Sarıkamış “Beyaz Hüzün” kitabının yazarı İsmail Bilgin: “Sarıkamış hareketi, her türlü imkansızlıklar içinde, kırık bir ümidi gerçekleştirmeye yönelik, sonu hazinle biten bir harekattır. Bu harekatta askerimiz Ruslardan çok tabiat ile mücadele etmiştir” der.

Bahsi geçen kitabın önsözünde “Sarıkamış Dayanışma grubu Başkanı” olan Prof.Dr. Bingür Sönmez ise: “Ne mutlu, karlar altında yatan binlerce şehidi hatırlayan, hatırlatan ve yazan insanlara…” demişti.

“Sarıkamış Harekâtını” yakından takip eden ve bu konudaki yazılan kitapları okuyan, tv programlarını izleyenler göreceklerdir ki; harekâta Rize ve ilçelerinden binlerce kişi katılmıştır!

Bugüne kadar gerek özel sohbetlerimde gerekte sosyal medyanın değişik mecralarında benim de büyük dedelerimin “Sarıkamış Şehitlerinden” olduğunu sıkça anlatmışımdır.

Sarıkamış Harekâtına dair okuduğum her kitaba şu dua ile başlarım;

“Allah’ım!

Rahmetli Babamın Dedesi, bana ismini veren Rahmetli Dedemin Babası “Ahmet Galip Efendinin” ve Rahmetli Babaannemin Babası “Ethem Efendinin” isimlerinin iznine bu okuduğum kitapta rast getirt!

Rahmetli Dedemden babam ve amcalarıma geçen bilgileri çocukluğumdan beri dinlerim. Bu yazıya başlamadan önce sevgili Şaban abimi arayıp bendeki bilgileri yeniden doğrulatmak ve bu konuda bugüne kadar duymadığım ama abimin bildiği bilgileri de öğrenmek istedim. Sağ olsun Şaban Abim hem bilgiye aç ve hem de kuvvetli hafızası olduğu için bildiklerini unutmaması nedeniyle yazacağım bu konuda da çok fazla yardımcı oldu.

Adını bana veren rahmetli dedem, ben ilkokula başladığım sene vefat etmişti. Yaşımla birlikte okul hayatımda ilerlerken “kimiz, geçmişimiz ne, dedemin babası kim?” gibi soruları her meraklı çocuk gibi ben de sormaya başlamıştım. Bizim köydeki ambarın (serenderin) giriş kapısının üzerinde yedi kuşak dedelerimiz silinmez bir boyayla Osmanlıca isimlerini yazmışlardı!

Bu bizim evdekiler için hem çok güzel bir bilgi hem de övünç kaynağıydı!

Bir de daha önce bir makalemde yazmış olduğum; “Ahmet Galip Dedemin” babası “İbrahim Dedemin” “Osmanlıca, Arapça karışık yazdığı” el yazması bir kitabın önsüzünde “Kara Eyüp/Karayip Sülalesine” dair bilgiler vardı.

Bu bilgilerin ve yeni yazacaklarımın hem ailemin şeceresine hem de “Sarıkamış Harekâtına” “Dedelerimin” katılmalarından dolayı da tarih severlerin bilgilerine katkı sunacak diye düşünmekteyim.

İfade ettiğim gibi yaş aldıkça daha da merak etmeye başladım. Genç yaşta yakın dostlarımla Rize merkezli “Kaçkar Gazetesini” çıkarmaya başlayınca Rize’nin tarihine katkı yapan insanları tanıdım ve o dönem birçoğunu gazetemizde tanıttık. Daha sonra Rize hakkında çıkan dergi ve kitaplara kendi yakın tanıdığım tarihi kişiliklerin kısa hayat ve biyograflarını yazdım.

Şimdi ilk defa Sarıkamış Hareketine katılan ve Osmanlı Devleti’ne “unvanları ve mevkilerinin gereği” hizmet eden “Sarıkamış Şehitleri” olan dedelerimi yazacağım!

İlk önce bir iki cümle Sarıkamış Harekâtı ile yazmak isterim.

Bilindiği gibi Sarıkamış Harekâtı, “22 Aralık 1914” yılında Osmanlı İmparatorluğu tarafından Ruslara karşı başlatılmış olan bir harekât olarak kayıtlara geçer. 1. Dünya Savaşı sırasında gerçekleşen Sarıkamış Harekatının sebepleri arasında “93 Harbi’nde” kaybedilen toprakları geri almak ve Ruslara bir darbe vurulmak istenmesi harekatın en büyük amaçlarındandır. Sarıkamış Harekâtı, Osmanlı Devleti açısından büyük bir hüsranla sonuçlanmış ve 60.000 askerimiz bu harekette şehit düşmüştür.

