah’a karşı gelmekten sakındığınız takdirde; onlar ansızın üzerinize gelseler bile Rabbiniz nişanlı beş bin melekle size yardım eder.”(11)
 
“Onları öldüren siz değildiniz, fakat Allah öldürdü onları. Attığın zaman da atan sen değildin, Allah’tı atan!”(12)
 
DİN ADAMLARININ KATKILARI
 
Kilikya Garp Umum Kumandanı Sinan Tekelioğlu “Maddi imkânları yok olduğu yerde insanların yapılmaz zannedilene el atabilmesi, ancak ruh ve iman kuvveti ile mümkün oluyor. Bunu da, halka yaratabilen yegâne memba din uleması idi. Bu tabirin içine Müftüden en ücra köydeki İmama kadar hepsi dâhildi.
 
Bilhassa köylerde yorgun, harbden bıkmış, muayyen yaş haddi içinde erkek nüfusunu kaybetmiş halkı, yeni bir mücadelenin imkânına ve zaruriliğine inandıracak tek kudret din adamları idi.
 
Onlar sadece, telkin ve irşat ile kalmadılar, ellerine silah da aldılar, yaşlarına ve itiyadlarına rağmen en tehlikeli mevzilerde, harbi sanat edinmiş meslekten askerlerde hayranlık uyandıracak cesaret ve azimle dövüştüler.” (13)
 
İMAN’IN ZAFERİ
 
“Karşılıklı siperler arası mesafe 8 metre. Yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekiler, hiçbiri kurtulamayarak kâmilen şehit düşüyor. İkinci siperdekiler onların yerine geçiyor. Fakat ne kadar gıpta edilecek bir itidal ve tevekkül ki, öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiç biri tereddüt bile göstermiyor, sarsılmak yok…
 
Okuma bilenler ellerinde Kur’an’ı Kerim cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler kelime-i şahadet getirerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren hayrete değer tek bir örnektir. İşte Çanakkale muharebesini kazandıran, bu yüksek ruhtur.”(14)
 
Aldık abdestimizi birer matara suyla,
Bekleriz şahadeti ibadet sükûtuyla,
Hücum borusu çaldı, her birimiz bir yerden,
Tekbir uğultusuyla fırladık siperlerden.
 
İman dolu göğüsler, bir volkanik dağ gibi,
Yürüdük manga manga, bölük bölük, çığ gibi,
Elazığlı, Konyalı, Sivaslı, Ankaralı,
Burdur, Çankırı, Rize, Tekirdağ Malkaralı.
 
Savaş değil de sanki toydayız, düğündeyiz,
Kulun Hakka vardığı bir mukaddes gündeyiz,
Toprağı santim santim, mühürledi kanımız,
Ey vatan! Senin için feda olsun canımız.          (Fazıl Bayraktar)
 
SAVAŞTAN TABLOLAR
 
General Şükrü Naili anlatıyor
 
Çanakkale’de… İleriye hatta Keçideresinin karşısına, düşman makineli tüfeklerini kurmuş, durmaksızın bu dereyi ateş altına alıyor ve her gün bizden on-on beş kişiyi şehit ediyordu.
 
Bir gün teftişe gittiğim sırada, tabii o dereden geçmek icabetti. Dere başına gelince Alay kumandanı bana:
 
“Burası adeta sırat köprüsüdür. Evvela ben geçeyim sonra siz…” dedi ve kırk adım kadarlık mesafeyi koşarak geçti. Ben de öyle koşarak geçtim. Düşman ateş ediyor, makineli tüfekleri işleyip duruyordu.
 
Bir de arkama dönüp baktım ki, bir Mehmetçik… Elindeki bakraçlarla ateşe hiç aldırış etmeden ağır ağır geliyor.
 
“Koş vurulacaksın… Koş!” Diye bağırdım.
 
