Orta Asya bozkırlarından yola çıkarak Anadolu’ya gelen ve bu coğrafyayı vatan eden Türkler; Anadolu Coğrafyasına mührünü her alanda vurarak bu güne kadar ki bilinen Anadolu Türk Tarihinin bin yıllık hikâyesini gerçekleştirmiştir…
 
Eğitim sistemimizden kaynaklanan eksiklikler nedeniyle bu ülkenin gençleri ”tarih şuurundan” uzak yetişmektedir…
Bugün, değil kendi “milli tarihimizi” dünya tarihini de bilmemiz gerektiği noktasın da hemfikir olduğumuzu düşünmekteyim…
Türk Gençliği tarihinden bihaber yetiştiği(yetiştirildiği) için, geçmişini bilmemekten kaynaklanan boş vermişliğe mahkûm etmiştir geleceğini!
 
Tarihin bir kesitinden, insana hüzün veren gerçekten yola çıkarak aslında neyi anlatmak istediğime de kapı aralamak istiyorum…
 
Dr. Sigrit HUNKE’nın “İslam Güneşi” isimli kitabında, İspanya toprakların da yaşayan Endülüs Müslüman bir şaire ait, dönemin  son şiiri diye de ifade ettiği hüzün dolu şiirde koca medeniyetin ne hale geldiğini resm ediyor adeta;
 
“Bu sesim sana o meşhur Endülüs’ten geliyor,
Bilsen  o küffara nasıl boyun eğiliyor,
Sakın kuzular gibi ateş çemberi içinde,
Ölümü arıyoruz, sabrettikçe günler çekilmez oluyor.
…………….
Altında suların derin ve korkunç uçurumları,
Öte de aşılması imkânsız, sahili görünmez derya uzanıyor…”
 
İspanya’yı feth eden ve bu topraklarda Endülüs Emevi medeniyetini kuranlar  bugün nerede?
 
Asya’dan Anadolu’ya büyük bir yürüyüş sonun da ulaşan Türk Milleti,1453’de İstanbul’u feth ederek büyük yürüyüşünü taçlandırmış ve en nihayetin de, Türk’ün son bağımsız kalesi olan Türkiye Cumhuriyetini de “milli devlet şuuruyla” çağdaş haçlı ordularına karşı, kurtuluş savaşı vererek kurmuştur…
 
Türk Milletinin Anadolu’yu yurt edindiğinden bu yana, geldikleri topraklara sürme çabası kesintiye uğramadan günümüze kadar sürmüştür Batı medeniyeti tarafından!
Bu bazen savaş yoluyla, bazen sosyo-ekonomik yaptırımlarla, şimdilerde de olduğu gibi, Türk’ün son “Milli Devletini”  bölmek için, içerde ki taşeronları vasıtasıyla bu ideallerine kesintisiz devam etmektedirler…
Tarih içerisin de kısmen de başarılı olan ama Milli Kurtuluş savaşımızda bu idealleri akamete uğrayan Batı, bugün daha sistemli bir şekilde hücumlarına yeni bir ivme kazandırmıştır!
 
Endülüs Emevi Devleti örneğini özellikle verdim!
Asırlarca; Avrupa’nın sanatına, ticaretine, kültürüne, kısaca her alanda gelişmesine ve  medeniyetine katkı sunan Endülüs Emevi Devleti, İspanya topraklarından nasıl atılmışsa, bizim tarihi şuursuzluğumuz, son “milli devletimizin” akıbetinin de onlara benzememesi noktasında beni endişelendiriyor!
 
Bir yazımda “fetret devri” yaşıyoruz demiş ve geldiğimiz noktayı şöyle ifade etmiştim…
“…Bu fetret devrinin kolay kolay bitmesini de düşünmüyorum doğrusunu isterseniz… Zira; etrafındaki olup bitenlerden ders çıkaracak, teşhis ve tedaviyi uygulayacak olanların, bana bugüne kadar hiçbir ümit ışığı verdiklerini söyleyemem doğrusu… Umarım yanılırım ve temenni ederim ki, yangın tüm ülkeye yayılmadan akıl ve feraset üstün gelerek en kısa zamanda “fetret devrinden” çıkabiliriz…”
 