“Büyük Dedem Ahmet Galip” Erzurum’da “Ağır Ceza Reisliği” görevini ifa ederken yıllık iznini geçirmek için Rize Çayeli Senoz Vadisindeki köyü Başköy’e gelmiş.

Tam bu sırada da o günkü devletimizi idare eden Osmanlı Hükümeti (İttihat ve Terakki Partisi hükümetteydi) Sarıkamış Harekâtına karar vermiş.

Sarıkamış Harekatının başlamasıyla bütün Osmanlı coğrafyasında büyük bir seferberlik başlamıştı. Coğrafyanın her bölgesinden olduğu gibi Rize ve bağlı olan yerleşim yerlerinden de “sivil” askerliğini yapmış ya da askerlik zamanı gelmemiş kişileri o günkü söylemle “tutkap” şeklinde insanlar askere alınıp Sarıkamış’a gönderilmeye başlanmıştı!

Büyük Dedem Ahmet Galip merhumun aynı zamanda kayınbiraderi olan Uzundere Köyünden “Ethem Efendi Dedem” (daha sonra kızı rahmetli Fatma Büyükannem, rahmetli Abdurrahman Dedemle evlenecek) Osmanlının Payitahtı İstanbul’da “Süleymaniye Medresesinde Dersiam” olarak görevinde bulunmaktaydı.

O zaman devlet bir kanun çıkararak “kamuda görev yapan kişilerin” birinci derece akrabalarından olan birer kişi “köyde ya da yaşadığı neresiyse” oranın bakımı ve koruması için kamu çalışanı yakınından “cer(para)” adı verilen belli bir ücret karşılığı silahaltına alınmazlardı.

Bu nedenle dolayı Başköy’de izinde bulunan Ahmet Galip, kardeşi “Hamit” ve Ethem Efendinin kardeşi kendisinin de kayınbiraderi olan “Bilal” isimli kardeşleri için devlete “cer” vermeye karar verir. İstanbul’da bulunan Ethem Dedeme mektup yazıp (haberleşmeyi nasıl sağladığını tam olarak bilmemekle birlikte bir ay içinde köye geldiğini biliyoruz) köye gelmesini ister. Ethem Dedemde köye gelir ve durumu değerlendirdikten sonra Rize’ye gitmeye karar verirler.

Kararlaştırdıkları bir gün yanlarına kardeşlerini de alan Ahmet Galip ve Ethem Dedelerim Rize’ye gelirler. Rize tabiri caizse “ana-baba günü” gibidir. Akerler, Sarıkamış’a göndermek için dağ köylerinden beri tuttukları insanları alıp Rize askerlik şubesinin önüne getiriyorlarmış. Bu belirsizlik içinde iki dedem de şubeye gelmiş ve durumu izah ederek, devlete “cer” vererek kardeşlerinin askerlikten şu şu nedenlerden dolayı muaf edilmesini istemişler.

Bundan sonra yazacaklarım tam bir trajedidir!

Devletin koca “Ağır Ceza Reisi” ve “Dersiamı” iki yetişmiş insanı o günkü Rize Askerlik şubesinde resmen tutulmuş ve “herhangi bir görevde olup olmadıklarına bakılmamaksın” onların da kardeşleri gibi silahaltına alınıp Sarıkamış’a gönderileceği söylenmiş!

Bu karar o günkü Rize Askerlik Şube komutanının işgüzarlığı mı yoksa merkezi hükümetin talimatı mı ben bunu bilmemizin imkânı yok!

Rize’den Sarıkamış’a yola çıkmadan önceki yaşanılanlarla ilgili son bilgiyi 96 yaşına kadar yaşayan Ethem Dedemin kızı rahmetli Fatma Babaannemden dinlemişiz. Rahmetli Babaannem yakinen tanıyanlar bilir ki; tam bir Osmanlı kadınıydı. Güçlü bir hafızası ve muhteşem bir anlatma yeteneği vardı. Ondan ta Osmanlıdan Cumhuriyete geçiş günlerini de bol bol dinlemişimdir. O konular ayrı bir yazı konusu ama konumuza dönecek olursak şunu anlatmıştı babaannem…

Rahmetli Babam ve Kayınpederim ve iki kardeşiyle birlikte Senoz Vadisinden de insanlar Rize’ye gitmişlerdi. Birkaç kişi yaşı çok küçük olduğundan dolayı geri gönderilmişti. O günlerde bu geri dönenlerin anlattıkları Senoz köylerinde konuşulur bol bol. Demişlerdi ki; binlerce kişi aç susuz Rize Askerlik şubesinin önünde ve çevresinde yığılmıştı. Biz Rize’ye vardığımızda akşam olmak üzereydi. Ne yatacak yer ne de yemek yiyecek bir yer vardı. Peşimize aldığımız azıklarla karnımızı doyurduk. Gece ise en yakın mısır ve mandalina bahçelerinin içlerine girerek sığınacak yerler aradık ve öylece sabahladık.

