Ülkemizin bugün her zamankinden daha çok birlik ve beraberliğe ihtiyacı vardır.

Sınırlarımızın dışında ve ülkemizde yaşadığımız iç karartan menfi durumlara rağmen Türk’ün son devleti, “Türk Milletinin “ şuurlu duruşu sayesinde, bugün sesi daha çok çıkanların oyunları bozacaktır Allah’ın izniyle!

Yeter ki; “Türk Milletini” meydana getiren fertler üzerine düşen “vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünden sorumlu” olduğu gerçeğini unutmasın.

Bazılarının Cumhuriyet tarihi boyunca ısrarla sürdürdükleri bir oyun vardır; bu güzel ülkenin insanları ne pahasına olursa olsun, çatışsın, düşman gruplara ayrılsın ve vuruşsun!

Bu grupların yâda kişilerin adlarını söylemeye gerek yok sanırım!

Kim olduklarını feraset sahibi her bir vatandaşımız zaten bilmektedir!

Özelikle sosyal medyanın yaygınlaşmasından sonra daha yakından tanımaya başladığımız bu kişiler hiç de azımsanmayacak sayıdadırlar.

“Dünde vardılar” dediğim bu zihniyetin, bugün karar verme mekanizmasının içinde bulunuyor olmaları aslında can sıkıcı olan bir durumdur!

Hatırlayacaksınız.

Bundan birkaç yıl önce iktidar partisinin bir kadın milletvekili, “ 600 yıllık imparatorluğun 90 yıllık reklam arası sona erdi” demişti!

Bugün sosyal medya eliyle bu ifadelerden daha ağır hakaretlere şahit olmaktayız.

Fakat ne hazindir ki; bu hakaretlere bugüne kadar dur diyecek bir Türkiye Cumhuriyeti savcısı henüz meydan yerine çıkmadı!

Kendimizi bildik bileli, ülkemizde bu tür kepaze sözleri söyleyen kraldan çok kralcı insanların varlığına hep şahit olmuşuz ve maalesef bundan sonrada olacağız!

İnsanların dini ve mili duyguları üzerinden bu meseleyi kaşıyanlar hiç eksik olmamıştır coğrafyamızda.

Bu tür ifadelerin bittiği ve durduğu hiçbir dönemi şahsen hiç hatırlamıyorum!

Atatürk ve Cumhuriyet düşmanları hezeyanlarını bugün de kusmaya devam ediyor!

Dünden farklı olarak bugün bu düşmanlık apaçık seslendiriliyor artık!

Bütün amaçları her zaman olduğu gibi ülkede iki “zıt” kutup oluşturarak kendi ikballerini sağlama almak ve hangi konumda olurlarsa olsunlar iktidarlarını sürdürmektir!

Bu kişiler; tarihi yaralarımızı çok iyi kanatmasını bilirler!

Yaraları ustaca deşen ve tarih şuurundan uzak kitleleri ustaca manipüle edenler, bizi biz yapan milli bağlarımızdan kopararak ülkemizi bölmek ve parçalamak için gözlerini kırpmadan “siyasi mezhepçilik” ve “bölgecilik” yapmaktan da geride durmazlar!

Dün de bugün de ülkemizde ki en ufak ihtilafları kollayan ve onu deşerek zehrini boşaltacağı gedik ve çatlak arayanlar için bugünler bulunmaz nimet günleridir!

İnsanı insandan ayıran ve böylece kardeşliğimizi yerle bir eden zihniyet “mezhepçi, bölgeci ve dinci” zihniyettir!

Biz bu zihniyeti çok iyi tanıyor ve biliyoruz!

Fakat bu zihniyeti bir noktada durdurup kendisine getirecek elimizde sihirli bir değnek de yok!

Zira insanın doğruyu görememesi ve uyarılara kulak asmaması daha çok “insanın kibri” ve “yetersizliğiyle” ilgili bir durumdur!

Bu “cahil kibrin zihniyetine” cevap olsun diye sözü Osmanlı İmparatorluğunun son Sultanı Vahideddin’in küçük kızı Sabiha Sultanın tarihçi Murat Bardakçı’ya birkaç yıl önce yolladığı mektubuna bırakıyorum.

“Ben tarihçi değilim, memleketiyle birlikte bedenen ve ruhen yıkılmış bahtsız bir hükümdarın kızıyım…

Bana dinimin İslam olduğunu, ecdadımın kurduğu vatanın sevgisiyle beraber telkin ettiler. Bu iki akideyi kanımın içinde duyarak büyüdüm ve ihtiyarladım…

Gönlüm ister ki Türk Milleti tarihine karşı hürmetkâr olsun; geçmiştekilerin hizmetlerini, büyüklüğünü unutmasın.

Onlara tam kıymetlerini versin, Osmanlı Devleti’nin tarihte kazandığı azametli, vekarlı yeri küçümsemesin. Maziye karışan bedbaht hükümdarlara şimdiye kadar yüklenen ithamların yerinde olup olmadığını tam bir müsamaha ve titizlikle tedkik etsin…

Bugün Cumhuriyet kurulmuş, ailemiz vazifesini yapıp geçmiştir. Türk milletinin bizleri artık dedikodu mevzuu etmesi ayıptır, çünkü milletimiz için Osmanlı Tarihi iftihar edilecek bir mirastır.

İmparatorluk ayrı bir devirdi, fakat o da Türk’ün idi, bugünkü Cumhuriyet de Türk’ün malıdır!”

Son sözüm şu;

“Uzun bir yürüyüşten sonra Anadolu’yu vatan edinmek için gelen Türkler, Anadolu’ya mührünü her alanda vurarak bu güne kadar ki bilinen Anadolu Türk Tarihini gerçekleştirmiştir.

Anadolu coğrafyasının “Türk Yurdu” olma serüveni, bugün “Mustafa Kemal Atatürk’ün” kurduğu bağımsız “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” birilerinin zoruna gitse de, şükür ki yoluna devam ediyor.

Ve Türk Milleti olarak inanıyoruz ki bundan sonrada devam edecektir bu coğrafyada ki yürüyüşümüz; çünkü Anadolu Coğrafyası ile Türk’ün kaderi bir olmuştur!”

Görüşmek üzere; Allah’a emanet olun.


Leyla Güven
5.11.2019 13:26:24
Türkiye Cumhuriyetinin savcılarını yarın da birileri yargılayacak bundan eminim bende.

Kürşad Yılmaz
5.11.2019 14:40:14
Osmanlı hanedanının bir bölümü Atatürk ve Cumhuriyete sahip çıkarken bir bölümü mesafeli duruyor. Türkiyede yaşayan yeni kuşak Abdülhamitın torunları başı çekiyor bu mevzunun.Sosyal medya bu durumu körüklüyor devleti idare edenler savcılar suspus oluyor.

Salih Mert
6.11.2019 08:52:41
Coğrafyamızdaki tek demokratik müslüman ülke olan cumhuriyetimizi korumak ve kollamak hepimizin başta gelen görevi olmalı...çatlak seslere kulak asmamalı ,halkımızın çoğu demokrasiden yana çünkü

Alparslan
7.11.2019 17:06:19
Şehit anaları derneği başkanı bir anamıza dava açılmıştı mahkeme düşürdü davayı.Bunların konuşuması bile çok ağrına gidiyor insanın.Zorumuza giden o kadar çok şey var ki dostum ,çoğunu yarım ağızla söylemek zorunda kalıyoruz.

“Anadolu Coğrafyası Türk’ün kaderidir!”

Abdurrahman Akın

Tarih: 05.11.2019 11:42 53