En önemli olanı en öne almak gerekir… 
Gözümüzü açıp kapayıncaya kadar geçen bir sürede yeniden on bir ayın sultanı misafirimiz oldu…
Bizim köyde oruç ayının tatlı telaşı günlerce önceden başlardı…
Bu öyle bir telaştı ki, bugün bile hatırlayınca insanın içinin huzur kaplaması ve duygularının yeniden tazelenmesine vesile olacak bir güzellik barındırırdı içerisinde.
İlk orucumu ne zaman tuttum hatırlamıyorum ama hafızamda kalan en önemli ayrıntı, oruç tutmak isteyen çocukların bu hevesine karşılık evdeki büyüklerin bulduğu çözümdü. Bu çözümün adı ‘geriki dişlerle’ ya da ‘arka dişlerle’ oruç tutmak olarak ifade edilirdi…
Biz çocuklar için çok önemliydi büyüklerimizle birlikte oruç duygusunu yaşayabilmek. Öyle ki; Sahura kaldırmaları için gün boyu evdekilere yalvarmalarımızı hala unutamam. Ben kendi adıma bir formül bulmuştum bu konuda, artık itiraf edebilirim! Çok basit ama karşılık bulan bir plandı benimkisi…
Teravih namazından sonra camiden eve geldiğimizde, hemen yatıyordum, böylece uykumu alıyor ve evdekilerin sahur için yemek hazırlamaya başladıklarında uyanmam kolay oluyordu. Tabii uyanmış olmam yeterli değildi, evden birisinin ‘uyanmış bari gelsin bir şeyler yesin’ demesi de gerekiyordu, aynı zamanda. Bu konuda en güvendiğim kişiler, Rahmetli Büyükannem ve Şaban Abimdi… Eğer o gece sahura bir şekilde kalkabilmişsem, gün boyu sadece evdeki akranlarıma değil, komşu çocuklara da havamı attığım çok olmuştur. 
 Bizim Başköy’ümüzde, Ramazan o kadar güzel geçerdi ki; hafızamda, yüreğimde kalanları sizlerle paylaşmaya ne benim duygularım nede ifadelerim kafi gelebilir. Eminim o günleri yaşayanlar, yüreğinin bir kenarında bu ramazan vesilesiyle hatıralarını bir kez daha düşünmüş ve dostlarıyla yad etmiştir.
 Düşünebiliyor musunuz?
 İftara iki saat kalmış ve biz aşağı mahalleli gençler top oynamak için yukarı mahalleye gidebilmişiz… Uzun ramazan günlerinde, elleri öpülesi analarımızın, çimenliklerde, çaylıklarda çalışarak of bile demeden tuttukları orucun kıymetini nasıl unutabiliriz…
Ya iftar saati… Ne güzel hatıraları var…
Biz çocukların, evlerimizin önünde “ezan sesine” yada Harabetin evinden  gelecek ‘Ramazan borusunun’ sesine kulak kabartmaları bugün bile tebessüm ettirecek güzellikteydi. Teravihlerle taçlanan Ramazan geceleri çocukluğumuzdaki hafızalarımıza kazınan en güzel hatıralardı…
Ama bugün anladım ki, oruç ve insan ilişkisi “bir ibadet “olmaktan çıkıp sanki zamanı doldurduğumuz öylesine, alelade bir serüvene dönüştü!
Görsel anlamda zirve yapan günümüz Ramazanları, sanki manevi dünyamızda ki anlamını yitirdi gibi geliyor bana!…
Aslında oruç ibadeti, namaz ibadeti gibi ferdi olmakla beraber, içtimai bir ibadet şuuruyla eda edilirse, inanıyorum ki daha güzelleşir ve etkili olur ruh dünyamızda. Bugün ülkemizde yaşadığımız olumsuz görüntüler, oruç ibadetinin cemiyetçi karakterini ihmal ettiğimizden dolayı, sade vatandaşımızın da oruçtan gerektiği şuurla istifade edemediğimiz sonucunu doğurmuştur…
Sonuç olarak, sadece Türk Milleti değil bütün İslam Dünyası el ele, gönül gönüle verip büyük bir aşkla ayağa kalkmadığı müddetçe, korkarım Ramazanlarımızın her yıl biraz daha içi boşalacak ve bayramlarımızda bayram olmaktan çıkacaktır!..
Evet, hayatımızda öyle zamanlar vardır ki, yerleri ancak o zamanları yaşayarak doldurabiliriz… Ama bir daha yaşayamayacağımıza göre bize de hatırlamak ve hatırlatmak düşüyor sadece…
Bütün dostlarımın Mübarek Ramazan ayını tebrik ediyor, hayırlara vesile olmasını Cenabı Allahtan niyaz ediyorum.
 Görüşmek üzere Allaha emanet olun… 

Ah o eski Ramazanlar!”

Abdurrahman Akın

17.06.2015 14:18:36

13