Sabah olunca askerlik şubesinin önünde toplandık. Senoz Vadisinden birlikte geldiğimiz İstanbul’daki Süleymaniye Medresesi Dersiamı olan Ethem Efendiye Askerlik Şube Komutanı dua etmesi için ricada bulundu. Ethem Efendi de ellerini kaldırarak binlerce kişiye dualar ettirdi. Ahmet Galip Efendi ve Senoz’dan giden bizler şube başkanının konuşmasını duyacak mesafede duaya iştirak ediyorduk. Nihayet dua merasimi bitti ve komutan yanındakilere dönerek bizim de duyduğumuz şu cümleyi söyledi: “bu gençlere Sarıkamış’ta yazık olacak! Ama elden bir şey gelmiyor!”

Aradan yıllar geçti. 1980’lı yıllarda rahmetli Babam ve rahmetli Hamit Amcam “Sarıkamış Şehidi” dedelerimizin izini sürmeye karar verdiler. Uzun zaman devletin çeşitli kurumlarıyla olduğu gibi Genelkurmayla da yazışmalar yapıldı. En son öğrendiğimiz bilgimiz şu oldu. Her iki şehit dedemizin “Gümüşhane Askeri Şube Başkanlığında” son olarak isimlerinin görüldüğüydü! O gün bu bilgiyi öğrendikten sonra bir gelişme olmadı. Sadece ben 1986 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesine okumak için gidince, bu bilgilerden yola çıkarak ne yapabilirim diye birkaç yere başvurdum ama netice alamadım. Sadece şu bilgi kırıntısıyla yetinmek zorunda kaldım.

Rize’den sevk edilen askeri kafilelerin Sarıkamış’a varamadan bir su kaynağına konulan zehir nedeniyle şehit oldukları ve çoğunun mezarının Erzurum’un Pasinler ilçesinde bulunduğuydu!

Bazı tarihçilerin olduğu gibi benim de görüşüm şudur bu konuda.

Hayalleri tarihi gerçeklerin önüne geçmiş Enver Paşa’nın bu milletin evlatlarına yaşattığı bir felaketin ve bozgunun adıdır “Sarıkamış Harekâtı.” Özellikle Rize ve çevresinden Sarıkamış’a gidenlerin %90’ı geri dönememiş ve geride binlerce dul kadın yetim çocuklar bırakmışlardır! Bunun en yakın tanığı da bizleriz. Adını bana veren rahmetli dedem, babası Sarıkamış yolunda şehit düştüğünde sekiz yaşındaydı!

Savaştan sonra İstanbul'a dönen Enver Paşa uzun bir süre Sarıkamış hakkında herhangi bir haber bildiri veya yayın yapılmasını engelleyerek sansür uygulamış ve Osmanlı halkı savaşta olup bitenleri uzun yıllar sonra öğrenebilmiştir.

Sarıkamış bozgununun hemen sonrasında ve sadece bir buçuk yıl içinde, Çar’ın ordusu Anadolu’nun böğrüne doğru taarruzunu sürdürüyor ve ne yazık ki tam tersine bir durumla üstelik Erzurum, Erzincan, Trabzon dahil çok büyük bir toprak parçası Çarlık Rusya’sına terk edilmek zorunda kalmıştır. Üstelik o işgal yıllarında oralarda çok büyük acılarda yaşanmıştır Karadeniz’de.

İçlerinde “Büyük Dedelerimin” de bulunduğu “Sarıkamış Şehitlerimizi” rahmet, minnet ve saygıyla anıyor; aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.

Görüşmek üzere; Allah’a emanet olun.


Kürşat Yılmaz
22.12.2020 12:15:45
Sarıkamış şehitlerimizin ruhları şad olsun

Asya Yıldız
22.12.2020 14:40:11
Çok dramatık. Allah şehitlerimize rahmet eylesin

Senozlu Ahmet
22.12.2020 15:44:49
Çok şey borçlu olduğumuz şehitlerimize Allahtan rahmet dilerim

Osman Kurt
22.12.2020 23:48:22
Bu vatan için toprağa düşen bütün şehitlerimize Allah rahmet eylesin. Hikaye çok acıklı.

Alparslan
23.12.2020 12:59:15
Allah rahmet etsin. Bu güzel vatanı bize bıraktı şehitlerimiz. Sarıkamış hepimizin yüreğinde kanayan yaradır dostum

Tunahan genç
24.12.2020 17:46:13
Mekanları cennet olsun. Şehitlerimize minnettarız.

Bile bile ölüme yürümek; “Beyaz Hüzün”

Abdurrahman Akın

22.12.2020 11:21:06

1218