Sanki sesimi işitmemiş gibi, hiç istifini bozmadı. Nihayet yanıma yaklaşınca niçin koşmadığını sordum. Ne cevap verse beğenirsiniz? Bakınız ne dedi:
 
“Koşsam bakraçlardaki bakla çorbası dökülür, arkadaşlarım aç kalırlar…Düşmandan korkulmaz kumandanım…!
 
Fransız General Gruno anlatıyor
 
“Fransızlar! Türkler gibi mert bir milletle savaştıkları için çocuklarınızla daima iftihar edebilirsiniz. Savaşın bittiği bir anda, yaralı ve ölülerin arasında dolaşıyorduk. Az önce Türk ve Fransız askerleri süngü süngüye gelip ağır kayıplar vermişlerdi. Bu sırada gördüğüm bir hadiseyi ömrüm boyunca unutmayacağım.
 
Yerde bir Fransız askeri yatıyor, bir Türk askeri kendi gömleğini yırtmış, onun yaralarını sarıyor, kanlarını temizliyordu. Tercüman vasıtasıyla bir konuşma yaptık. Niçin az önce öldürmek istediğin askere şimdi yardım ediyorsun? Mecalsiz haldeki Türk askeri şu cevabı verdi:
 
“Bu Fransız yaralanınca yanıma düştü. Cebinden yaşlı bir kadın resmi çıkardı. Bir şeyler söyledi. Anlamadım. Ama herhalde annesi olacaktı. Benim ise kimsem yok. İstedim ki o kurtulsun anasının yanına dönsün.”
 
Bu asil duygu karşısında ağlamaya başladım. Bu sırada, emir subayım Türk askerinin yakasını açtı. O anda gördüğüm manzaradan yanaklarımdan sızan yaşların donduğunu hissettim. Çünkü Türk askerinin göğsünde, bizim askerinkinden çok daha ağır bir süngü yarası vardı ve bu yaraya bir tutam ot tıkamıştı. Çok geçmeden her ikisi de öldü.”
 
Yeni Mühendis çıkan bir asker nişanlısına
 
“Buralara gelmeden önce, dünyada senin sevginin üstüne hiçbir sevginin olamayacağını düşünürdüm… Ne olur bana darılma… Kucağımda gülümseyerek, şahadet getirerek ruhunu teslim eden arkadaşlarım benim halet-i ruhiyemi (inancımı) öyle bir hale getirdi ki, artık benim için üzerime çamur olarak bulaşan vatan topraklarının sevdası üzerine, dünyada hiçbir sevda olamaz…
 
Ne olur beni boşuna bekleme, senin mutlu olmanı ve beni unutmanı istiyorum… Artık tek arzum, arkadaşlarım gibi vatanım uğruna şehit olmaktır”(15)
 
“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rableri katında Allah’ın, lütfünden kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar.”(16)
 
BEDEL ÖDEMEDEN KAZANAMAZSINIZ!
 
Bir konuşma esnasında Mısır Devlet Başkanı Atatürk’ü takdir ettiğini söyler ve:
 
“Ekselans! Benim milletimin de sizin milletiniz gibi Hürriyete ve İstiklâle ihtiyacı var, bunu nasıl gerçekleştirebiliriz? Sizin Çanakkale’de kazandığınız zafer gibi bir zafere ihtiyacımız var bize yardım eder misiniz?
 
Atatürk:
 
“Vatanı için şehit olacak bir buçuk milyon Mısırlı genciniz varsa bu işi yapabiliriz, bunun haricinde olmaz” demiş.
 
Mısır Devlet Başkanı:
 
“Maalesef bizim öyle ölecek bir buçuk milyon Mısırlı gencimiz yok” deyince Atatürk:
 
“O zaman sizin de Hürriyet ve İstiklâle hakkınız olamaz” cevabı vermiştir.(17)
 
SONUÇ:
 