Aradan yıllar geçti, dünü arar olduk doğrusu!
Gözlerimiz görmese, kulaklarımız işitmese bütün bu olup bitenlerin koca bir yalandan ibaret olduğunu düşüneceğiz bazı insanlar da olduğu gibi!
Bugün yaşadıklarımızın ya da bu ülke insanına yaşatılanların sorumlusu olanlar, her şeyin doğrusunu bildiklerini ve bu durumun ilelebet süreceği vehmindedir…
Yaşadığımız çağın bize dayattığı yalanlardan kurtulmak için ne yapabilirimizin derin ıstırabını duymalıyız Türk insanı olarak!
Dünya ölçeğinde de ülkemiz de bir akıl tutulmasıyla karşı karşıya olduğumuz bir gerçek artık…
 
Ülkemizde “açılım” adı altında resmen bölücülere, siyasi Kürtçülere çanak tutuldu…
Her gün bu ülkenin çeşitli illerin de ayaklanma provaları yapılmaktaydı şimdi de sonuç almak için son hamlelerini yapmaktalar...
Barış ve kardeşlik sözcüğünü ağızlarına pelesenk yapan siyasi Kürtçüler ve onların itici kuvveti olan köşe yazarlarının ve gaflet içinde ki siyasetçilerin tek bir hedefi var; ülkemizi kaosa sürükleyerek bölünmesini hızlandırmak!
 
Ben bir kez daha endişelerimi sizlerle paylaşmak istedim bu yazım vasıtasıyla…
Her zamankinden daha çok birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var. “Milli Devleti” en büyük tehlike gören zihniyetlerden medet ummak zilletlerin en büyüğüdür. Endülüs İspanya’sın da oynanan oyunların senaryosu aynı, yalnız yeri, zamanı ve oyuncuları farklıdır!
 
Tarihte yaşanan bu olaylardan ders almalıyız.
Bu da ancak yetişen gençlerimize “tarih şuuru” vermekle olur…
Ancak o zaman, içerden ve dışardan, ülkemizi bölmeye/parçalamaya çalışan “Ahtapotun kollarını” kesebiliriz!
Aksi halde; Anadolu Coğrafyasında ki Türk Milletinin bin yıllık hayat hikâyesi masal olur!
 
Görüşmek üzere, Allaha emanet olun…
  

Ozlem
4.12.2015 13:04:09
eski ve yeni tarihimiz bizim ozumuzdur. herseyden cok ogrenmemiz bilmemiz gereken en buyuk degerimizdir. tecrube bilincle daha once yapilan hatalari tekrarlamamakla kazanilir. bizim bizden baska dostumuz yok bu yuzyillardir acik ortada. bunu artik kabul etmeli kimsenin oyununa gelmeden birlik beraberlik baris icinde yasamaya devam edecegiz buna yurekten inaniyorum. bu anadolu cografyasi hepimizin evidir. artik baska dusuncelere kapilmayi her kez bir kenara birakmali. yazarimiza yurekten katiliyorum. kaleminize saglik.

Zeki şenoğlu
4.12.2015 13:42:13
Kalemine sağlık kardeş. Tarihini bimeyen yok olur

Fatma Gümüsoğlu Gür
4.12.2015 14:38:00
Tüm sorun egitim sistemimizde bence..Okullarda tarihimiz genclerimize tam olarak verilmemekte..Tarih dersi önemli ilk öğretimden baslayarak cocuklarimiza asilanmali..Ben liseye gelmis bir gencimize soru sordum.Hangi topraklar üzerinde yasiyoruz.?Türkiye topraklari dedi..Bügün bir cok gencimiz tarihini bilmemekte ..Genclerimize tarihini ögretmek iyi bir egitim sistemiyle ve iyi tarih hocalari yetistirmekle ancak mümkun olur.Gencler bu aydinlatici yazinizi okurlar insAllah.Kisacada olsa bilgilenirler.Yüreginize ve kaleminize saglik Abdurrahim Akin bey..saygilarimla...

Ahmet Yılmaz
4.12.2015 14:47:28
şimdi taşlar yerine oturdu ,geçen yazın sanki biraz eksik kalmıştı sn akın. siyasi hırslarımızı bir tarafa bırakmanın zamanı geldi diye düşünenlerdenim.

Ahmet kahraman
5.12.2015 15:45:03
Bu hikayenin kahramanı insan olduğu sürece hikaye devam edecek. Masal olup olmadığına yine karar verecek bu ülkenin insanıdır. Bu hikaye devam etsin diye dua ediyorum.

Hasan Engin
8.12.2015 16:36:39
hikaye masal falan olmaz millet aklını başına alırsa. öyle olmazsa bin yıllık tarih olmazdı.

“Bu nasıl bir dünya, hikâyesi zor!”

Abdurrahman Akın

4.12.2015 10:44:21

13