Çanakkale zaferi imanlı Türk askerleri ve savaş bilgisi mükemmel olan imanlı Türk Komutanları sayesinde kazanılmıştır. Bu destanın 99. Yıl dönümü münasebetiyle bizlere bu vatanı emanet eden kahraman ecdadımızı, tüm şehit ve gazilerimizi rahmet ve minnetle yadediyoruz.
Çanakkale Müdafaası yapılmış ve kazanılmıştır. Lakin vazife yalnız askerler ve kumandanlar için bitmiştir. Bizim için bitmemiştir. Başlamamıştır bile! Herkes bilsin ki Bahrisefit (Akdeniz) Mezarına kanlarını akıtanlar ölmek için ölmediler. Hep bu tarih, hep bu namus ve fazilet tarihi için öldüler. Onların kan borcunu ödemek lazımdır…
Şairler destanlarını yapsınlar, ressamlar levhalarını çizsinler, heykeltıraşlar timsallerini yapsınlar, sağ kalanlar da rahmet okusunlar.'(18)
Kaynakça
1-Muhammed suresi: 47/7; Ali İmran 3/160.
2-Diyanet Aylık Dergi, Mayıs 2000 syf. 33.
3-Ali İmran 3/13.
4-Zekeriya Kurşun, TDV İslâm Ansiklopedisi c. 8/205.
5-Tevbe suresi 9/25.
6-M. Kemal Atatürk.
7-Enfal suresi 8/12.
8-Tevbe suresi 9/26.
9-Enfal suresi 8/9.
10-Ali İmran suresi 3/124.
11-Ali İmran suresi 3/125.
12-Enfal suresi 8/17.
13-Cemal Kutay, Kurtuluşun ve Cumhuriyetin manevi mimarları, s. 117.
14-M.Kemal Atatürk, Nutuk, Diyanet Mart 2000 hutbesi.
15-Yunus Akkaya Din İşl.Yük. Kur. Uzmanı, Diyanet Mart 2000/50.
16-Ali İmran 3/169, 170.
17-Diyanet aylık dergi Mart 2005/51.
18-Mustafa Turan, Destanlaşan Çanakkale, s. 9-11. 

osman aslan
17.03.2014 21:19:46
hocam sizi kutlarım.tarihi günleri cumaları unutmuyorsunuz

Uzm. Opt. Önder
18.03.2014 03:35:22
Sayın hocam ilmi bilgiye bilgiyi islam tarihimize pekiştirmek bu olsa gerek. Bü önemli konuda bir asrın şerefi haysiyeti onuru yatmaktadır ve aziz şeyitlerimizi rahmetle dua ile anıyoruz.. emeğinize yüreğinize sağlık çok değerli yusuf hocam ! İnanç karşıdında hakkın yolunda kaybeden olmamıştır. Saygılar

Musa Şahin Korkmaz
17.03.2014 18:29:32
vasıflı insanlarımızın hemen hepsini çanakkalede kaybettik.bizi yeniden dirriltecek ruh da çanakkale ruhu olacaktir i̇nşallah.

eren
18.03.2014 07:56:57
hocam birikimlerinizi bir kitap haline getirme şansınız olabilir mi abdullah bey bu işleri bilir belki sponsorda olur ha

kamil
18.03.2014 07:57:52
çanakkale için çok detaylı hazırlanmı yazı.o resmi geçitlerde söylenenlerden daha farklı eline sağlık

Yusuf KAMBUR
18.03.2014 12:33:51
bir roman, şiir ve dini konularda bir kaç kitabım hazır. malum kitap basmak bol para gerektiren şeydir. zamanla bu sorunlar çözülecek. ilginiz için teşekkürler

Yalnız Adam
19.03.2014 21:36:25
"türk askerinin göğsünde, bizim askerinkinden çok daha ağır bir süngü yarası vardı ve bu yaraya bir tutam ot tıkamıştı. çok geçmeden her ikisi de öldü.” selam olsun tüm şehitlerimize

Op.uz Önder
20.03.2014 17:49:30
hocam ben size sponsorluk yapmaya adayım

Osman
23.03.2014 14:42:13
allah şefaatlerine nail eylesin. teşekkürler hocam

Çanakkale'yi anlamak

Yusuf KAMBUR

17.03.2014 16:48:27

40